< 18. Bölüm >

297 26 37
                                    

1 hafta olmuştu tam. Sadece annem odama arada girip yemek yediriyordu. Ben ne kadar yememek için dirensemde zorla yediğim bir kaç lokmadan sonra kusacak gibi olduğum için devam etmiyordu.

1 haftadır annem dışında kimseyle konuşup görüşmemiştim. Annemden kimseyi odama yollamamasını istemiştim ve o da kabul etmişti. Bir çok kez nedenini sormuştu ama söylememekte ısrar edince o da sormayı bırakmıştı.

Benim yüzümden işe gitmeyip tüm gün benimle ilgileniyordu. Az öncede kahvaltı getirmişti ve ben yine bir kaç lokma yiyip doymuştum. Telefonumu bir haftadır elime almıyordum. Tüm gün sadece kucağımdaki yastığa sarılıp onu düşünüyordum.

Çok isterdim onunla birlikte olmayı ama yapamam. Beni doğurup yıllarca büyüten kadına ihanet edemem. Şu anda bile iyileşmem için canını verebilecek bir kadına benim bunları yapmaya hakkım yok.

Bu ne zamana kadar sürer hiçbir fikrim yok ama kalbimdeki acı hiç bitecek gibi durmuyor. Her geçen gün daha çok artıyor.

Sadece yüzünü görsem, sesini duysam herşey düzelecek gibi.

1 haftadır olduğu gibi yine yatağımda yatıp düşünerek geçirmiştim günümü. Hava hafiften kararmaya başlarken odaya annemin girmesiyle ona baktım.

"Tatlım, benim acilen iş yerine gitmem lazım. Çok ısrar ettim gitmemek için hatta kesin bir dille bile söyledim ama çok önemli. Bir kaç saat sürer zaten en fazla, en hızlı şekilde dönmeye çalışırım eve. O zamana kadar tek kalabilir misin evde?" Hâlâ kısık çıkan sesimle cevap verdim.

"Kalırım, git sen. Hem bu kadar endişelenmenede gerek yok, iyiyim ben." Yanıma gelip alnımı öptükten sonra saçlarımı okşayarak konuştu.

"Söz veriyorum en kısa zamanda dönmeye çalışıcam. İyi bak kendine görüşürüz"

Odadan çıktıktan sonra eski pozisyonuma geri döndüm. Dış kapının sesi gelince dışarıyı izlemeye devam ettim. Havanın karanlığından saatin geç olduğu belliydi. İyi de annemi bu kadar geç neden çağırsınlar ki işe?

Yinede umursamadım. Düşünemeyecek kadar yorgun hissediyordum kendimi. İçimdeki özlem gittikçe artarken yarım saate yakın bir zaman geçmişti.

Dış kapının çalma sesini duyduğumda ilk önemsemedim. Ses aralıklarla tekrar gelince kapıya dönüp kısık sesimle içeriye seslendim.

"Anne kapıya bakar mısın?"

Doğru ya annem evde yoktu. Kapı tekrar tekrar çalınca umursamayıp açmadım. Şuan kimseyle konuşamazdım buna gücüm yoktu. Ama kapı durmadan çalmaya devam edince oflayarak üstümdeki örtüyü kaldırdım. Yavaş hareketlerle ayağa kalkıp odanın kapısının önüne geldim. Kucağımdaki hiç indirmediğim yastığı sıkıp kapıyı açtım.

Uzun zamandır ilk kez çıktığım odadan savsak adımlarla aşağı indim. O kadar yavaş inmeme rağmen yinede çalan kapıyla girişe yürüdüm. Dış kapıyla bakışırken sweatimin kollarını ellerimin üzerine çekip yastığın uçlarını daha çok sıktım. Alabileceğim en derin nefesi alıp tuttum. Elim kapının kulpuna gidip üzerinde durdu. Kapı tekrar tıklanınca gözlerimi kapatıp tutmaya devam ettiğim nefesimle kulpu yavaşça aşağı indirdim.

Açılan kapıyla gözlerimi hafif aralarken kapının kapatılıp sırtımın kapıya çarpması ve kucağımdaki yastığın düşmesi bir olmuştu. Hemen ardındanda dudaklarımın üzerinde hissettiğim baskı...

Bittiğini sandığım göz yaşlarım sanki hiç akmamış gibi yanaklarımı hızla ıslatırken aynı şekilde atan kalbimle dudaklarımı araladım yavaşça. Kuruyan dudaklarım onunkiler sayesinde ıslanırken ayakta duramayacakmış gibi hissedip tam düşecekken belimi sarıp destekleyen ellerle ayakta durdum. Ellerimi boynuna çıkarken tepki vermeden sadece akan göz yaşlarımla onun beni öpmesine izin verdim.

SanZoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin