Armi... Bizim ufağımız . Aramızda en tatlımız. En çok gülümsemesini severim ve bana katlanabilecek tek insan heralde... Onunla en çok beraber saçmaladığımız zamanları seviyorum.

Hazal...aramızda en güzel ve en süslü olanımız. En çok merhametini severim.Bir sıkıntım olduğunda beni en iyi teselli edecek insan o... Onu sinirlendirdiğim zamanları çok seviyorum.

Bana gelince ... Aramızda en hareketli olanıyım. Fazla açık sözlü ,sinirlenince gerçekten ne dediğini bilmeyen asabi. Güldüğümde bile çatık olan kaşlarım asabiyetimi tamamlıyor. Ve babamı büyütmek zorunda olduğum için fazla korumacıydım.

Okula gelince koşarak sınıfa girdik. Hoca daha gelmemiş sınıfta acaip bir gürültü vardı. Hemen yerimize geçip oturduk. Armi önümde Hazal ise arkamda oturuyordu. Hoca gelene kadar biraz konuşmak için Hazal gelip yanıma sıkıştı Armi ise arkasını döndü.

"Şurada ki Selen'e bakın biz gelir gelmez sustu. Eminim bizim hakkımızda konuşuyordu."Arminin sitemiyle dönüp Selen'e baktım. Gerçekten bize dik dik bakıyordu. Kafamı çevirip Hazala batım.

"Onur hala seni mi seviyor?"

Kendini beğenmiş bir tavırla başını sallayıp "Köpek gibi peşimde." dedi.

Bende gülümseyip önce Hazala sonra Armi'ye baktım.

"Demek ki o yüzden kuduruyor."

Armi beni onayladı daha sonra kapının açılıp kapanma sesiyle Hazal yerine geçti Armi de önüne döndü. Matematik hocamız büyük bir egoyla sınıfa girip masasına oturdu. Arkamı dönüp Hazala baktım.

Ve ağız harekeyleriyle "Uyku modu." dedim.

Gülerek beni onayladı. Matematik dersi bizim için uyku demekti. Tabi benle Hazal için. Armi için ise yapamadığı halde sırasını biraz daha öne çekip dikkatlice hocayı dinleyip eziyet çekmesi. Yani en azından Hazalla ben zorlamıyorduk.

Başımı sıraya koyup önce biraz etrafı inceledim. Sınıfımızdaki tipleri teker teker süzdüm ama bir türlü zaman geçmiyordu oflayarak dersin sonunu gelmeyeceğini bilsemde iki dakikada bir ofluyordum. Tekrar ofladıktan sonra telefonumun titreme sesiyle hızla elimi çantama atıp telefonu çıkardım. Şu eski model sürgülü telefonlardandı. Babamdan mesaj gelmişti. Hemen mesajı açıp okumaya başladım.

'Miray hemen eve gel çabuk.'

Hayır yine bişey mi gelmişti babamın başına. Ayağa fırlayıp kitaplarımı çantama yerleştirmeye başladım. Hazal bana baktı.

"Ne oldu?"

"Babam beni eve çağırmış hemen gel diye mesaj atmış."

Kaşını kaldırıp doğruldu. Daha sonra Armi de beni farkedip arkasını dönünce aynı açıklamayı ona yapıp sınıfın kapısına doğru ilerledim.

"Ders bitmedi Miray yerine otur."

Evet doğru ne matematik dersini ne de matematik hocalarını severim. Hocanın yüzüne bile bakmadan kapıya ilerlemeye devam ettim. Tabi lafımı da esirgemedim.

"Yok yazın hocam."

Kapıdan çıkar çıkmaz eve doğru koşmaya başladım. Borçluları ben kız olduğum için daha nazik oluyor ve ne dersem kabul ediyorlardı. Lütfen Lütfen ben gelene kadar babama bir şey yapmasınlar.Bunu düşünüp daha hızlı koşmak için telefonumu cebime koyup çantamı yere attım. Yaklaşık bir beş dakika sonra eve gelmiştim. Kapıyı yumruklamaya başladım.

"Baba kapıyı aç ben geldim."

Bir kaç kez daha vurduktan sonra cebimde anahtarı aramaya başladım. Hayır çantada kalmıştı. Ve ben salak gibi çantamı yere attım. Ya babama birşey yaptıysalar. Geç kalmış olabilirim. Tekrar geldiğim yolda koşup çantadan anahtarı aldım ve eve gelip kapıyı açtım. Sadece babamı yerde ölü bir şekilde bulmaktan çok korkuyordum.

Yİne de içeri girip sakin bir şekilde yürümeye başladım.

"Baba evde misin?"

"Babaa!"

"Lütfen ses ver!!"

Evi baştan sona dolaştıktan sonra evde olmadığını kesinleştirmiştim. Acaba şaka yapıyor olabilir miydi? Bu konuda ne kadar hassas olduğumu biliyor. Ne kadar aptal olsa da böyle birşeyi asla yapmaz.

Cebimden telefonu çıkarıp babamı aradım. Telefonu çalıyordu ama cevap vermiyordu. Bİr kez daha aradım. Ve yine aynı sonuç. 1 saat içinde 20 defa aradıktan sonra en sonunda telefonu meşgul çaldı.

Ne olmuş olabilirdi ki? Beni terk mi etti. O zaman niye mesaj attı ki? İki elimi ensemde birleştirip gözlerimi kapattım. Daha sonra sırtımı duvara dayayıp yere doğru bıraktım kendimi.

Bir beş dakika öylece durduktan sonra tekrar ayağa fırladım. Bu şekilde bekleyemem. Gidip onu arıyacağım. Kapıya doğru koşup kapıyı açınca karşımda Armi ve Hazalı görünce duraksadım.

"Sizin ne işiniz var burada?"

"Seni merak ettik. Ne oldu Miray baban nerede?"

Hazalın endişeli sesiyle Bakışlarımı ayakkabılarıma indirdim.

"Yok gitmiş."

"Emin misin?"

"Evet beni çağırdı hemen gel dedi ama şimdi yok. 20 defa aradım açmadı şimdide meşgul çalıyor."

Armi kolumu tutup ovuşturdu.

"Miray kuruntu yapıyorsun. Baban sana bunu asla yapmaz. Serkan Amcayı az çok tanıyorum. Seni çok çok seviyor."

Hayır ne o ne de annem beni seviyor. Bana bu hayatı yaşattıkları için ikisinden de nefret ediyordum. Ama muhtaçtım. Babamın ne kadar aptal olsada yanımda olmasına muhtaçtım. Onunla konuşmak için kavga yolunu seçsemde ona muhtaçtım. Bir ailem olduğunu düşünmem için muhtaçtım. Beni yalnız bırakamazdı.

"Bakın ben babamı aramaya gideceğim belki parka gitmiştir. O da benim gibi bunalınca parka gidiyor birkaç kere gördüm. Belki bir kaç yere de bakarım."

Armi endişeyle gözünü açıp "Miray bak borç aldığı kişilerin yanına gideyim deme. Sen parka bakıp gel bizde Hazalla Okan amcaya haber verelim."dedi.

Okan amca Hazalın babası ve polisti. borçlularının babamın başına silah dayadığını bildiği halde birşey yapmamıştı. Şimdi de birşey yapmayacağını bilsemde Armiyi onayladım. Sonra arkamı dönüp evin kapısını kapattım.

"Tamam o zaman ben parka gidiyorum."

Hazalla Arminin cevabını beklemeden parka doğru koştum. Parka gelince baştan sona üç kez dolaştım. Ama babamdan tek bir iz yoktu. Bulduğum ilk banka oturup tekrar telefonuma baktım. Ne bir arama nede bir mesaj vardı. Gözümü kapatıp bu sabaha dönüp babamı bırakmamayı diledim.

"Baba geri gel."

Tekrar gözümü açıp dileğimin gerçekleşmesini bir an umut ettim. Fakat gördüğüm tek şey öğle vakti olduğu için tek tük olan insanlarında parkı terk ettiğiydi. Belki de eve gidip günlerce yataktan çıkmayıp depresyona girmeliydim. Sonra da beni terkeden annem ve başımı sürekli belaya sokan babamdan da kurtulduğum için mutlu olurdum.

Bir süre düşündükten sonra herşeyi boşverdim. Tam eve gitmek için kalkınca ağzıma kapatılan bir bezle çırpındım. Neler olduğunu idrak edemiyorken telefonumun titremesiyle ekrana baktım ama elimden kayıp düştü. Belki babamdan bir haber gelmişti.

Ağzıma kapatılan şeye elimden geldiğince dayanırken gözümün önünde belli belirsiz bir karanlık oluştu ardından kalbimdeki derin boşluk zifiri karanlığıyla birlikte beni içine doğru çekti.

Günahlar...Bir babanın günahını neden çocuğu öder ki. Bu da mı kaderdi. Şuana kadar yaptığım gibi boyun mu eğmeliydim. Ya da kaderimi değiştirebilir miydim?

3 TATLI BELA(TAMAMLANDI.)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin