4-)Korku

242 114 186
                                    

"Anne?"

"Baba?
...

"Hayır, hayır, hayır!"

"Hayır, hayır, hayır!"

Gözlerimi açtığımda nefes nefeseydim. Yine. Yanaklarımı bir kez daha ıslatmıştı gözlerim. Darmadağın bir şekilde başımı kaldırdığımda gördüğümle bir kez daha dağıldım. Sadece nefes nefese ağlıyordum. Önümdeki duygusuz gözlerdeki duvar merakla çatlamıştı. Umrumda da değildi. Yine kalbim dağılmıştı annemi ve babamı yine kaybetmiştim. Yanarak ölmek kadar kötü tek bir şey vardır; annenizin ölümü. Boğulmak kadar kötü tek şey ise babanızın ölümüdür. Belki zamanla acı hafiflerdi gerçekten. Bilmiyordum. Bilmeyecektim de çünkü her uyuduğumda her şey bir daha yaşıyor, bir daha kanıyordum. Hayat araya zaman girmesine ve unutmama fırsat vermiyordu.Her gözünüzü kapattığınızda yanıp boğulmak nedir? Sanırım bunun cevabını sadece ben biliyorum...

Yıllardır sorguladığım bir şey daha vardı ; en acı şey. Annem ve babam beni suçluyordu. Her uyuduğumda aynı o geceyi birebir tekrar yaşıyordum fakat gerçeğinden farklı olan bir şey vardı. Beni suçluyorlardı!

Annem yerinden kalktı. Babam da. Yine kanlılardı. İkisinin kalbinin üstünde yine koca bir delik vardı. Yüzleri bembeyazdı. Önce ifadesizdiler sonra ise yüzlerinde öfke belirdi. Göz bebeklerinde benim görüntüm ne kadar netleştiyse yüzlerindeki öfke de yine o kadar netleşti. Bana karşı öfkeliydiler. İkisi de. "Hepsi senin suçun. " annem içine doğru, bana bakarak fısıldamıştı. Babam aynı şekilde konuşmaya başladı "Her şey senin yüzünden." sertçe fısıldadı "Senden nefret ediyorum. Senden nefret ediyorum." kendi kendimi sadece şaka diye teselli etmeye çalıştım. İmkansızdı. Nasıl olurdu? Ben onlara ne yapmıştım? Onlara nasıl bir şey yapabilirdim? Onlara nasıl zarar verirdim? Annem ve babamın aynı anda tükürükler saçarak bağırmasıyla paramparça oldum. "Senin yüzünden! Kötüsün sen! Şeytansın! Senin yüzünden!" öyle bir üzüntüydü ki ölçü birimleri yetersiz kalıyordu. Dayanılmazdı. "Hayır," diye bağırmak istiyordum. Ama sesim çıkmıyordu. Çaresizdim. Anne ve babam yalpalayarak birkaç adım attıktan sonra iyice bana yaklaştılar. "Bu hatayı bitireceğim" her harf onları tüketiyor gibiydi. "Bitireceğiz"

Gözlerim suyunu israf etmeye devam ederken aklıma gelenlerle daha kötüsü nasıl olur bilmiyorum ama daha kötü oldum. Birkaç dakika önce zaten tekrar yaşamıştım. Neden beni suçluyorlardı? Neden rüyalarımda böyle görüyordum.

Omzumda bir el hissedince sıçradım.

"Sakin ol. Ayağa kalk ve sakin ol." Islak kirpiklerimi kırpıp gözlerimi ona diktim son konuşmamızdan sonra ondan daha fazla nefret ettigimi fark ettim. Her şeyi bana tekrar yaşatmaktan zevk alıyor gibiydi. Alışmıştım ben sokakta da kalmaya, karanlıkta da yaşamaya, uykulardan korkmaya da...

Başka bir deyişle beni bir salın da ne belam varsa Allah'tan bulayım.

Görevleri kafa karışıklığı yaratmaksa işini bu kadar iyi yapan başka birini tanımadığım için alınlarından öperdim kardeşim!

Gözlerindeki ifade artık sadece meraktan ibaret değildi. Bir şeyleri sorguluyordu. Bana bir deliymişim - şuana kadar olduğu gibi- muamelesi yapmıyordu. Bir deliye yani biraz öncesine kadar bana baktığı gibi bakmıyordu.

Ben yerimden kıpırdamadan göz yaşlarımı durdurmaya çalışırken aynı zamanda onları başımda duran boynu bükülesice adamdan gizlemeye çalıyordum. Tek dizinin üstüne çöktü. Aslında ağlamak istemiyordum ama ağlamazsam çıldıracak gibi hissediyordum çünkü ağlamak gerçekten de insanı hafifletiyordu, bunu yaşayarak öğrenmiştim.

KaranlıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin