YAĞMURUN BÜYÜSÜ

166 8 1
                                    

    Babamın ölümünden sonra ailemin ortak kararıyla Kore 'ye gitmem kesinleşti. Memleketim olan İzmir 'den ayrılıyordum artık. Genelde negatif biriyim. Kendi duvarlarım arasında yaşarım hep. Ama... Burası farklıydı. Fazla heyecanlı bir hayatım olmadı belki ama benim de anılarım vardı İzmir 'in her bir caddesinde. Babamın ölümünden sonra duvarlarımın arasındaki bir karanlığa iyice sindim. O günden bu güne her günümü dört duvar arasında romanlarımı okuyarak geçirdim. Yaz tatilindeydik ve bu yüzden sadece okula gitmek amacıyla dışarı çıkmalarım da bitmişti.

  Depresyonumun farkında olan annem benim iyiliğim ve geleceğim için benden habersiz dedemle bir olup beni Kore 'de özel bir sanat okuluna kaydetmişler . Açıkçası buradan gitmek istemiyordum. Sadece dans ve müzik için diyerek dişimi sıktım ve annemin teklifini kabul ettim. Aslında kabul edip etmemem bir şeyi değiştirmeyecekti. Her şekilde Kore 'ye gidecektim.

   Küçüklüğümden beri yaz tatillerinde Kore 'ye gider , orada Korece öğrenirdim. Bana Korece öğreten kişinin bir kardeşi vardı. İçimi hiç düşünmeden döktüğüm tek kişi. Eun Hee... Gerçekten onu çok özlemiştim. Babam öldüğünden bu yana 2 ay geçti ve bu nedenle tatil adına yapılan tüm planlar iptal edildi. Eun Hee 'yi neredeyse 1 yıldır görmüyordum. Telefonla konuşurduk ancak yetmiyordu. Onunla gerçekten mutlu oluyordum. Sanırım ismi bu yüzden Eun Hee Gideceğim sanat okulunda o da vardı. Onun alanı şarkı söylemek. İtiraf etmeliyim ki harika bir sesi var. Anlattığına göre okul çok güzelmiş. Ancak Eun Hee kendi halinde takılıyormuş. Okulda gruplara ayrılıyorlarmış . Bana bir gruptan bahsetmişti fakat tam olarak hatırlamıyorum. Kore dizilerinde gördüğümüz kötü çocuklar gibilermiş . O tür insanlara dayanabileceğimi sanmıyorum. Şimdiden kendimi alıştırmalıyım sanırım.

   Uçakta herkes uyuyordu. Sadece ben uyuyamıyor, karanlık gök yüzünü seyrediyordum. Koltuğum pencere kenarında olduğu için şanslıydım. Annem benimle gelmemişti. O Türkiye 'de kalıp babamın şirketinin başına geçecekti. Ben de dedemle yaşayacaktım. Ahh ne güzel... Aslında dedemin bir eğlence şirketi var. Bu işime gelebilirdi. Uçağın inmesine yaklaşık bir saat kalmıştı ve ben uyumamakta kararlıydım. Gittikçe hava açılıyordu. Kore ve Türkiye arasındaki onca saat farkına alışmam zor olacaktı. Ağustos ayının başlarındaydık henüz . İzmir 'de hava ne güzeldir diye düşünmeden edemedim. Ama Kore 'de hava nasıldır bilmiyorum. Annemin dediğine göre her şeyim hazırmış. Özel bir okul olduğu için diğer okullara göre eğitim daha erken başlıyormuş. Yani yaz tatilim burada sonlanıyor. Normal dersler de varmış ama ağırlık branşımıza verilecekmiş.

  

   Bunları düşünürken anons yapan bayan uçağın indiğini söyledi. Birkaç saattir olduğum yerde öylece oturduğumdan zar zor kalkabildim. Sendeleye sendeleye bavulumun olduğu tarafa doğru gittim. Bavulumu beklerken telefonumla uğraşmaya başladım. Bir mesaj vardı. Numarayı tanımadığım için şaşırmıştım. Mesajı açtığımda dedemden geldiğini hemen anlamıştım. Çünkü Korece 'ydi. Mesajda işlerinin çok yoğun olduğunu, beni karşılayamayacağını, evin adresini ve dip not olarak da taksiye binmemin şart olduğunu yazmıştı. Oysaki uçakta yürüyerek gitmeyi planlamıştım. Dik kafalı olduğumu biliyordu, ne diye bunu yazmıştı? Aish, cidden!

  Ben kendi içimde kavga ederken o dikkat çeken (!) bavulum gelmişti. Onu da alarak havaalanının çıkışına doğru ilerledim. Dışarıda hafif hafif yağmur yağıyordu. Kapşonumu kafama geçirerek dışarıya çıktım. Sabah olmasına rağmen hava çok boğucuydu. Yolu uzatmak için ara sokaklardan gitme fikri çok cazip geldi. Bavulumla beraber çok da yabancı olmadığım sokaklarda yürürken yağmur bastırmaya başladı. Kulağımda Super Junior 'ın en sevdiğim şarkısı çalarken adımlarımı daha da hızlandırdım . O sırada "dang " diye sert bir nesneye çarptım. Kafamı kaldırıp neye çarptığıma baktığım sırada bana bakan bir çift çekik gözlerle karşılaştım.

  Jun Hong'dan...

Yağmurun yağmasını umursamadan şakalaşarak yürüyorduk. Himchan 'la konuşurken birden biriyle çarpıştım . Önüme döndüğümde bana korku dolu gözlerle bakan bir kız gördüm. Genelde çoğu insan bizden korkardı ve bu kız da onlardan biriydi. Yağmurdan dolayı sırılsıklam olan kahkülleri gözlerine girmek için can atıyordu. Bir an içim ellerimi uzatıp kahküllerini yüzünden çekme isteğiyle doldu. " Ö-özür dilerim. " Bunu o narin sesiyle kekeleyerek söylemişti. Şu an hissettiğim duyguları daha önce hiç hissetmemiştim. Aslında tam olarak ne hissettiğimi bile bilmiyordum. O sırada karşımda duran kızın sesine oranla kat be kat kalın olan bir ses " Bakışmanız bittiyse artık gidebilir miyiz Jun Hong? " dedi. Bu sesin sahibi Himchan 'dı. Karşımdaki kızın üşüdüğünü her halinden belliydi. Ona sıkıca sarılıp ısıtmak istedim bir an. Ardından gözüm peşinden sürüklediği bavuluna takıldı. "Buralarda yenisin sanırım. " dedim. Bana anlamayan gözlerle bakarak " E-evet. " diye cevap verdi. "Bu yağmurda nereye gitmeyi düşünüyorsun? " sorusunu yöneltince aniden "Sana ne? " diyerek çıkıştı. Anlaşılan bizi gangster falan sanmıştı. Sonrasında sinirli bir şekilde bavuluyla beraber yürümeye devam etti. Çocuklara 'siz gidin ' işareti yaptıktan sonra kızın kolundan çekerek bana doğru çevirdim. " Seni sinirlendirmek gibi bir amacım yoktu, özür dilerim. Bu arada ben Jun Hong. Ya sen? " dedim aegyolu bir suratla. Benim samimiyetimin aksine oldukça soğuk bir tavırla " Arya, şimdi gidebilir miyim? " dedi. " Buralarda yabancı gibisin, seni gideceğin yere bırakabilirim, yani istersen? " O sırada yanımda birini hissettim. Dönüp baktığımda bu kişinin Himchan olduğunu gördüm. " Jongup seni bekliyor. " dedi . O " Merak etme, küçüğü ben bırakırım. " derken Arya 'ya baktım.

Tanrısal Bakış Açısı:

  Jun Hong Jongup 'un yanına gelince sinirini sesine katarak oldukça yüksek bir sesle " Ne oldu? " dedi. Jongup Jun Hong 'un bu çıkışına anlam verememişti .

O sırada Himchan Arya 'ya " Nereye gidiyoruz? " diye sordu. Arya sinirlendiği için " Kendim gidebilirim. Kore 'yi biliyorum! " diye kükredi. Himchan buna aldırmadan konuşmaya devam etti. " Bence ilerideki bir kafeye gidelim. Hem ısınmış hem de sıcak bir şeyler içmiş olursun. O zamana kadar yağmur durmuş olur. " Arya bu teklifi kabul etti fakat hiç tanımadığı birinin bu teklifini neden kabul ettiğini bilmiyordu.

Merhaba! Bu hikayeyi gerçekten büyük bir umut ile yazıyoruz. Umarım beğeniyorsunuzdur çünkü biz okunma sayısı arttıkça mutlu oluyoruz. Lütfen düşüncelerinizi bizimle paylaşın.

-Ceren

Rain SoundWhere stories live. Discover now