"Kızı bırak! Biz zaten elindeyiz." Öfkeme rağmen sesim sakin çıktığı için memnun olmuştum.

"Neden?" Fuad'ın yüzünde şimdi sıkılmış bir ifade vardı. Abim ve Cem sessizleşmiş bizim konuşmamızı dinliyorlardı.

"Onun bir suçu yok. O sadece Cem'in kardeşi."

"Evet, ben de birilerinin kardeşi olabilirim. Beni alıkoyduğunuzda bu hassas ruha sahip miydin Âtım? Yoksa tek derdin abine yaranmak mıydı?" Yüzüme vurulan gerçekle neredeyse irkilerek geri çekildim.

"O sadece masum bir çocuk," diyebildim ağzımın içinden sessizce. Yakınımda olduğu için net bir şekilde duydu beni. Dikkatlice gözlerimin içine bakarak konuştu.

"Masumlar bu dünyanın umrunda değil." Elinin tersiyle yarasız yanağımı okşarken gözlerimi kapatmamak için kendimi zor tuttum.

"Dokunma ona!" Abimin bağırışıyla hafifçe geri çektim kendimi. Fuad'ın eli boşluğa düşünce bezmiş bakışlarını Senan'a çevirdi.

"Bana bak parlak* çocuk, bir daha ortamın içine edersen Âtım'ı alır yan odada tek başına cezasını keserim." Abimin gözleri öfkeyle parladığında Fuad'ın üzerine atlamak için yeniden ayaklandı. Ama kafasına bastırılan silah ile durup gerisin geri kanepeye yığıldı. Oturmasına rağmen silahı tutan adam alnına dayadığı namluyu çekmeyip bastırarak abimin kafasının geriye yatmasını sağladı. Böylece şimdi sadece ikisinin bakışmasını sağlamıştı. Abim adamın gözünde ne gördü bilmiyorum ama korkuyla yutkunduğunu fark ettim.

"Tamam Arslan." Fuad'ın yeniden konuşmasıyla adam geriye çekilip yüzü bize dönük bir şekilde abimin yanında dikilmeye başladı. Adama dikkatli bakınca gözlerindeki ismini koyamadığım bir şey etkisi altına alıyordu insanı. Kendimi şimdi daha da fazla tehdit altında hissediyordum çünkü şu an sadece Fuad ile muhatap olmadığımız yüzüme vurulmuştu.

Telefonumun melodisi ciddi ve sessiz ortama bomba etkisiyle düşünce herkes gözlerini bana çevirdi. Ne yapacağımı bilemeyerek cebime ulaşmaya çalışırken Fuad benden önce davranıp telefonu aldı. Kısa bir an gördüğüm ekrandan Yeşil'in adını okuyabilmiştim sadece. O da ekrana kısaca bakıp sesini kısarak koltuğun kendi yanındaki boşluğuna koydu. Yeniden bana döndüğünde yüzünde samimi bir gülümseme vardı. Elini yüzüme uzatıp yanağımı okşarken;
"Seyir keyfimiz bozulsun istemem," dedi.

"Onu rahatsız edip durma artık." Abimin sesi öfkeli çıkıyordu ama muhtemelen yanında dikilen adam yüzünden az öncekinden daha da kısıktı. Fuad yüzünden silmediği ifadesiyle abime dönmeden konuştu.

"O rahatsız değil Senan." Parmakları o kadar nazikti ki eğer ortam müsait olsa göz kapaklarımın hemen ağırlaşacağına emindim. Söyledikleri doğruydu. Ondan rahatsız değildim asla. "Az sonra izleyeceğimiz şey de tam olarak bununla alakalı. Sen onu tanımıyorsun."

"Sen kimsin ki kardeşimle aramdaki ilişkiyi eleştiriyorsun?"

"Ne demek bu?" Cem'in sakın sesi abimin çıkışına kıyasla daha etkiliydi. Sorulması gereken soru buydu zira Senan ile olan sözde kardeş ilişkimiz asla bir sır değildi.

"Siz neden beni bu eve getirip Âtım ile aynı odada yatırdınız?" Fuad duruşunu düzeltip Cem'e dönerek ciddi bir şekilde sormuştu. Abim yeniden ateşli bir şekilde araya girmek üzereydi ki Cem ondan önce davrandı.

"Uykusu hafif diye, " dedi tereddütlü bir sesle. Dönüp onay bekler gibi Senan'a baktı.

"Evet uykusu çok hafif. Küçükken en ufak bir seste sıçrar uyanırdı." Senan kendinden oldukça emin konuşuyordu. Haklıydı da.

YARALIWhere stories live. Discover now