"İki ay oldu hala dinlerken ağlıyorsun."

"Yeni kayıtlar da var abi," dedim acınası ağlamaklı sesimle.

"Ama bunlar eski." Kimi kandırmaya çalışıyordum ki? Adam buradaki hayatıma aşırı hakimdi. Yatağımı yükseltip oturur pozisyona getirdiğinde yemek vaktinin geldiğini anladım. Bunu ilk yaptığında korkudan çığlık atmıştım. Cebinden çıkardığı bez parçası ile gözlerimi kapattıktan sonra ışıklar yandı. Işığı doğrudan görmeme izin yoktu. Sadece çok hafif hissediyordum. Tıpkı Fuad'a yaptığımız gibi.

"Salçalı makarna getirdim, yoğurt da var." Fuad'a yaptığım yemekleri aynı sırayla yapıp yediriyorlardı. Yabancı bir psikopatın elinde olduğumu bilmek aşırı korkutuyordu. Bu yüzden mümkün olduğunca az sesimi çıkarıp uyum sağlamaya çalışıyordum.

Aslan abi yutkunduğumu gördükçe ağzıma çatalı uzatırken ben de olası bir yabancı ses için tetikte bekliyordum. Ama her zamanki gibi bizden başka kimse yoktu. Hızlıca yediğim yemekten sonra ağzımı temizledi. Kısa tabak çanak sesi duydum. Biraz sonra dün yarım bıraktığı kitabı okumaya başladı. Tıpkı Fuad'a yaptığım gibi.

"Gümbürtüye benzer kalın bir erkek sesi duyuldu:

"Hanımefendi..."

Hanımefendi, "Hazırım efendim."

"Vakitsiz şeytan minaresine çıkan bodur müezzin ne okur?"

"Övgünüzü efendim..."

"İnsanın dişlerini ağzından söküp başka bir yerine koymak lazım gelse neresine koymalıdır?"

"Gözlerine efendim..."

"Neden?"

"Çünkü insanların kötülüğünü isteyen bazı kişiler, kendi cinslerinden olanları gözleriyle yerler..."

"Kuyu kovaya girer mi?"

"Zahiren girmez görünür. Fakat himmetinizle bu  da olabilir."

"Nasıl?"

"Bu dünyada bütün şekiller görecelidir. İçi dışına çevrilirse mazruf zarf olur efendim..."

"Çuvaldızı kendine iğneyi başkasına batırmalıdır atasözünü söyleyen hakkındaki fikriniz nedir?"

"Bunu söyleyen pek kurnazmış efendim..."

"Neden?"

"Çünkü bu nasihatiyle kendini "başkası" yerine koyup çuvaldızı aleme batırtarak, iğneyi kendine çevittirmek istiyor."

"Bir hünsanın erkekliği, kadınlığı, yani iki cinsiyeti birden tam olsa, hem bir erkek hem de bir kadınla evlense, hünsanın aynı zamanda kocası ve karısı olan bu iki kişi, o ikili-kişi'nin ikinci dereceden hangi akrabası olurlar?"

"Bunlar yine o kişiye yenge ve enişte olurlar efendim..."

"Ne bakımdan?"

"Erkekliği, kadınlığı kendinde toplayarak doğan ikili-kişi'nin iki yarısı bir rahimden çıktıkları için, birbirine erkek ve kız kardeş sayılacaklarından, bunların koca ve karıları yine o hünsaya yenge ve enişte olurlar efendim..."

Birçok kalın ses: "Kırk bir buçuk maşallah. Bin aferin, yüz yıldız, doksan dağ, yedi deniz verdik..."

Ne alem şeymiş bu periler. Hanımefendi'ye de hakikaten kırk bir buçuk maşallah. Bülbül gibi cevap verdi. Okumuş kadın, her şeyi biliyor. Zavallıya yine deli diyorlar. Fetva makamından kırk sarıklı gelse bu sorulara zor cevap verirler. Hepsi zor. Hele son soruyu iyi anlayamadım. Hünsanın biri hem kocaya varmış hem de bir karı mı almış ne yapmış? Fesüphanallah bunlar birbirine yenge enişte olurlarmış... Acaba bana neler soracaklar? Ben bodur müezzinin şeytan minaresinde ne okuduğunu ne bileyim? Hayatımda böyle şeye tesadüf etmedim ki... Benim bildiğim şeytan minaresi deniz kenarlarında bulunur. Küçücük bir şeydir. Onun üstüne çıkılır mı? Sıkıntımdan, mahcubiyetimden yerlere geçecek kadar küçülüyordum..."

YARALIWhere stories live. Discover now