"Yaşamak"

28.3K 1.4K 280
                                    

"Daha önce burayı görmüş müydün?"

Boran'ın sorduğu soruyla saatlerdir süren sessizlik bozulmuştu. Küçük bir bahçesi vardı evin, Boran beni zorla çıkarmıştı bahçeye. Her şeyden vazgeçmiş gibiydim, düşüncelerimden ve içimdeki acıdan başka hiçbir şey hissedemiyor, göremiyordum. Sadece düşünüyordum, buradan Boran'ı atlatıp gidebilirsem neler olabilirdi? Boran'ın ailesini öldüren Ahmet bey bunu benim aileme de yapabilirdi, yapmaması için hiçbir sebep yoktu. Şimdi benim öldüğümü düşündüğü için ailemi rahat bırakıyorlardı ama ben ortaya çıkarsam emindim ki bu rahatlık artık olmayacaktı. Ben onların gözünde ölmesi gereken biriydim, Boran'ın da söylediği gibi Ahmet bey bir şey isterse bunu mutlaka yapardı. Beni öldürmesi en son umursadığım şeydi ama aileme bir zarar gelmesine katlanamazdım. Zaten Azad'a da bu yüzden boyun eğmemiş miydim? Aileme bir zarar vermesin diye, onların canı yanmasın diye susmamış mıydım?

Boran'ın sorusunu duyamamıştım bir türlü. Duymuştum da anlayamamıştım. Kendi içimde o kadar kaybolmuştum ki, çaresizliğim beni öyle sıkıştırmıştı ki hayatla olan bağlarımı koparmış gibiydim. Korkuyordum. Çok korkuyordum ve bu korku benim olduğum yerde kalmamı sağlıyordu. Ailemden gizleniyordum, Azad'dan gizleniyordum, arkadaşımdan, beni tanıyan herkesten saklanıyordum. Sadece kendimden saklanamıyordum, en çok istediğim de buydu oysa ki.

"Neden bu kadar üzgünsün?" diye sormuştu Boran bu kez. Başımı yavaşça ona doğru çevirip yüzüne bakmıştım. Nasıl üzgün olmazdım, her şey benim yüzümden oluyordu. Babam hastanedeyken yanında bile olamamıştım.

"Korkuyorum," diyerek itiraf etmiştim yüreğimdeki korkuyu. "Önce Azad'dan korkuyordum, şimdi ailesinden de korkuyorum. Benim ailem çok güçsüz, ama onun babası öyle değil. Köydeki insanlar ona bir tanrıya tapar gibi davranıyorlar, bizim evimizi gösterip yakmalarını istese, içinde insan var mı yok mu bakmadan evimizi yakarlar..."

"Biliyorum," demişti Boran gözlerini benden alıp karşı tarafa doğru bakarken, "Babamı vuran da onu tanrı gibi görenlerden biriydi."

İkimiz de uzaklara doğru bakıyorduk. Onun geçmişte yaptığı kötülüğü affedemiyordum ama şu an canını tehlikeye atmış olması vicdanımı sızlatıyordu. Yakalanırsak onu yaşatmayacaklardı, onu bu sefer asla yaşatmazlardı ve ben daha kendimi bile koruyamayan biriydim, onun için elimden hiçbir şey gelmezdi.

"Beni kurtardığın için teşekkür ederim," demiştim ona ilk defa teşekkür ederek. Beni bir kez daha kurtarmak için gelmiş ve bacağından olmuştu. O da geçmişteki günahlarını böyle affettirmeye çalışıyordu, belki de vicdanı onu rahat bırakmıyordu bilmiyordum. "Yollarımızı ayırabiliriz. Beni bulurlarsa eğer seni de bulmalarını istemiyorum, kendi başımın çaresine bakarım."

"Ortalık biraz sakinleşsin, seni daha uzak bir yere götürüp güvenli bir yerde olmanı sağlamak istiyorum," demişti Boran bana doğru bakarken. "Sonra annemin yanına gideceğim."

Ben sessiz kaldığımda Boran bir süre sonra oturduğu yerden kalkmış ve eve girmişti. Burası fazla yeşillik dolu bir yerdi. Sessizdi. Sokakta oynayan bir çocuk vardı sadece, tek başına oynuyordu. Oturduğum yerden kalkıp bahçe kapısına doğru ilerlemiş ve kapıyı açarak dar sokağa çıkmıştım. Her yer taştandı, mahallenin duvarları, kapıların kenarları, eski sokaklardı.

Çocuk henüz çok küçüktü, elindeki topu duvara doğru atıyor ve duvardan ona doğru geliyor, o da tekrar tekrar aynı şeyi yapıyordu. Erkek çocuğuydu, yaşı en fazla 6 olmalıydı. Onu izlediğim sırada birden topu bana doğru atınca şaşırarak topu tutmuştum, mavi gözlerim ona hafif bir şaşkınlıkla bakıyordu.

"Sen de bana at," demişti elleriyle işaret ederek, oynamayı bilmiyormuşum gibi bana öğretmeye çalışıyordu. "Böyle atacaksın," diyordu ellerini öne doğru uzatarak. Hiçbir şey söylemeden topu yavaşça ona doğru atmıştım. Dönüp gideceğim sırada topu tekrar bana atınca tutmuş ve ona tekrar atmıştım ama hiç halim yoktu, her an düşüp kalacakmış gibi hissediyordum. Topu ona geri attıktan sonra bahçeye doğru yürümeye başlamıştım. Ama küçük çocuk duracak gibi değildi, topu arkamdan bana doğru atmış, top bacaklarıma çarpmış ve yere doğru düşmüştü. Umursamayarak bahçeye gireceğim sırada araba sesin duyar duymaz hızla arkama doğru dönmüştüm. Top gelen arabaya doğru yuvarlanıyordu ve küçük çocuk da hızlı bir şekilde topa doğru koşuyordu.

SEVECEKSİN  (Köy serisi I ) TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin