2.6✴Canını Yakmaktan Çekinecek Biri Değilim

Почніть із самого початку
                                    

"İyi misin?" dedi Bars.

Eve gözlerini ona çevirdi. Yüzünü istemsizce süzdü. Solgun tenine her geçen gün biraz daha renk gelmişti. Bunun onu rahatlatması bok gibi bir histi. Hoşuna gitmiyordu. Başını tekrar camdan dışarı çevirdi. "İyi olmamam için bir sebep yok."

"Yine başa mı döndün Eve?" dedi Bars. Göz ucuyla arkasına yaslandığını gördü ve yine her nasılsa göz ucuyla yüzünü hafif bir acıyla buruşturduğunu da. Son zamanlarda kahretsin ki istemsizce onun her hareketini izler olmuştu.

"Neyden bahsettiğini anlamadım," dedi ama mükemmel bir şekilde anlamıştı. Ona karşı soğuk olmasından bahsediyordu. Günlerce yanından ayrılmayan o kızın nereye gittiğini sorguluyordu ama Eve bunu yapamazdı. Ona imkansızı vadedemezdi.

Ona bir aşk veremezdi.

Zaten gidecekti, sadece Arven'i ikna etmesi gerekiyordu. Onu da ölüme göndermezdi. Kardeşinin ölümünü izlemişti ama Arven'in yaşamasını sağlayacaktı.

Ah! Bir de Axel'a sezdirmeden onu nasıl götüreceği sorunu vardı ama bir yolunu bulurdu. Bulacaktı! Axel'ın kollarında bir ölü beden daha görmeyecekti.

"Gayet iyi anladın Eve," dedi Bars. "Anlamasaydın gözlerini kaçırmazdın."

Eve gözlerini ona çevirdi, bunu bir çekincesi olmadığını kanıtlamak için yapıştı ama kahretsin ki kalp atışlarının hızlanmasını engelleyememişti. Böyle olmamalıydı, kendine ihanet ediyordu. Kalbi ona ihanet ediyordu.

Bars'tan artık çok daha fazla nefret ediyordu ama onun için hızlanan kalbinden fazla değildi.

Canı yanacaktı. Canı çok yanacaktı.

"Gözlerimi kaçırdığım falan yok," dedi soğuk bir sesle. "Yüzüne bakmamamı gerektirecek bir şey yapmadığın sürece."

Ama yapmıştı. Peki, o buna nasıl izin vermişti?

"Benden korkuyorsun," dedi Bars. Siyah saçlarını geri itti ve gözlerini Eve'in gözlerinin en derine iterken tekrarladı. "Çok korkuyorsun."

Eve gözlerini kıstı. "Ne saçmalıyorsun? Senden neden korkayım?"

Bars hafifçe gülümsedi. "Nedenini biliyorsun bence."

Korkuyordu ve doğruydu, nedenini de biliyordu. Bars kalbindeki her bir buz parçasını her gün ısısıyla çözüyordu. O buz parçaları yere çarpıp kırılırken bedenini hep titretiyordu. En büyük parça kırıldığında ise sarsılmaktan korkuyordu.

O yüzden en iyi yaptığı şeyi yapmaya kadar verdi. Sıcaklıktan kaçıp soğuğa yürümek...

Ellerini masaya dayadı ve ayağa kalktı. "Gidip uyu, saçma sapan konuşmaların belli ki uykusuzluktan."

Sandalyesini geri itmişti ki Bars masadaki elini kavradı. Bir buz parçası daha şiddetle yere çarptı. Parçalandı. Titredi.

Ama elini geri çekmedi.

"Biraz daha kal," dedi Bars, sesi yalvarır gibiydi. Koyu renk gözleri de. Kalbinden kopup yere serilen buz erimeye başladı. Dağılan sudan yansıyan yüzü göz kamaştırıcıydı.

İmkansız...

Eve zihnindeki uyarıcı mantığının sesiyle neredeyse yutkunacaktı, elini hızla çekti.

"Bana dokunma!" dedi sertçe, hatta sesi o kadar sertti ki saniyeler önce yere serilen ve eriyen buzun ısınan suları tekrar donmuştu. Artık Bars'ın yansıması pusluydu. "Bunu neden size sürekli hatırlatmak zorundayım! Bana dokunmayın!"

REVOLVERWhere stories live. Discover now