Elli Birinci Bölüm

Start from the beginning
                                    

Birlikte evden çıktık. Neyse ki arabaya bininceye kadar kimseyle muhatap olmak zorunda kalmamıştım.

Kılıç arabayı çalıştırmış, bizim gelmemizi bekliyordu. Arka kapıyı açtığımda diğer kapıyı da Savaş açarak arkaya geçmişti. Yanına oturduğumda araba hareket etti.

Mahalleden çıkıp ana yola saptığımızda omzumda bir ağırlık hissettim. Savaş sağlam olan kolunu karnıma dolayarak başını omzuma yerleştirdi. O an gözüme çok sevimli göründü.

Yanağıma sürtünen saçlarına doğru eğdim başımı. Uzadığından sertliği kaybolmuş olan saçları tenime yumuşak bir baskı uyguluyordu. Kafasının etrafına sarılmış olan sargıya dikkat ederek elimi başının arkasına çıkardım. Yarı sarılmış bir pozisyondaydık, sıcaklıklarımızı paylaşıyorduk.

Kılıç, "Alican senin arabayı süsletecekmiş. Hayırdır?" dediğinde Savaş, "Kendi arabasının motorunda bir arıza varmış, o yüzden benimkini alacak." dedi.

Kılıç anladım dercesine kafasını salladı. "Senin bu kafandaki sargı ne zaman çıkacak? Damat tıraşı olmayacak mısın?" deyip Savaş'a takıldı. Birbirlerine bulaşmadan duramıyorlardı.

Savaş burnundan güler gibi bir nefes verdi. "Geç dalganı,"

"Berber işi yattı o zaman senin,"

"Pazar günü çıkaracağım sargıyı. Düğün akşama zaten. Berbere sakal tıraşı için gelirim belki."

Aynadan bana bakan Kılıç, "Yenge sana bir şey sormak istiyorum," dediğinde ona kulak verdim. "Şimdi ben buraya gelmişken kızı görmeden gitmeyeyim dedim. Çiçek almak istiyorum ama nasıl bir şey almalıyım bilemedim." Görüştüğü kızdan bahsediyordu.

"Hmm," dedim düşünmeye başlarken. "Nasıl çiçeklerden hoşlandığını bilmiyorsun anladığım kadarıyla."

Dilini damağına vurup cıkladı. "Yok muhabbeti o kadar ilerletmedik,"

"Ben mesela gül ve şakayık severim. Herkes aynı şeyleri sevmez ama. Papatya da olabilir mesela. Ya da orkide."

"Şakayık sevdiğini ben neden bilmiyorum?" Savaş'ın çeneme çarpan nefesiyle yüzümü aşağıya doğru eğdim. Karanlık arabanın içine vuran loş ışıkta gözleri yıldız gibi parlıyordu. "Konusu geçmemiştir," dedim gülümseyerek. İki kez gül almıştı. İkisi de beni mutlu etmeye yetmişti.

"Şakayık alayım," dedi Kılıç. "Onu düşününce aklıma ilk şakayık geldi."

"Görüşmeniz olumlu ilerliyor sanırım,"

"Benim tarafımdan bakınca öyle ilerliyor ama Aslıhan ne düşünüyor bilmiyorum." İsmi Aslıhan'dı demek.

"Görüşmek istiyorsa bence onun tarafından da olumlu ilerliyordur. Hediye teyzenin evine gidersek tanışmak istiyorum. Seni biraz överim," deyip güldüğümde o da güldü.

"Tanışmanızı isterim. Karakterleriniz benziyor, iyi anlaşırmışsınız gibi hissediyorum."

"Bak sen böyle söyleyince heyecanlandım," gözlerim Savaş'ı bulduğunda gözlerinin kapanmış olduğunu gördüm. Kaşları çatık duruyordu. "Başın mı ağrıyor?" dedim alçak bir sesle.

"Evet," dedi biraz huzursuz bir sesle. Onu rahatsız etmemek için yolun geri kalanında konuşmadık.

*

Evin sessizliğine ortak olmuş, yan yana oturduğumuz koltukta suskunluğa bürünmüştük. Konuşmamız gereken şeyler vardı ancak ikimiz de ilk adımı atmaya cesaret edemiyorduk.

155 POLİSİYEWhere stories live. Discover now