Chanyeol'ün saçlarını yavaş yavaş okşarken sakin ve düzenli nefesler aldığını fark ettim. Doğrulup ona baktım; gözleri kapalıydı, büyük ihtimal uyuyakalmıştı.

Chanyeol zaten bu acı olaylardan sonra uyumak istemiyordu, uyuyamıyordu. Birkaç kere benimle yatmıştı ve son üç gecedir yatakhaneye gelip beni çağırıyor, bana sarılıp uyuyordu.

Sanırım yanında olduğumda daha iyi ve güvende hissediyor, bu yüzden daha rahat uyuyabiliyordu. Sanırım -bundan sonra- onun hayattaki tek amacı beni korumaktı ve kolları arasında olduğum sürece bu amaca sahip çıktığını düşünüp rahatlayabiliyordu.

Saçlarından elimi yavaşça çektim, dudaklarına masum bir öpücük bırakıp başımı göğsüne doğru yasladım ve ben de gözlerimi kapadım.

+++

Gözlerim yavaşça aralanırken odaya giren güneş ışıkları ellerimle yüzümü kapamama sebep oldu. Yatakta doğruldum ve Chanyeol'ün yanımda olmadığını fark ettiğim an hızla ayağa kalktım.

"Chanyeol?" Odasındaki banyoya doğru ilerledim, ne kadar kapıyı çalıp seslensem de bir cevap gelmedi. Zaten kapıyı açıp banyoya baktığımda orada olmadığını fark edip panikle odasından çıktım ve kapının önündeki askerlere seslendim.

"Binbaşı ne zaman çıktı?"

Şaşkınca bana döndüler. "Binbaşı Park odadan dışarı mı çıktı?"

Alt dudağım titremeye başladı. Chanyeol bana haber vermeden bir yere gidecek durumda değildi. Her şeyden önce, beni sürekli yanında tutan oydu. Tüm bu olanlardan sonra beni kolayca bırakıp tuvalete bile gitmiyordu. Fazla hassaslaşmıştı, bana bir şey olacak korkusu yüzünden dövüş eğitimlerimin %60'ını spor egzersizleriyle değiştirmişti.

"Merkezi telsiz verin bana hemen!" diye bağırdım kendime hakim olamayıp.

Karşımda duran asker belindeki telsizi çıkarıp birkaç tuşa bastı ve bana uzattı.

"Asteğmen Byun Baekhyun konuşuyor, tüm birimlerin dikkatine. Dokuzuncu Ordu Komutanı, Binbaşı Park Chanyeol ana binaya beklenmektedir. Görenlerin haber vermesi gerekmektedir. Tekrar ediyorum, bütün birimlerin dikkatine. Binbaşı Park Chanyeol'ü görenlerin rapor bildirmesi gerekmektedir."

Telsizden birkaç cızırtı geldikten sonra bir asker konuştu. "Sabah dörde doğru bahçede görmüştüm."

"Tam olarak nerede?!" diye sinirle bağırdığım sırada Yarbay Heechul yanıma geldi ve etrafımdaki askerlerin her birine emir verdi.

"Sen yemekhanelere bak, sen cephaneliği araştır. Siz ikiniz kamera görüntülerini kontrol edin. Siz de dağılın. Bir dakika içinde haber istiyorum!"

"Emredersiniz komutanım!" Hep bir ağızdan bağırdılar ve koşuşturmaya başladılar.

İçim içimi yerken iki elimle yüzümü kapadım.

"Merak etme, buluruz şimdi." Heechul bir elini omzuma koydu.

Başımı iki yana salladım. "Henüz tek başına hareket edecek kadar toparlanmadı."

"Chanyeol'ü küçümseme. Bir şey yaptıysa bile ne yaptığını çok iyi biliyordur."

"O artık sadece ölmek isteyen biri. Ne anlatıyorsun bana?" Dolu gözlerimi ona çevirdim.

"Onu iyi tanıyorum. Ve eğer yanılmıyorsam çoktan kendini hazırlayıp sınıra gitmiştir."

"Ne?.." diyebildim sadece. "Ne saçmalıyorsun?"

Yarbay tam konuşacakken telsizden gelen sesler onun yerine cevap verdi bana.

"Güvenlik odasında kalan askerler bayıltılmış. Fakat en son açık bırakılan kamera görüntüsü, sınırdaki bomba saldırısının kara kutu görüntüleri komutanım!"

Kod Adı: Bela •chanbaek•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin