-Fear of Death-

508 67 12
                                    

Xavier'in Anlatımı

“Sen ne saçmaladığını sanıyorsun! Sence ben Girasole'un bu halde hastane kanadında ölüm döşeğinde yatmasını ister miyim!?”
Wednesday artık haddini aşmıştı, beni Girasole'e saldırmakla suçlamıştı. “Ne zaman Hyde birine saldırsa veya görünse orada beliriyorsun” hala Hyde olduğum konusunda ısrar ediyordu. “Sen delirmişsin, tamamen delirmişsin!” Kapının önünde Wednesday ile bekleyip sorguya çekilmektense içeride kanlar ve yaralar içinde yatan Girasole'u izlemek daha iyiydi ben de içeri girdim ve baş ucunda duran sandalyeye oturdum. Ellerimi saçlarına doğru değidirdim, hala temizlenmemişlerdi üzerinde kan kalıntıları vardı. Yaraları sarılmıştı ve daha rahat nefes alabilmesi için oksijen veriliyordu. Bir süre boyunca boş boş yanına oturdum ve onu izledim daha sonra içeri giren kadın ve adamla ayağa kalktım.

Kadın ağlıyordu adam da fazlasıyla endişeli duruyordu ama o da Girasole'u görünce göz yaşlarını tutamadı, kadın kadar içli içli ağlamasa da gözlerinden yaşlar akıyordu. Kadın beni görmezlikten gelerek koştu ve Girasole'un yanına gitti ve ellerini saçlarında ve yüzü de gezdirdi. “Kızım... Ne oldu sana böyle.. Kim yaptı sana bunu.”
Muhtemelen annesiydi, adam da babası yavaşça o da ona yaklaştı ve kızına o halde daha fazla bakmak istemeyince Girasole'un yattığı yataktan uzaklaştı. Benim için onu böyle görmek çok zordu ama bir anne, baba için çocuklarını hasta yatağında kanlar içinde izlemek daha zordu.

Babası bana baktı ve açıklama beklediğini belli edecek şekilde kaşlarını kaldırdı. “Xavier Thorpe, Girasole'un arkadaşıyım ve onu görmek istedim. " adam merak ettiği sorunun cevabını alamamıştı."Ona ne oldu böyle?”
Ailesine açıklamam gerekiyordu,“Hyde saldırısı, son zamanki saldırılar gibi.” kadın hemen doğruldu ve bana baktı. “Nevermore'a Hyde girmesinin yıllar önce yasaklandığını sanıyordum.” haklıydı otuz yıla yakın süredir Nevermore'a Hyde girmesi yasaktı, “öyle olması gerekiyordu ama kaçak bir Hyde var.” kadın biraz düşündü, “Onu sen buldun değil mi? Ormanda.”
Wednesday'in beni suçlaması dan sonra herkes beni suçlayavakmış gibi hissediyorum ama bunu saklamadım. "Evet geldiğimde kanlar içinde yatıyordu, daha sonra öğretmenler geldi."

Hala üzerimde kanlar içinde kalmış olan gömleğim vardı ve gitmem gerekiyordu. Kadından cevap gelmediğinde odadan çıkmak için kapıya ilerledim. “Teşekkür ederiz, belki orada onu sen bulmasaydın şuan yaşıyor bile olmayacaktı.” buruk bir şekilde gülümsedim ve odadan çıkıp kendi odama gittim üzerimi değiştirdim ve kıyafetlerimin cebinde olan Girasole'un telefonunu hatırladım. Hızlıca üstümden çıkarıp bir kenara fırlattığı kıyafetin cebinden telefonu aldım ve açmaya çalıştım. Ama hangi şifreyi denersem deneyeyim bir işe yaramıyordu.
Yatağıma oturdum ve telefonu baş ucumda duran sehbaya koydum. Başımı ellerimin arasına alarak düşünmeye başladım. Ne olmuştu ona böyle, neden bir anda koşarak ormana gitmişti. Canavar neden onu öldürene kadar saldırmak yerine ölmesine az kaldığında bırakmıştı. Gözden kaçırdığım bir şey vardı ve ben bu şeyin ne olduğunu bilmiyordum.

Belki Girasole'un saldırıya uğradığı yere tekrar gitmeliyim ve bakmalıyım. Kafamı dağıtmaya ihtiyacım vardı ve belki resim çizmek buna yardımcı olurdu. Hızlı adımlarla atölyeye girdim ve her zamanki gibi Wednesday yine orada bekliyordu. “Wednesday buraya istediğin gibi giremezsin.” her zamanki ifadesiz suratıyla oturduğu tabureden kalktı. “Başka birşey sormak için geldim.” yine ne soracağı konusunda hiç bir fikrim yoktu. Elime bir tane kağıt tutuşturdu “Burayı daha önce gördün mü?”
Duvarda asılı olan resmin çok benzerini gösterdim. Ve bir şey demedim ama o konuşmaya devam etti. "Neresi olduğunu biliyor musun?” koşu yolumun üzerinde olduğunu hatırladım. “Eski Gate Malikanesi, koşu yolumun üzerinde” başka bir şey demeden çıkıp gitti.

Önüme küçük bir kağıt aldım ve Girasole'un boynundaki kolyenin ucundaki süsü çizmeye başladım. Gerçekten ayrıntılı olmuştu, elimi resme doğru uzatttığımda ise kolyenin ucundaki oklar dönmeye başladı ve yavaş yavaş kolye küçüldü ve kayıp oldu. Artık resim gitmişti yerine sadece boş bir kağıt kalmıştı.

Girasole'de faklı bir şeylerler vardı. Ona hissettiğim duygular dışında da bunu hissediyordum. O tamamen farklı biriydi ve aslında onu en çok tanıyanın kendim olduğunu düşündüğüm halde aslında onun hakkında hiçbir şey bilmediğimi fark ettim.

Portrait || Xavier Thorpe Where stories live. Discover now