30 | NEREYE GİDECEĞİMİ BİLMİYORUM AMA UMRUMDA DEĞİL, YOLDAYIM*

106 10 0
                                    

Bu bölümü bir haftadır falan yazıyorum... Bittiği için sevinçliyim... Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın!

Bölüm İsmi: Grandson, Apologize adlı şarkıdan bir cümledir.

-

İçimde doğduğumdan beri hissettiğimden emin olduğum bir boşluk var. Göğüs kafesimde bir delik. Her nefes alış verişimde tüm havayı tenimde ve içimde hissetmeme rağmen içime çektiğim havayı sızdıran bir boşluğa sahibim.

Uyandığımda bir kâse büyüklüğündeki o kara boşluğa bakarken buluyorum kendimi. Tanıdığım çıplak bedenim tam karşımda duruyor, beyaz ışıl ışıl parlayan tenimin üzerinde, iki göğsümün tam ortasında kapkara bir boşluk var. Yakından bakmak için kıza doğru gitmeye çalışıyorum ama aramızdaki mesafe hiç kapanmıyor. Bir şekilde kızın yerde yattığını ve benim de tepesinde asılı durduğumu fark ediyorum ve farkındalıkla birlikte karşımdaki beden gözlerini açıyor. Kendi gözlerime bakarken her zaman böyle boş bakıp bakmadığımı merak ediyorum. Bir şey söylemek için ağzımı açıyorum ve karşımdaki beden de ağzını açıyor ancak ben konuşamadan kız çığlık atmaya başlıyor.

Havada duran varlığım kulaç atarak kıza, yerde yatan bedenime doğru gitmeye çalışıyor ancak panik ondan önce beni yakalıyor çünkü ne bir bedenim ne de varlığım var. Bir ışık oyunundan daha fazlası değilim. Gerçek değilim, yokum.

Nefes almanın tatminine doymak diye bir kelime olmalı. Serin, tatlı havayı ciğerlerine çekmenin ve o tatlı havanın ciğerlerinde dolandığını hissetmenin ardından da nemli, sıcak havanın ciğerlerinden yukarı ve ağzından dışarı çıkmasının bir adı olmalı. Serin havayla birlikte etten kemikten bir insan olduğunun farkına varmanın ve tüm benliğinde havanın titreşimlerini hissetmenin bir adı olmalı. Ve sonra da ateşin. Kızgın, yakıcı alevlerin hissini anlatacak bir kelime olmalı. Yangın yeterli değil, acı yeterli değil, kederse yanından geçemez.

Yerde yatan bedenin varlığı bir kez daha kendini hatırlatıyor. Gökyüzünde alevden bir yağmur yağıyor ama yukarıya bakmaya çalışırken bir gökyüzü olmadığını, alev yağmurunun kaynağının ben olduğumu fark ediyorum. Ben yağdıkça yerde yatan bedenin göğsündeki boşluk alev ve ışıkla doluyor. Lav gibi katı bir yoğunlukta, göğsümün üzerine konulmuş bir kâse lav çorbası gibi görünüyor.

Gözlerimi bir kez kapatıp yeniden açıyorum. Yukarıya, gökyüzünün olması gereken yere bakıyorum. Yerdeki beden benim ve lav yağmuru, koca gökyüzünü içime sığdırmaya çalışırmış gibi yağmaya devam ediyor. Boşluk doluyor ama ben yanıyorum. Acı her yerde. Lavın çamur gibi hissettiren yoğunluğu, ateşin sıcaklığını her yerde hissediyorum. Kemiklerime kadar yanıyor ve her defasında iyileşiyorum. Sonsuz bir işkenceden sonra ayağa kalkıyorum.

Ateş ve ışığın bölünmüş gücü göğsüme akıyor ve en sonunda büyüm uyanıyor.

-

Büyüm açığa çıktığında Felix tam yanımda uzanıyordu ve ben onu koruyamamıştım. Aksine ona zarar veren şey zaten bendim. Tam olarak yedi gündür uyuyordu ve uyanmamasından öyle korkuyordum ki, büyüm onu etkiler de zarar görür diye yanında yatmıyor ve büyü çalışmalarına da bahçede devam etmeye karar almıştık.

O gün uykumdan uyandığımda artık her şey için çok geçti. Göğsümün orta yerinde hissettiğim boşluk büyüyle; ışık ve alevle doluydu ama kollarında olduğum adamı incitmiştim.

Bir dev aynasından sırt üstü uzanmış kendime bakıyorum, ateş denizinin dalgaları tenime çarpıyor ama git gel yüzünden bedenimi kontrol edemiyorum. Sonra kıvılcımlar yoğunlaşıyor ve tenimde sürtünen bir kumaş haline geliyor, alevler akıyor ve ateş dalgası büyüyor. Çok uzun zamandır hissettiğim bir boşluk var göğsümün tam orta yerinde. Gelen dalgayla birlikte ateşin o boşluğa dolduğunu hissediyorum. Ancak benim varlığına tahammül edemediğim ve asla kapanmayacak sandığım o boşluk hemencecik doluyor, şelaleyi bir bardağa doldurmaya çalışıyormuşum gibi hissediyorum.

KÖTÜLER AŞKA DÜŞTÜĞÜ ZAMANWhere stories live. Discover now