25. Bölüm ~ Bella Teyze ~

226 27 109
                                    

"Eğer bölümleri haftasonu ya da akşamları atarsam okuyup yorum yapacağına söz verenler kimler? Yorum yapmaya vaktiniz olmadığı için anonim takıldığınızı düşünüyorum çünkü... Sadece sona bir 👍 veya 👎 koymanız bile yeter. (Sadece bu soru için degil) Çünkü ne düşündüğünüzü bilmedigim için yazmaya devam etsem mi yoksa kafamdaki konuyu degistirsem anlayamıyorum. Tek istediğim bu kadarcık."

Keyifli Okumalar...

............................................................................

Malfoy yemekleri berbattı.

Eğer Malfoylar ailece yemek yemeye karar verirlerse masadaki yemeklere dokunulmazdı. Tabaklar dekor, bardaklar silah, çatal ve bıçaklar sertçe bırakılmak için konulan gösterişli araçlardı. Sadece akşam yemeği niyetine birbirlerinin beyninin eti yenilirdi.

Bu yüzden önceden karnını doyurmuş olan Draco, bir köşede babası Lucius Malfoy un yemeğe teşrif etmesini bekliyordu. Porselen kasenin içinde süs diye duran zeytinlerden birine uzanıp ağzına attı. Normalde bu davranışına kızacak olan annesinin kaşını bile oynatmamış olması gözünden kaçmamıştı. Yıllarca babasını işten dönuşünü beklerken o masada saatlerce aç bırakılmıştı. Bu yüzden biraz şaşırdı. "Daha ne kadar bekleyecegız? Yoksa teyzem gelmiyor mu?"

"Baban onu havaalanından karşılmaya gitti. Birazdan gelirler." dedi annesi. Teyzesinden bahsederken sesi biraz gergindi. Aralarında bir sorun mu vardı?

Draco daha önce teyzesiyle hiç tanışmamıştı. Adının Bella olduğunu ve yurt dışında yaşamasından başka hakkında hiçbir şey bilmiyordu. Sadece her yıl doğum gününde ve noel tatillerinde ona değişik şeyler hediye ederdi. Ona güzel hediyeler veren gizemli bir teyzeden farkı yoktu. Bu yüzden küçükken doğum günlerini dört gözle beklerdi Draco. Çünkü anne ve babasının hediye ettiği oyuncaklar hiçbir şeye benzemezdi. Kim on yaşındaki çocuğuna elli milyon dolarlik çek hediye ederdi? Draco ne istiyorsa kendi alırdı.

Ama Bella teyzesi farklıydı. On üçüncü doğum gününde ona bir ruh ölçer hediye etmişti. Adı muhtemelen bu değildi ama o an ruh haline göre renk değiştirdiği için Draco bu adı takmıştı. Mutluyken sarı, üzgünken mavi, sinirliyken kırmızı ve korkunca yeşile dönüyordu. Harry nin ona vermesi için yalvardığını bile hatırlıyordu. Benim teyzem dogum günümü bile bilmiyor, diye yakınırdı.

Fakat en güzeli on sekizinci dogum günü hediyesiydi. Ona yeşil işlemeli gümüş bir kılıç hediye etmişti. Teyzesi mektupta Japonya dan aldığını söylemişti ama internetten biraz araştırma yapınca bunun Japon kılıçlarından çok daha farklı olduğunu gördü. Katanaların tutma yerinde halkaya benzer bir yapı vardı. Bu kılıç  tamamen benzersizdi. Sanki dünyada bir eşi yokmuş gibi..

Sonunda Bella teyzesiyle tanışacağı için heyecanlıydı. Yoksa sözde aile yemeğine asla katılmazdı.

"Sen neden havaalanìna gitmedin?" dedi Draco. "Yoksa ondan hoşlanmiyor musun?" Anlaşılabilir bir durumdu. Kiz kardeşi her yıl dünyayı dolaşıyor, kendisi ise Lucius Malfoy gibi bir adama katlanmak zorundaydı. Evet derse garip bulmazdı.

Sarışın kadın biraz düşündükten sonra "Bella ve ben farklı dünyalarda büyüdük." dedi. Boş kristal bardağa bakarken donuk mavi gözleri buğulanmıştı. "Birçok yönden farklıyız ancak bu ondan nefret ettiğim anlamına gelmiyor... Sadece hayatta kalmak için ne yapması gerekiyor onu yapıyor."

Ondan böyle bir cevap beklemiyordu. Bence annesi kendi gibi bile davranmıyordu. Dün evine geldiğinde de tuhaf şeyler söylemişti. Artık büyüdüğünü, ailesi hakkında konuşacaklarinı söyleyince babasıyla boşanma kararını açıklayacaklarını sanmıştı -ki bu Draco için harika haberdi- ama olayın yıllardır görmediği Bellatrix teyzesiyle alakasını çözemiyordu. Ayrica Narcissa Malfoy boşanmak isteseydi bunu yıllar önce yapardı.

ARVENIG [ Hinny AU ]Where stories live. Discover now