6 | ESKİ GÜZELLİK EVE DÖNÜYOR* // ikinci kısım

279 35 1
                                    

İyi okumalar ve eğer buradaysan  burada olduğunu bilmem için oy verebilirsin ^^

*Bölüm ismi: Layto, Beauty adlı şarkıdan alınmış bir cümledir. Hikaye için neredeyse bir playlist oluştu bile <3

-

25 MAYIS 733, 17. YAŞ GÜNÜNÜN ERTESİ SABAHI

Kahvaltı sofrasına indiğimde nasıl oldu da öfke nöbeti geçirmedim diye düşünüyordum. Ağlamamıştım bile. Sanırım canım bile yanmıyordu artık, hiçbir şeye saldırmamış ya da bağırmamıştım. Hizmetçilerden biri korsemi olması gerekenden çok daha sıkı hale getirdiğinde bile, sesimi çıkarmaktan vazgeçmiştim bir şekilde. Ne için çabalayacaktım ki?

Hubert Maximillian henüz masada değildi ancak dört oğlanın her biri yerlerindeydi. Selam verip ben de yerime geçtim. Dün sabah ayak üstü atıştırmak dışında hiçbir şey yememiştim, tüm gece uyanık kalmıştım; aç ve uykusuzdum, üşüyordum ama yine de yemek yemek istemiyordum, uyumak istemiyordum. Uyanmak istemiyordum.

"Hey baksana," dedi Hunter. Kafamı kaldırıp ona baktım ancak bir şey demedim, seslenen oydu ve ona, "Efendim abi," demek içimden gelmemişti. Ona abi demek istememiştim. Zaten o da ona abi dememden nefret ediyordu, herkes kazanıyordu işte. "Ne bu halin?" diye sordu elindeki kahvaltı bıçağıyla tüm yüzümü işaret ederken. Hunter'la ilgili bir kusur sayacak olsam herhalde tek kusuru bu kontrol arzusu olurdu, yüksek ihtimalle babamın birazdan burada olacağını bildiğinden surat asmamın onu rahatsız edeceğini düşünüyor ve sorunu, sorun olmadan yok etmeye çalışıyordu. Eskiden gülümse dediğinde gülümseyen biriydim, Hunter geleceğin Dük Maximillian'ı olacaktı, onunla iyi geçinmek istemiştim çünkü birgün beni evden atacağından emindim, yetimhane dışında hiçbir yer görmemiş biri için sokaklar korkunçtu ama o sokaklarda kimsesiz bir kadın olma düşüncesi... Bu yüzden ona asla saygısızlık etmemiş, oğlanların oyunlarına karşılık versem de söz konusu Hunter olduğunda çenemi kapamayı öğrenmiştim.

Hal dedi ki, "İlgi çekmeye çalışıyordur. Dün gece partine kimse gelmedi diye mi üzüldün sen?" Herman arkasından kahkaha attı. Sanırım iki gün önce olsa ona şöyle söylerdim; "Hayır, aslında hiç kimse sizin soyadınızla verdiğim partiye gelmedi." Ama o an şöyle düşündüm: ne önemi olacaktı ki? Hal kahkahalarının arasında, "Belki davetiyeler ulaşmamıştır? Belki yolda başlarına bir şey gelmiştir?" dedi. Aslında bunu ben de düşünmüştüm ama onca farklı yerlere ulaşması gereken davetin her birinin yolda başına bir şey gelmesi ihtimal dışıydı, dahası davetiyeyi götüren ulak-

Bir dakika.

"Ne dedin?" 

Hal, kıs kıs gülmeye devam ederken Herman, "Vah vah, davetiyelerin dağa mı kaçmış?" dedi. Hal, "Ama dağ yanmış bitmiş kül olmuş," diye cümlesini tamamladı ve ikisi yeniden kahkahalarla gülmeye başladılar.

"Siz mi yaptınız?" diye sordu Hunter.

"Evet." Hızlı bir cevaptı. Ben kalbime bir ok saplanmış gibi hissediyordum ama o eğleniyordu. Istırabımın birine bu kadar eğlenceli gelmesi beni de neredeyse güldürecekti. Madem davetiyeleri yok etmişti, neden onlar da gelmemişti ki? Sefaletimi görmek için bile olsa dün neden burada değillerdi? Dün en azından onlar burada olsa böyle hissetmezdim çünkü o zaman aile arasında bir kutlama yapmış olurduk, çünkü o zaman bu ev bana böyle kötü davranmazdı. Marki ve baronesler değil, sadece ailem burada olsaydı- Ne dşünüyordum ben böyle? Nasıl hala bu insanlardan ailem diye bahsedebiliyordum...

Hal, "Sana kaç kere söylememiz gerekiyor, bir de hepsine Maximillian mührü basmışsın!" diye bağırdı. On üç yaşındaki erkek kardeşimden azar yiyordum... Hunter'ı konuşurken pek görmezdim, olaydan belli ki haberi yoktu ancak Hal'e onaylamaz bir bakış atmaktan öteye gitmedi. Halbuki Maximillian mührü ismim aile kayıtlarına işlendiği gün bana babam tarafından verilmişti. Çalmamıştım, başkasının mührünü kullanmamıştım çünkü zaten bana aitti! Boğazıma kadar tırmanan kahkahayı zorla yutkundum, hala bana ait bir şey olduğunu düşünecek kadar aptal mıydım?

KÖTÜLER AŞKA DÜŞTÜĞÜ ZAMANDonde viven las historias. Descúbrelo ahora