6

87 13 5
                                    

Zayn'in yanından ayrıldıktan sonra odaya gelmiş kısa bir duş almıştım. Garipti. Yeni hayatımın ikinci gününde bara gidiyordum. Üstelik sadece bir gündür tanıdığım adamla. Biraz heyecanlı hissediyorum. Doktor Rose'un hayatı çoğunlukla kitaplarla ve evde geçmişti. Eğlenceden uzaktı. Abel her zaman kırk yaşına geldiğimde yedi tane kedim olacağını ve örgü kurslarına gideceğimi söylerdi. Abel. Onu özlemiştim ve onu Amanda konusunda dinlemediğim için vicdan azabı çekiyordum sanırım. Şu an ne yapıyordu acaba?

Kafamdaki düşüncelerin dağılmasını umut ederek hazırlanmaya başladım. Bu gün aldığım lacivert kazağı ve kot pantolonu üzerime geçirdim. Umarım uygun bir seçimdir diye düşünüyordum. Nemli saçlarımı açık bıraktım ve almayı akıl ettiğim rimeli düzgün bir şekilde kirpiklerime sürdüm. Hazırdım.

Saate baktığımda altı kırktı. Oda da sıkıldığım için ceketimi ve telefonumu elime alıp odadan çıktım. Lobiye indiğimde Niall'ı göremediğim için üzülmüştüm. Onunla sohbet etmeyi sevmiştim. Her neyse. Koltukların birine yöneldiğim sırada tanıdık ses buna engel olmuştu.

"Rose?" Zayn. Kapının önündeydi. Erken gelmişti. Yanıma yaklaşırken onu incelemeye başladım. Haki yeşili gömleği ve bacaklarını saran siyah pantolonuyla oldukça iyi görünüyordu. Kolyesine ve diğer detaylara bakılırsa kendine özen gösterdiği belliydi. " Hey. Güzel zamanlama." Ona gülümsedim.

"Aslında sana haber verecektim. Erken geliyorum diye fakat telefon numaran yoktu." Acaba telefon numaram aynı mıydı? "Doğru tabi ya." Elimdeki telefonu ona uzattım. "İstersen numaranı kaydet." Riske atamazdım. Numarayı yazarken onu izliyordum. Sonrasında numaramı kaydetmek için kendisini aramıştı. Bir sorun yoktu. Bu evrende vardım fakat neden rehberim ya da takipçi listem boştu anlayamıyordum.

"Çıkalım mı?"

"Olur."

Arabaya bindiğimde heyecanım biraz daha artmıştı. Tanrım bana neler oluyordu böyle? Sanki lisedeydim ve ilk kez bara gidiyorum. Evet belki toplamda iki kez gitmiş olabilirim fakat sonuç olarak gitmiştim.

"Niall da gelecek mi?" Emniyet kemerini bağlarken kafasını hayır anlamında salladı. En azından tanıdığım başka biri daha olsaydı iyi olurdu.

"Bu gün barda olmayacağız."

"Neden? Barda sahne almıyor musunuz?" Üzülmüştüm.

"Evet haftada iki gün Hoxley de çıkıyoruz. Diğer zamanlarda ise canımız nerde isterse."

"Bu gün canınız ne istedi?" Söylediğim şey üzerine gülmüştü. Sadece nereye gittiğimi merak ediyordum. "Bu gün kafedeyiz."

"Peki ne tarz müzik yapıyorsunuz?"

"Çocuk değiliz bu yüzden her türlü müziğe saygımız var ve yine canımız ne isterse onu yapıyoruz." Ne söyleyebilirdim ki?

"Pekala."

"Tedirgin olma." Tedirgin değildim. Sadece şaşırmıştım. Ben hayatımı çok fazla planlı yaşıyordum ve onlar sadece canlarının istedikleri şeyi yapıyorlardı. "Hayır iyiyim. Sorun yok."

"Güzel. Neredeyse geldik sayılır."

Kısa bir süre sonra arabayı park etti. Arabadan indiğimde etrafımı incelemeye başladım. Kafenin adı Moon'du. Güzel bir yere benziyordu. Saat henüz erkendi fakat buna rağmen dışarıdan bakıldığında içerisi kalabalık sayılırdı.

"Hadi gel." Beni yönlendirmesine izin verdim ve kafeye girdik. Etrafa göz gezdirirken sahnenin hemen önündeki masada biri elini kaldırmıştı. Zayn'in de gördüğünden emin olmak için bakışlarımı ona çevirdim.

Wildest Dreams.Where stories live. Discover now