İlk ve Son Aşkım

111 5 0
                                    

Arya 'dan...

Alışamadığım bu evde alışamadığım yatağın üzerinde bugün olanları düşünüyordum. Eve bu kadar geç gelmeme rağmen dedem hiçbir şey dememişti. Ona oldukça yorgun olduğumu, ayrıca yarın okul olduğunu söyleyerek odama çekildim. Alarmımı kurmak için telefonu elime aldığımda saatin bayağı bir geç olduğunu gördüm. Neredeyse yirmi dört saattir uyumuyordum. Alarmımı da kurduktan sonra kendimi uykunun kollarına bıraktım.

İsmimin birçok kez tekrarlanmasının ardından gözlerimi araladım. Gözlerimi tam anlamıyla açtığımda karşımda sırıtan dedemi gördüm. Bu kadar genç bir adama dede demek her ne kadar zor olsa da diyordum işte. Annemler çok küçük yaştayken bir feribot kazası geçirmiş. O kazadan sadece annem ve aslında dayım olan dedem kurtulmuş.

Ben hala dayıma dede demenin ne kadar zor olduğunu düşünürken dalmış olmalıydım ki dedem ellerini gözlerimin önünde sağa sola götürmeye başladı. Ve "DANK!". Kahretsin bugün okul vardı! Normalde 07.00' de kalkmam gerekiyordu. Telefonuma baktığımda saat 08.00' di. Çok güzel, alarmım bana ihanet etmişti. Dedeme dersin kaçta başladığını sormamla beraber ikinci "DANK!" ın gelmesi bir oldu. Ders 08.00' da başlıyordu. Bu durumda okula geç kalmıştım. Sanırım okulun ilk günü umduğum gibi başlamamıştı.

Hızlı bir şekilde yataktan kalkarak banyoya girdim. Kısa bir duşun ardından saçlarımı da kuruttuktan sonra okul üniformalarımı seri bir şekilde üzerime geçirdim. Saate baktığımda ilk dersin bitmesine on dakika vardı. Yani anlaşılan bayağı bir geç kalmıştım.

Dünden beri hiçbir şey yememiştim. Sadece uçakta bir şeyler atıştırmıştım. Ama nedense kendimi hiç aç hissetmiyordum. Bu nedenle dedem her ne kadar kahvaltı yapmam gerektiğini söylese de onu dinlemedim. Evden çıktığımızda dedemin arabasına binerek okula doğru yol aldık.

Okula vardığımızda ağzımdan istemeden de olsa "Woah!" çıktı. Okul cidden ama cidden çok büyük ve harikaydı. Şimdiden sınıfımı nasıl bulacağımı düşünmeye başlamıştım. Arabadan indiğimde bile bütün gözlerin üzerimde olduğunu hissettim. Bu tür şeylere alışkındım ama yine de rahatsızlık veriyordu. Umursamamaya çalışarak müdürün yanına gitmek için okula girdik. Dedemin bu okula ne kadar para bayıldığını tahmin edebiliyordum.

Müdürün odasına girdiğimizde dedemden oldukça küçük görünen adam oturduğu koltuktan kalkarak yanımıza geldi. Doksan derece eğilerek "Hoşgeldiniz. " diyip gülümsedi. Masanın önünde duran deri koltukları işaret ederek "Buyrun, oturun. " dedi. Kendini kısaca tanıttıktan sonra okulu anlatmaya başladı. Okulda üç ana dersin (Fen, Matematik ve İngilizce) olduğunu, ayrıca her öğrencinin fazladan iki branş seçtiğini, ağırlığın branşlara verildiğini söyledi.

Bir şeyler daha anlattıktan sonra müdürle birlikte ikinci katta bulunan sınıfıma çıktık. Sınıfa girdiğimizde ikinci ders çoktan başlamıştı. Müdür hocayla konuşurken sınıfa bir göz gezdirdim ve anında gözüme bir çocuk ilişti. Nedense çok tanıdık geliyordu. Onunda bana şaşkın şaşkın baktığını fark ettim. Kesinlikle onunla bir yerde karşılaşmıştık. Ben bunları düşünürken müdür kendimi tanıtmam gerektiğini söyledi. Boğazımı temizleyerek bir Türk 'e göre harika olan Korece 'mle kendimi tanıtmaya başladım. "Arya Tunç, Türküm. "

Sözümü bitirdikten sonra sınıftan fısıltılar gelmeye başladı. Bir kız kalkıp "Ne yani, Park Jin Young Türk mü?" dedi. Tipi adeta "Ben bed görlüüm! " diye bağırıyordu. Aptal sarışın! Bu kızı gözüm hiç tutmamıştı. Başka bir kız "Park Jin Young 'ın yeğeni olduğun için mi bu kadar havalısın? " dedi. Gerçekten şaşırmıştım. Şaşkınlığımı belli etmeye çalışarak müdüre "Nasıl ya, nereden biliyorlar? "diye sordum. Az önce gözüme çarpan çocuk "O arabadan inmen bile öğrenmemiz için yeterli değil mi? " diyerek bana "piç sımayl"larını gönderdi. Bu arada öğretmen bir yere oturmam gerektiğini söyledi. Zamanlama süperdi, bu konu hakkında açıklama yapmak istemiyordum.

Rain SoundWhere stories live. Discover now