(14) SARSINTILAR

136 19 3
                                    

Korku, dehşet, şaşkınlık... Hissettiklerimi ne ile ifade edeceğimi bilmiyordum. Parmaklarımın arasında tuttuğum şey, büyük bir alev topundan farksızdı.

Peşimde her ne varsa beni burada da bulmuştu. En azından beni takip ettiğini biliyordum. Sanki biri enseme soğuk bir şey değdiriyordu. Kıpırdayamıyordum, hareket etsem büyük bir çukurun içine düşecek gibiydim.

Peki tüm bu yaşadıklarımı, gördüklerimi kızlara anlatmalı mıydım? Ne olduğunu anlamadan önce sessiz kalsam iyi olacaktı. Yine dörde katlanmıştı ve yine beyaz renkliydi. Sanki bahçede bulduğumla aynı boyuttaydı. Korkarak içini açtım. Bayılacakmış gibi hissedince elimle yerden destek aldım. Soğuk ter damlalarını alnımdan sildim.

"Soğuk olanı hiçbir ateş ısıtmaz Lilith!"

Böyle yazıyordu kağıtta. Bu da ne demekti şimdi? Bu notları buraya kim bırakıyordu bilmiyorum, yavaş yavaş aklımı kaybetmek üzere olduğumu hissediyordum. Yurttaki olaylarla bir ilgisi vardı hatta bunu aynı kişi yapıyor bile olabilirdi. Burada güvende değildim tek bildiğim buydu.

Şu anda o korkunç binada kalmak bile daha cazip geliyordu. En azından orada insanlar vardı ve yardımımıza koşacak birileri olacaktı. Bu notlardan sonra kesinlikle burada kalmak istemiyordum.

İşin zor tarafı ise kızları ürkütmeden buna ikna etmekti. Şimdilik nasıl yapacağımı bilmiyorum ama bir çaresini bulacaktım elbette. Kapıdan gelen anahtar sesine doğru döndüm. Kızlar titreyerek elleri dolu girdiler eve. "Kızlar neredesiniz, neden beni uyandırmadınız ve en önemlisi bu kadar işi hangi ara yaptınız?"

"Teker teker gel Aren!" Selin, elindeki yorgan paketlerini yere bırakıp şöminenin yanına yaklaştı. "Taramalı tüfek gibisin yine maşallah."

Ezel, hızla yukarı çıkmaya başladı. "Kızlar çok kötüyüm, birazdan geliyorum. Altıma edebilirim."

Selin, Ezel'e doğru bakarken yüzünü buruşturdu ve gözlerini bana doğru döndürdü. "Yatmıştık ya, ben uyuyamadım üşüdüm epey. Sen uyuyordun uyandırmadım. Ezel de tahtaların arasından gelen tıkırtı seslerinden uyuyamamış."

Ayaklarını şömineye doğru uzattı sonra. "İşte, aşağıya inince eşyaların geldiğini gördük. İlerideki evde oturan genç adam geldi yardıma. Tanıştık, sohbet falan ettik. Epey yardımsever ve sevecen birine benziyordu. Bir o kadar da yakışıklı."

Selin konuşmaya devam ederken hayretle dinliyordum. Selin birini beğenmişti. Bu gerçekten şaşırtıcıydı. "Eee?"

Saçlarını, bileğindeki lastik toka ile toplayıp ev topuzu yaptı. "Eee si, eşyaları bu hale getiren o oldu. Fazladan odun kömürü de varmış. Bu nazik teklifini biz de kabul ettik."

Giderek dehşete düşüyordum. Üstelik kızlar öyle kolay kolay güvenmezlerdi hele ki böyle bir yerde yalnızken. "Anlamıyorum ben. Bu adam o kadar güven veriyordu öyle mi?"

Selin, oturduğu yerden hızla ayağa kalktı. "O yerdeki kağıt ne?"

Yanıma koyduğum kağıdı yeni fark ediyordum. Telaşla cebime atıp "Hiç. Hadi sofrayı kuralım da bir şeyler yiyelim artık," dedim ve ayağa kalktım.

Yüzüme korkarak bakıyordu. "Ne?"

"Şey, biz bir şeyler yedik." Alnını kaşırken bakışlarını kaçırdı.

MÜRİT Where stories live. Discover now