Sun 6⇂ Moon

49 4 53
                                    

"Sanırım geldik."

Melody mektuptaki adresi kontrol etti ve etrafa bakınan Albus'a hemen karşılarında, koridorun çıkmazında duran çarpık çurpuk küçük evi gösterdi. Kiremit rengi olan ve bir evden çok bir kulübeyi arındıran bu bina ikisinin de ürpermesi için yeterliydi. Peri masallarındaki cadının evine uzanan düzensiz taşlardan geçit ve otları kurumuş bir bahçesi vardı. Kapısının gıcırdayacağını henüz aralamadan anlayabilirdiniz. Melody çatısında örümcek ağları olduğuna ve evin rutubet koktuğuna neredeyse emindi.

"Kim bu V. E. A.? Bir insan neden böyle bir yerde yaşar ki?" diye sordu Albus. Melody'nin gözleri oğlanın endişeyle parlayan gözlerine döndüğünde Albus korkusunu saklamak için gülümsedi.

"Ölüm yiyense başımıza bela almak istemeyiz diye-"

"Gidebilirsin."

Genç kız cübbesini çekti ve geride kalan sokağı işaret etti.

"Bana katılmak zorunda değilsin Albus, kendi başımın çaresine bakabilirim."

Melody önden ilerleyip taş geçidi indi, Albus da birkaç saniye içinde koşturarak ona ulaştı.

"Sana katılmak istiyorum." dedi.

"Ben senin arkadaşınım değil mi? Elbette ki kalacağım."

Melody içten içe rahatlamış bir nefes verdi. Her ne kadar itiraf etmek istemese de boyası dökülmüş kiremit bir ev iyiye işaret olamazdı ve böyle bir yere tek girmek en son isteyeceği şeydi.

"Kapıyı çalmamı ister misin?"

Albus'un sorusuna başını iki yana sallayarak cevap verdi ve tokmağı kendi vurdu. Birkaç uzun saniye boyunca süren sessizlik gitme düşüncesi oluştursa da ardından gelen tıkırtı Melody'nin olduğu yere sinmesine sebep oldu. Kapı kilidinin açılma sesini duyduğunda genç kız refleks olarak bir adım geriledi ve Albus'a çarptı.

"Şşşşş, sakin ol." diye fısıldadı oğlan. Melody özür dilemeye fırsat bulamadan kapı aralandı ve ilk gördüğü şey annesininkine benzer bir çift göz ile parlak ama gevşek bir cilt olmuştu. Genç kız yaşlı birini bekliyordu fakat bu kadın o denli yaşlı değildi, kırklı yaşlarında birine benziyordu. Ama Melody kadının gözlerindeki yorguluğu ilk andan itibaren seçebilmişti. Bedeninin gençliğine tezatla ruhu yorgundu, gözleri ve göz kenarlarındaki kırışıklıklar bunu ziyadesiyle belli ediyordu genç kıza. Yabancı kadının özenle örülmüş saçları sağ omzundan aşağı sarkıyordu, kıyafetleri ve cildi ve de göründüğü kadarıyla evin içi oldukça temizdi.

"İyi günler gençler. Kime bakmıştınız?"

Sorulan soruyla Albus ve Melody duraksadı. Melody 'ne yapacağız' dermişçesine oğlana baktığında Albus durumu toparlamak için bir adım ileri çıktı ve kızın yanında durdu.

"Bir mektup ulaştı elimize bu adresten, sahibiyle görüşmek istiyorduk."

Melody başını sallayıp cebinden mektubu uzattı ve kadının ellerine verdi. Kadın mektuptaki isme bakıp gülümsedi.

"İçeri gelin lütfen."

Melody'nin gözleri anında Albus'a kayınca Albus da ona çevirdi bakışlarını. Kadın onların endişesini anlayıp güldü.

"Merak etmeyin çocuklar, sizi öldürmek istesem arka bahçeye davet ederdim, evime değil."

Albus kararsız olsa da içeri girmek için bir adım attı ve Melody de onu takip etti. Kadın onları oturma odasına davet ettikten hemen sonra ilerideki odaya gitmişti. Melody merakla odaya göz attığında oranın mutfak olduğunu fark etti ve rahatlamış bir nefes verip etrafa bakınmaya başladı. Çok da büyük değildi burası. Bir üçlü ve iki tekli eski kahverengi koltukların sığabileceği kadardı. Küçük siyah bir halısı ve beyaz tül perdesi vardı. İki küçük pencereden içeri sızan güneş ışıklarıyla aydınlanıyor olsa da muhtemelen gece kullanmak için bir gaz lambası vardı kenardaki tek bacağı kırılmış sehpada. İkisi üçlü koltuğa oturdular. Melody Albus'un sırıttığını fark edince rahatsız bir şekilde koltukta kayıp ondan uzaklaştı.

Desienne (Harry Potter Next Gen Fanfiction)Where stories live. Discover now