Gözyaşlarım yine serbestçe akmaya başladığında daha da öfkelendim. Ağlamak istemiyordum ama tutamıyordum artık içimde.

Bana hüzünle baktığında en ufak umut verici bir şey söylemesi için umutla gözlerinin içine bakıyordum. En ufak bir umut kırıntısıyla onu bir bu kadar daha beklerdim.

" Zeynep lütfen bak Allah kahretsin bana bunu yapma. Ağlama kızım karşımda şöyle. Bağır çağır kavga et benimle. Ben seni böyle görmeye alışkın değilim. Ne yapacağımı ne söyleyeceğimi şaşırıyorum."

" Nasıl reddeceğini mi bilemiyorsun Asaf ? Bir şey söylemeni beklemiyorum ki senden. Senin kalbinin bir başkasında olduğunu biliyorum buna rağmen durduramıyorum sana olan hislerimi. Tam üç yıl tam üç yıldır bir duygu kırıntım bile belli olmasın diye ters davrandım sana hep. Biliyordum çünkü beni sevemeyeceğini ama anla artık beni Asaf sen böyle yakınımda dururken daha fazla yapamıyorum. Ne yapacağını bilmiyormuşsun ya ben sana söyleyim ne yapacağını benden uzak dur çünkü sadece acı veriyorsun bana. Senin için hiç zor bir şey değil uzak durmak ama benim kolum bacağım yokmuş gibi hissettiriyor. Buna rağmen senden bunu istiyorum. "

Burnumu çekip devam ettim. Kafasını eğmiş beni dinliyordu. O yüzden konuşmak ve içimde ne varsa dökmek istedim. Ağır ağır konuşmaya ve anlatmaya başladım.

" Her sabah işe giderken bizim  dükkanın önünden geçersin ne kadar muntazam gözüktüğünü bilmeden başını eğip yavaş adımlarla ilerlersin. Önüne bir kedi yahut çocuk çıkarsa başını okşarsın hiç olmadı gülümsersin. Yolun sonuna doğru bakarım arkandan gözden kayboluncaya kadar izlerim seni. Sadece beş dakika falan sürer. Günümün en güzel zamanlarıdır o beş dakikalar. Seni görmenin sevinciyle neşe saçarak çalışırım akşama kadar. Sen benim mutluluk kaynağımsın Asaf. Bunu sana asla yansıtmasam da senle kavga edip tartıstığımız zamanları bile o kadar seviyorum ki. Sinirlenince çatılan kaşlarını ne kadar üstüne gelirsem geleyim yine de kırıcı bir şey söylememeye çalışmanı. O kıza bakarken gözlerinin ışıldamasını bile sana dair sana ait ne varsa o kadar çok seviyorum ki sığdıramıyorum içime. Bak bana sana terslenen güçlü gözüken Zeynep'e benziyor muyum ? Karşında o kadar çaresiz ve savunmasizim ki. Sırf sadece insanlık edip beni merak ettiğin için yanıma gelmene rağmen arkandan bakıp gülümseyeceğim. Engel olamıyorum ki kendime siktiğimin kafası alıyor başkasını sevdiğini ama. "

Kalbimi gösterdim gözlerinin içine bakarak. Kafasını sonunda kaldırmıştı.

" Şurasına anlatamıyorum işte. Daha fazla da böyle şeylerle kafanı şişirmek istemiyorum. Lütfen git işte. Bana acıdığın için yanımda kalmanı istemiyorum." diyip tekrar önüme döndüğümde önüme bir limonata uzattı.

" Onu bunu boşver de limonata içip kafayı bulalım mı? "

Hafif bir tebessüm ettiğimde sordum.

" Ben olduğumu anladın değil mi ? E o kadar şeyden sonra çok da zor olmasa gerek. "

Beni onaylarcasına kafasını salladıktan sonra gülümseyip konuştu.
" O gün sen benim yanımda olmuştun çökmüş halde otuzuncu sigaramı içiyordum. Yapayalnız hissetmiştim. Sen mesaj attın. Konuştun benimle. Beni buradan kaldırıp evime götürdün. Sana borçluyum Zeynep. Acımak falan yok. Sadece iyiliğine karşılık veriyorum. "

" Peki sevgime ?" diye sordum.

Duymazlıktan gelerek elinde tuttuğu limonatayı daha da yaklaştırdı.

" Alsana şunu artık. Sizin dükkandan aldım hem. "

" Teşekkür ederim. "

" İçince gideceğiz buradan tamam mı? "

" Evden merak ederler zaten. Telefonum da dükkanda kaldı. "

Dünyaya yeni yeni dönüyordum. Annem ve babam meraktan ne hâle gelmişlerdir kim bilir.

" Evet Halit Amca'dan aldım limonatayı. Seni çok merak etmişlerdi. Bende Hazal ve kızlarla biraz gezmeye gittiğinizi söyledim. "

Rahatlamıştım.

" Ya beni bulamasaydın ? "

" Bulacağımdan emindim. Belamı nerede olsa bulurum ben. "

Kıkırdadım. O da beni güldürmeye çalışıyordu zaten anlıyordum.

" Başına bela mıyım? "

" E tabi kızım kaç saat garsonluk yaptırıp çalıştırdın beni tek izin günümde. "

" Hazal'ın fikriydi. Haberim bile yoktu. "

" Her şey onun basının altından çıkıyor zaten. Hain kardeş. "

" Sadece mutlu olmanı istiyor. Ona kızma tamam mı? "

" Tamam değil. "

" Off şunu söylemekten hiç bir zaman vazgeçmeyeceksin değil mi ? "

" Maalesef. "

" Onu da çok güzel söylüyorsun. "

Hayır Zeynep ya yapma şunu artık. Bir andan söylemiştim yine. Bugün içimde hiç bir şeyi tutamama günümdü sanırım.

Cevap vermeyip elindeki limonatanın sonunu kafasına dikti.

" E hadi gidelim artık. "

" Tamam. "

Ayağa kalktığımda kolumdan tutarak çevirdiğinde göz göze gelmemizle nefesim hızlandı.

" İyiyiz değil mi ? Sorun yok. "

" Senin beni sevmemen dışında mı? Hayır sanırım yok. "

Çok yakın durduğumuzu farketmiş olacak ki aniden kolumu bıraktı.

" Tamamdır o zaman. Şey yapalım gidelim. "

Yürümeye başladığında bende küçük adımlarla onu takip etmeye başladım. En azından her şeyi söylemiştim. İçimde kalmayacaktı. Keşke söyleseydim pişmanlığı yaşanmayacağım için içim rahattı. Unutmaya çalışacaktım. Nasıl yapacaktım bilmiyorum ama onu unutmak zorundaydım.

Mahalleye vardık. Önce bizim binanın önüne gelmiştik. Apartmana doğru döneceğimi bildiğinden adımlarını yavaşlatıp durdu. Yol boyunca da hiç konusmamisti zaten.

" İyi Geceler Zeynep. "

Gözümü kapatıp açarak gülümsedim. Bu sana da iyi geceler ya da teşekkürler anlamındaydı. Konuşacak dermanım bile yoktu. Yaşadıklarım beni yormustu. Apartmana girip kapıyı kapattım. Gidip uyumalıydım ona kavuşmamı sağlayan tek şey rüyalarımdı zaten.



















Ah be Aso. Ömrümüzü çürüttün. Bxbdnxmxmdmmdmdmd.

Umarım umarım beğendiğiniz bölüm olmuştur.

Tşk efendim.

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayınız.

HOCANIN OĞLU | TEXTİNGWhere stories live. Discover now