[42]

106 14 2
                                    

Bazen hayatta çukurlara batarız. Ne kadar yardım istesekte duyan olmaz. Bizim lâl olduğumuzdan değil, biz lâl değiliz. İnsanlar bize lâl olurlar. İşte bu lâl olmaktanda kötüdür.

Bana 15 yıl lâl oldu babam. Ağlayışlarımı duydu, yakarışlarımı ve bağırışlarımı da. Ama duymuyormuş gibi yaptı. Önemsemedi.

Bana lâl oldu babam. Daha küçücük yaşımdayken lâl oldu bana. Neden? Neden bana lâl oldu babam ve diğer insanlar.

Çoğu kişi duydu beni, duydular ama önemsemediler. Neden peki? Bir kız babasından şiddet görürken niye o kıza lâl oldular? Niye o kızın yarasına bastılar? Neden? Neden? İnsanlar acımasız. Babam acımasız. Çoğu kişi acımasızdı.

Sevdiklerim için yaşıyordum ben, onlar için yaşıyordum. Ama zordu. Çok zordu. O kadar yaşanmışlıklar varken gülmek zordu.
Hep güler, önemsemizdim. Ama içimde fırtınalar kopardı. O fırtınaları kimse görmemişti şu zamana kadar.

Ama o görmüştü. Uras görmüştü...
Beni birçok insanın ve birçok kızın içinde görmüş ve aşık olmuştu. Yaralarıma, geçmişime rağmen sevmişti beni, bende onu. Biz ne kadar yara alsak da sevmiştik birbirimizi. İnsanların dediklerine bakmamış ve birlikte olmuştuk. Ölene kadar olucaktık da.

Sonsuza kadar sözü bana saçma geliyor. Ne yaşayacığımı, neler olucağını bilmeden konuşup, 'sonsuza kadar seninleyim' ya da 'sonsuza kadar birlikteyiz' laflarını kullanıyorlardı. Ama gelecekte ne olucaklarını bilmiyordu. Her an her şey olabilirdi. Her an bir insan kaybedebilir ya da kendimizi kaybedebilirdik. İşte bunun düşüncesi bile ağırdı. O kadar ağırdı ki yaşarsak enkazda kalırdık.

Ben kalmıştım. Ben bir enkaz değil bin enkazın altında kalmıştım. Bir insanın annesini kaybetmesi ölümden bile acı derlerdi inanmazdım ama şimdi inanıyorum. Çünkü yaşadım, hissediyorum da o acıyı.

Bazen keşke ölsem diyorum. Keşke ölsem de annemin acısını yaşamasam. Ya da keşke gelse diyorum. Keşke gelse de bu acıyı yaşamasam. Sonra aklıma annemin o üzgün yüzünü görüyorum, bencilim ben bencil diyorum kendimce ve diyorum ki 'iyiki, iyiki yaşananlar yaşanmış. İyiki annem kurtulmuş babamdan, bu acıdan.'

Şimdi ne mi yapıyorduk? Herkes sessizdi. Hepimiz sessizliğimizi paylaşıyorduk ama huzur veriyorduk birbirimize. Uras bir yandan benim elimi okşuyor bir yandan arabayı sürüyordu.

Nereye mi gidiyorduk?

Babamın yanına. Cezaevine.

Onla konuşmamız gereken konular vardı.
Hakan gerçekten kimdi mesela? Bize kolaylık sağlayıp anlatacak mıydı yoksa kardeşini koruyup susacak mıydı? Daha ikizler mi bilmiyorduk. Baba demeye utandığım adamdan saç teli alıcaktık. Bu sayede DNA testi yapabilirdik. Ve bizim bilinmeyen kişiye güvenip güvenemiyeceğimiz ortaya çıkacaktı.

Araba yavaşladı ve en sonda durdu. Bende düşüncelerimden sıyrıldım ve camdan başımı kaldırdım. Arabadan indik.
Derin bir nefes aldım ve bizimkilere baktım. Onlar zaten bana bakıyorlardı. Bu durumda ne tepki vereceğimi merak ediyorlardı.

Bir tepki vermedim. Vermemeliydi. Sakin kalmalıydım.

İçeri adımımı attım. Arkamdan geldiler. Görevlilerle Uras konuştuktan sonra bizi  odaya aldılar. Karşımızdaki cama bakarak beklemeye başladık.

"Sakin ol Biray. Bir şey olursa bize söyle kardeşim."dedi Anıl kolunu omzuma atarak.

Başımı salladım. Tek bunu yapabildim.

Neler olucağını bilmiyordum ama korkuyordum.

Çocukluğumun kabusu olan adam birazdan karşımda olucaktı ve ben korkuyordum. Tekrar aynı şeyleri yaşamaktan korkuyordum.

ANONİMKE: TEK MESAJLA | TextingWhere stories live. Discover now