(5) YABANCI

197 29 4
                                    

Sabah, uyandığımda güzel sesli bir kuşun cıvıltılı ötüşü odanın içini dolduruyordu. Birkaç gün görmeye devam ettim. Yine aynı şeyler ve yine aynı ses. Sanki peşime takılmıştı bu arsız rüya. Sinsice takip ediyor gibiydi.

Ne zaman biteceğini bilmiyordum. Bir insanın sürekli aynı rüyayı görmesi pek hayra alamet bir durum değildi.
Uykunun etkisinden çıkmaya çalışırken gözüm kızlara takıldı. Henüz ikisinde de hareket yoktu. Selin'in dün gece okuduğu şeyler kafamı karıştırmaya yetmişti. İçimde tuhaf bir his palazlanmıştı.

Ezel, tamamen yorganının altına girmiş kendini boğmaya çalışır gibi görünüyordu. Selin'in bir bacağı yorganın üzerindeydi. Sabahın erken saatleri olduğu için odanın içi serindi.
Yukarıya doğru uzanıp yorganı Selin'in bacağının üzerine çektim. İkisine gülerek baktıktan sonra ceviz rengindeki dolabın kapağını açtım. Üzerimi değiştirdikten sonra sessizce odadan çıktım.

Bugün haftanın son günüydü ve hafta sonu için Ergin'e vakit ayıracağım için sözüm vardı. Telefonu elime alıp hızlıca mesaj yazdım. "Günaydın."

Onu üzdüğümü hissediyordum ama yanına gidip gitmek istediğimden emin değildim. Gelen mesajı aceleyle açtım.

"Günaydın güzelim."

Dudaklarıma yerleşen gülümseme istemsizdi. Ona hissettiğim duygunun minnet mi yoksa aşk mı olduğunun ayrımını yapamıyordum, bu düşünce fazlasıyla canımı sıkıyordu. Ona olan bu hislerim bağımlılıktan öte bir şey değilse onu büyük bir yıkım bekliyordu.

Yazdığım soğuk mesajdan sonra Ergin'in yazdığı mesaj kalbimi sıcacık etmişti. Her şeyden öte o benim dostumdu, kurtarıcımdı.
O olmasaydı belki de ben de o toprağın altında olacaktım. Bunu düşünmek içimi buz gibi soğutmuştu. Hoş böyle de altında mıyım, üstünde miyim bilmiyorum ki.

"Akşam beni almaya gelir misin?"

Uzun zamandır depresif halime sabırla katlanıyordu. Artık normal bir hayata dönmemin zamanı gelmişti. Belki de içinde bulunduğum ruh hali yüzünden kendimi Ergin'e ait hissedemiyordum. Toparlanmak için daha fazla çaba göstermeye karar vermiştim. Bu kadar kararsızlık yeterliydi. Öyle sabırla beklemişti ki pes etmeden yorulmadan.

Yavaş yavaş Tunç'un kalbimde bıraktığı yara kapanmaya başlamıştı. İzi kalır mıydı bilmiyorum. O heriften bana bir şey kalmasını istemiyordum. Ekrana düşen bildirimi açarken bir yandan da yürümeye çalışıyordum.

"Gelmez miyim güzelim? Sen iste yeter ki."

Gülümseyip hemen cevap yazdım.

"Bekliyorum."

Alt kata inmek için koridora çıktım. Çıktığımda karşılaştığım manzara pek hoşuma gitmemişti. Çocukların resimlerinin olduğu birkaç tablo yere düşmüştü. Çocuklar etrafa zarar vererek asla oynamazlardı.
Çivileri oldukça sağlam duruyordu üstelik.

Saçlarımı kaşıyarak yürümeye devam ettim. Tabloları yerden alıp beraberinde alt kata indirdim. Can'ın, Yusuf'un ve Ela'nın resimleri vardı yere düşen tablolarda.

Masanın üzerine daha sonra takmak için bıraktım. Gün bir an önce bitsin ve Ergin'in yanına gideyim istiyordum. Onunla görüşmek için kendimi zorluyor gibi hissedince vicdanım sızlıyordu. Son buluşmamızı değerlendirecektim. Yine onun yanındayken dost sıcaklığından başka bir şey hissedemezsem görüşmemizi sıkı bir süzgeçten geçirmek zorunda kalacağımı biliyordum.

MÜRİT Where stories live. Discover now