🍃

645 49 123
                                    

"Su?"

"Aldım."

"Yedek kıyafet?"

"Onu da aldım." dedi Zoro çantasını kontrol ederken. Bu sırada ben de kampta gerekenleri saymaya devam ediyordum. Bu gece yola çıkacak ve yarın sabah kamp alanına varmış olacaktık.

"Pusula?"

"Ne pusulası?"

"Ne mi pusulası?" İnanamayarak Zoro'ya diktim bakışlarımı. "Almadın mı pusula?"

"Almadım."

Bıkkınlıkla nefes verdim. Kamp malzemelerinin hepsini taşımak zor olur diye yarısını Zoro'nun almasını istemiştim ve en önemli şeyi almamıştı.

"Sana güvenip yola çıkanda kabahat!"

Kafamı duvara sürtmemek için zor duruyordum. Yine de sinirlerime hakim olmaya, sakinleşmeye çalıştım. İçime derin bir nefes çekip saymaya devam ettim.

"El feneri?"

"Telefonun flashı var."

"Gerizekalı. Şarjımız biterse ne yapıcaz?" dedim sinirle. Şimdiden pişman olmuştum kampa gideceğime.

Zoro'nun "Ateş yakarız." cevabına göz devirip "Ormanı yakarsın sen." diye karşılık verdim. Mallıklarına göz devire devire gözümü kaybetmek üzereydim.

"İlk yardım kiti?" diye sordum son bir umutla. Bari bunu almış olsun diye içimden dua ederken Zoro'nun çantasından çıkardığı şeyle küçük bir şok geçirmiş, olduğum yerde kalakalmıştım.

"Yara bandı olur mu?"

Elinde iki yara bandını sallarken resmen benimle dalga geçiyordu bu adam. Sanki kampa değil de ölmeye gidiyor gibiydik. İki kamp anımız olsun, şehrin gürültüsünden uzaklaşıp doğayla baş başa kalalım istemiştim sadece.

"Halat?" diye sordum boş bakışlarla. O da bakışlarını yüzüme çıkardığında şaşkınlıkla "Halat mı?" demişti.

Kafamla onayladım. "Belki kendimi asarım."

"İntihara meyillisin." dedi ciddiyetle.

Ne intiharı, ben zaten ölmüşüm.

"Eğer başımıza bir şey gelirse önce seni yemeye başlayacağız haberin olsun!"

Böyle desem de, çok da tedirgin değildim açıkçası. Geziyi okul düzenlediği için başımıza kötü şeyler gelme ihtimali yoktu. Yalnız kalamamak da bunun hem iyi hem kötü yanıydı.

"Senin için sol kolumu feda edebilirim." dedi Zoro kolunu öne uzatırken. "Neden sol kolun?" diye sormadan edemedim. Ben olsam ot falan bulup yer, yine de kolumu feda etmezdim.

"Sağ kol lazım oluyor. Biliyorsun."

Pişkin pişkin sırıtırken omzuna hafifçe vurup ben de sırıttım. Salaktı bu çocuk ama seviyordum işte.

Geçen gün aramızda yaşanan gerilimin sebebini hala anlamış değildim. Ben ona karşı farklı duygular beslesem de onun duygularıma karşılık vermesi imkansızdı. Onun için yalnızca bir arkadaştım, dahası olmazdı.

Açılmak, duygularımı itiraf etmek istiyordum artık. İçimde tuttukça büyüyen, büyüdükçe de bana zarar veren bu duygulardan bahsetmek istiyordum ona. Fakat sevdiğim adamı kaybetmek, isteyeceğim en son şeydi. O sevgime karşılık vermese de olurdu. Yanımda durur, yine o güzel gülümsemesini bana sunardı, bu beni mutlu etmeye yeterdi.

"Sen ne getirdin?" dedi merakla çantama bakarken. "Atıştırmalık bir şeyler hazırladım, su, kıyafet, ayrıca çakı ve uyku tulumu da var." Uyku tulumunu bilerek çift kişilik seçmiştim. Bu fırsatı kaçıramazdım.

"Uyku tulumunu anladım da çakı niye?" diye sordu şaşkınca.

"Vahşi hayvanların saldırısına uğrarsak kendimi koruyabilmek için." diye yanıtladım onu. Ormanın derinliklerinde bir gece geçirecektik ve herhangi bir vahşi hayvan saldırısında kendimi koruyabilmem gerekiyordu. Gerçi bir çakı beni ne kadar koruyabilirdi ki.

"Ben korurum seni." diyip gülümserken söylediği şeye karşılık bir anlık duraksadım. Anında vücut ısım artmış ve bedenim alev topuna dönmüştü. Yanaklarımın kızardığını bile hissedebiliyorken belli olmaması için kafamı diğer tarafa çevirip elimle yüzüme rüzgar yaptım. Salak gibi yine hemen utanmıştım.

Uzanıp çenemi kavradı ve yüzlerimizi aynı hizaya getirdiğinde aramızda yalnızca santimler kalmıştı. Bakışlarımı gözlerine çıkardığımda bir süre yüzüme bakmış, ardından "Utandın mı sen?" diyerek gülmeye başlamıştı. Kendimi geri çekip bacağına sert bir tekme attım.

"Gülme!"

Hala gülmeye devam ediyorken ona vurmak için bir hamle yaptığımda kendini geriye atsa da tekmemden kurtulamamıştı.

Acıyla inlerken "Canımı acıtıyorsun." dedi ve bacağını ovuşturmaya başladı.

"Az bile yapıyorum." diye karşılık verdim. Bana yaptıkları için güzel bir dayağı hak ediyordu şerefsiz. Yine de kıyamıyordum ona. Aşk işte.

🍃🍃🍃

Biraz saçmalıyor olabilirim kusura bakmayın. Bu öylesine yazdığım bir hikaye. Asıl hikayemi yazabilmek için biraz gelişmem gerekiyor diye düşünüyorum. Güzel kurguyu kötü bir anlatımla batırmak istemiyorum.

söyle buldun mu, aradığın aşkı..Where stories live. Discover now