🧛🐺🦧

11.5K 597 190
                                    

Ben sizin yerinize kendimden intikam alıyorum

Ne demekti bu? Bu mektup özür mektubundan cok intihar mektubuydu. Naza hızla mektubu Kaanın elinden alıp tekrar okudu.

"Savaş, ne diyor bu Nora? İntihar mi edecek?" Diye sordu

"Nereye gitmiş olabilir" dedi Kaan

"Fazla uzaklaşmış olamaz bir salaklık yapmadan bulalım şunu" dedi Savaş hızla

Sonra Kaana gözüyle Alexi gösterdi. Kaan vampir hızını kullanarak bir anda Alexle birlikte kayboldu.

"Maral, sizde geliyorsunuz nolur nolmaz" dedi Savaş. Haklıydı. Bir savaşın ortasından yeni çıkmıştık. Evde tek kalmamız güvenli değildi. Onlar gibi güçlerimiz yoktu. Kaan tekrar yanımıza geldi.

"Nereye götürdün onu?" Diye sordu Naza

"Valla uçurumun birinden yuvarlayıverdim onunla da mı uğraşayım" dedi Kaan.

Kapıları kapatıp ormana doğru ilerledik. Hepimiz biryerlere dağıldık. Ben yine Savaşın yanındaydım. Savaş odaklanmış bir şekilde etrafa bakıyordu. Beni de yanından ayırmıyor du hiç.

"Savaş, ben korkuyorum"

Durdu ve bana döndü. Gözlerimin içine baktı ve yaklaştı. Yutkundum, gözlerimi gözlerine çevirdim. Elimi tutup öptü.

"Bana güveniyor musun?" Diye sordu

Bunu söylemesiyle buraya geldiğim ilk günden beri yaşadıklarım geldi aklıma. Zorla kanımı içmesi, beni bir odaya hapsetmesi, bana dokunması... Evet onun yanındayken zarar göreceğimden korkmuyordum. Bana zarar gelmesine izin vermezdi. Ama sadece bu değildi. Sessiz kaldım. Kalp atışlarım hızlandı. Yere baktım. Onun gözleri benden ayrılmıyordu. Gözlerine baktım ve o sırada büyük bir çığlık koptu.

Ellerimi bırakmadan Savaşın vampir hızıyla çığlığın geldiği yere gittik. Mide bulandırıcı bir kan kokusu sahipti geldiğimiz yere. Ağaçlarda ki kan izleri daha tazeydi. Melisa biraz ileride ki ağacın arkasında kusuyordu. Naza yere oturmuş hıçkırıklarla ağlıyor ve bağırıyordu.

"Bu ne lan! Kim yaptı lan bunu! Çıksana lan karşıma!"

Savaş ormanı inleten sesiyle etrafa bağırıyordu. Gözünden akmak üzere olan yaş direniyordu. Yumruğunu öyle bir sıkıyordu ki, elinden yavaşça bir damla kan aktı.

Yere çöküp bacaklarımı kendime çektim.

Kaan ağacın arkasında kusan Melisanın yanına gitti. Melisa kafasını kaldırdığında onun da kızarmış gözleriyle karşılaştım. Kaan ve Melisa ikisi de aynı anda birbirilerine sarıldılar. Kaan Melisanin kafasını göğsüne yasladı ve gözlerini kapattı. Savaş ağacın birine tekme ve yumruk atıp küfürler ediyordu. Hızla ayağa kalkıp yanına gittim ve kolunu tuttum. Sonra yavaşça kanayan elini tuttum. Elinde ki kan elime bulaşmıştı. Kırmızılaşan gözleriyle fısıldadı

"Yoruldum artık"

Yakasından tutup kendime çektim. Çaresiz gözleriyle nadiren karşılaşıyordum. Hep güçlü görünen, dediğim dedik Savaşın çaresiz gözleri. Biraz eğildi ve kafasını göğsüme yasladı. Göğsümden aşağı göz yaşlarının aktığını hissediyordum. Bana sımsıkı sarılıyordu. Sanki herşey kabusmuş ve ne kadar çok sıkı sarılırsa o zaman uyanacakmış gibi. Çok geçmeden kurt uluma sesleri ormanda duyuldu ve ivanın sürüsü geldi. Ivan yerde hıçkırıklarla ağlayan Nazanın yanına çöktü ve başını tutup kendine çevirdi

KİMSESİZ VE DENGESİZDove le storie prendono vita. Scoprilo ora