21 | KAFAMDAKİ SÖZLER KALBİMİ BIÇAKLAR, PARÇALANIYORUM*

207 21 7
                                    

Bölüm ismi: Christina Perri, Human adlı şarkıdan bir cümledir.

-

Dostum Dük Hubert Maximillian

Bu mektubu, çok geç olmadan ulaşması niyetiyle yazıyorum sana. Artık benim vaktim doldu. Bunu söylemenin uygun bir yolu yok sevgili dostum ve çok vaktim olmadığını da bilmelisin. Uzun zamandır süregelen dostluğumuza istinaden arkamda emanetimi bırakıyorum. Lütfen çok geç olmadan Veronica'yı bul Hubert. Onu bulduğunda ışığı da bulacaksın, onu çalmak ve soldurmak isteyecekler ama sana yalvarıyorum! Dostundan son bir dua olarak düşün bunu ve o ışıktan kimseye bahsetme. Ona bile. Eğer bilmezse normal bir hayatı olur, normal bir hayatı olursa mutlu da olur, lütfen onu krallıktan uzak tut. Onun hakkındaki bulabildiğim tüm güncel bilgiler burada. Başına son kez bela oluyorum.

Sadık dostun, Jace Palma

"Şifreli bu," dedi Hal, benim bir solukta okuyup kenara bıraktığım mektup hakkında. Uzun süredir sessiz olan odadaki tek ses bu olmuştu.

"Öyle," diye onayladı babam Hubert Maximillian. Baba. Ne tuhaf bir kelimeydi! Gerçekten bir anlamı olduğunu hiç düşünmemiştim, benim için elma ya da armuttan pek farklı değildi. Sadece bir kelimeydi. Baba. Tekrar ettikçe anlamsızlaşan tek bir kelime. Sahip olmadığım bir şeydi, Hubert Maximillian'a baba diyebiliyordum çünkü bu hayat belli bir süreliğine bana kiralanmıştı. Baba ne demekti bunu bile bilmiyordum. Oğlanların baba dediğini duyduğumda bile anlamsız gelen bir kelime. Baba. 

Taştan yapıldığımı sanıyordum ama şimdi parçalarımı dahi bulamıyordum.

"Işık dediği Veronica hem de kraliyetle bağlı," dedi hala burada olan Felix Bo. "Gerçi kızım diye bahsetmemiş."

"Korumak için elbette," dedi babam. Baba. Kelimeyi damağıma çarpıp duruyordum, tadını almaya çalışıyordum ama hala anlamsız geliyordu. "Freya olmasa belki ben de anlamazdım. Mektubun başka ellere geçmesine karşılık açıkça bağını yazmadı, bebek ayakkabıları sayesinde anladı, mektubunu bunlarla desteklemiş," dedi sehpanın üzerine bıraktığım ayakkabılara bakarak. "Bunları Jace satın almış."

Jace. Babam. Benim yanımda olması gereken, beni koruması gereken, benimle olması gereken adam. Hiçbir anlamı olmayan bir adam. Hayatımda yeri olmayan bir adam.

"Beni nasıl kaybetmiş," diye sordum kaygısız bir ifadeyle. Rol yapabilirdim ama rol falan yapmıyordum. Oğlanların bile üzerimde daha çok emeği varken adı dışında hiçbir şeyini bilmediğim, tanımadığım bir adama büyülü bir şekilde bağlanacak değildim. Babamın kim olduğu belli olduğuna göre artık bir piç değildim. Bu kadarı benim için yeterliydi. "Seni kaybetmedi," dedi Hubert Maximillian ama boş bir uğraştı. Detayları bilmiyordu, varlığımdan bile çok sonradan haberi olmuştu. Bilemezdi. Bana ne olduğunu bilemezdi.

"O halde beni kime vermiş?"

"Seni vermedi Veronica," dedi çatık kaşlarının altından. Kıkır kıkır gülerken başımı hafifçe sağa kırdım. "Ne olmuş peki? Yetimhanede büyüdüm ben, bebekliğimden beri oradayım. Ne olmuş olabilir, mesela ayaklanıp gitmiş miyim? Bir kartal beni yakalayıp kaçırmış mı?"

"Annen-"

"Hayır çünkü siz hiçbir şey bilmiyorsunuz."

Baba dememiştim. Yine. Ama anladıklarını sanmıyordum. Bunun benim için hiçbir anlama gelmediğini bilmiyorlardı. Jace Palma ya da Hubert Maximillian ya da kral, hiç fark etmezdi. Beni tanımıyorlardı. Bir ömür yaşamış, yalnız bırakılmış ve hep istediğim o aileye kavuşmak için boyun eğen biri haline gelmiştim. 

KÖTÜLER AŞKA DÜŞTÜĞÜ ZAMANOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz