Özür dilerim...

142 7 1
                                    

Arya 'dan...

Bir insan hiç tanımadığı birine nasıl güvenir? Ben güvenmiştim ve şu an ilk defa gördüğüm biriyle bir kafede oturuyorum. Ben koltuğuma sinmiş etrafı incelerken bakışlarının üzerimde olduğunu hissettim. Emin olmak için dönüp ona baktım. Yanılmamıştım, bana bakıyordu. " Ne? " diye çıkıştım. Soğuk bir tavırla " Hangi okula gidiyorsun? " dedi. "Okulumun adını bilmiyorum. " Cevabım karşısında şaşırdığını belli edecek bir şekilde güldü. " Nasıl yani?  Şimdi gittiğin okulun adını bilmiyor musun? " Yüzünde hâlâ alaycı bir gülümseme vardı. Onun bu tavırları cidden sinirlerimi bozuyordu.

" Dedemin ayarladığı aptal bir okul. " Bunu bağırarak söylemiştim. Karşımdaki aşırı derecede tatlı - bir o kadar da yakışıklı - olan çocuk "Deden kim ?" diye sordu. Tam cevap vereceğim sırada garson hesabı almak için yanımıza geldi. Garsonun geldiği iyi olmuştu. Çünkü dedemin kim olduğunu söylemek istemiyordum. O sırada gözüm saate takıldı. Gerçekten de geç olmuştu. Dedemin beni ne kadar merak ettiğini tahmin edebiliyordum. Tek kelime etmeden bavulumu da alarak çıkışa doğru ilerledim.

Tam kapıyı açıp çıkacağım sırada biri kolumdan tutup beni kendine çevirdi. " Benimle geldiğin yerden bensiz gidebileceğini mi sanıyorsun?" diye sordu isminin Himchan olduğunu öğrendiğim çocuk. Ne yalan söyleyeyim etkilenmiştim. "A-anlamadım." dedim. Yüzünde eğlendiğini belli eden bir gülümseme oluştu. Anlaşılan kekelemem onu tatmin etmişti. "Düş önüme. " dedi kendinden emin bir şekilde. Kolumu bırakmadan kapıyı açtı ve beni de peşinden sürükleyerek dışarı çıktık. Kafeden çıktığımızda bavulumu sert bir şekilde elimden aldı. Benden birkaç adım önde yürüyordu. Onun bu tavırlarına elimde olmasa da kıkırdadım.

Himchan 'dan...

Dışarı çıktığımızda elinde sürüklediği bavulun sesini duydum. Arkamı döndüm ve bavulu elinden sertçe çekip aldım. Bunu neden yaptığıma anlam verememiştim. Kendime kızarak önden önden yürümeye başladım. Ben düşüncelerimle boğulurken arkadan narin bir sesin kıkırdadığını duydum. Bu ses kuşkusuz Arya 'ya aitti. İstemesem de tebessüm ettim. Ben bu değildim. O sırada telefonum çaldı. Ekrana baktığımda Jun Hong arıyordu. Neden aradığını biliyordum. Bu yüzden meşgule attım.

Arya 'ya döndüğümde heyecan dolu bir sesle " En sevdiğim şarkı! " dedi. Super Junior hayranı olması beni şaşırtmıştı. Sırf gıcıklık olsun diye " O zaman hemen değiştirmeliyim ." dedim. Bunu söylediğim anda gözlerini devirdi. İtiraf etmeliyim ki çok tatlı gözüküyordu . Aish, ne diyorum ben! Kendime sinirlenmiştim. Nerede yaşadığını sordum. Sinirli olduğum sesime yansımıştı. Birden bire sinirlenmeme şaşırmış olmalı ki hemen yaşadığı yeri söyledi. Neredeyse her gün oraya gittiğim için verdiği adres karşısında şaşırmıştım. "Orada yaşadığına emin misin? " diye sordum. Çünkü o kadar lüks bir yerde yaşayan birine benzemiyordu.

Arya 'nın ağzı açılır gibi oldu ama o sırada telefonum tekrar çalmaya başladı. Ve yine yüzünde o gülümseme... Sanırım cidden bu şarkıyı aşırı seviyordu. O her gülümsediğinde kalbim tekliyordu. Gereğinden fazla bir sesle lanet okudum. Jun Hong 'un bu işin peşini bırakmayacağını biliyordum ve yol yakınken telefonu açtım. Açar açmaz Jun Hong 'un kükreme sesini duydum. Bana amacımın ne olduğunu sordu. Ona oranla daha sakin bir sesle anlamadığımı sordum. "Gerçekten bu yaptığına anlam veremiyorum
Hani o günden sonra senin için biri olmayacaktı?  Daha ilk günden Arya 'yı sahiplendin! " dedi. Bunu söyleyerek damarıma basmıştı.

Arya 'nın burada olduğunu unutarak kendimi de şaşırtacak bir biçimde bağırdım. Ben " Cidden o kızı sahiplendiğimi mi düşünüyorsun? Emin ol ki amacım daha farklı. İstesem şu an, şu dakika onu altıma alabilirim. " diyerek çıkışınca Jun Hong 'un telefonun ucunda sinirden köpürdüğünü hissedebiliyordum. Bunu kendisi istemişti. "Neredesiniz lan? Söyle! " diye kükrediği sırada yanağımda şiddetli bir yanma hissettim. Arya bana tokat atmıştı. Ahh, tabii ya. Onu altıma alacağımı duymuştu. Elimde tuttuğum bavulunu sert bir şekilde çekip hızlıca yanımdan yürümeye başladı. Telefonum yerdeydi. Bana tokat attığı sırada düşmüş olmalıydı. Aish, kahretsin! Jun Hong Arya 'nın bana tokat attığını kesin duymuştu. Kendimi çok rezil hissediyordum.

Arkama baktığımda Arya neredeyse görünmeyecek kadar uzaktaydı. Lanet okuyarak yerden telefonumu aldım. Jun Hong hâlâ kapatmamıştı. Sinirle bir küfür savurarak telefonu kapattım. Koşarsam benim büyük adımlarım onun küçük adımlarını yakalayabilirdi. Tahmin ettiğim gibi kısa sürede yanına ulaştım. Her ne kadar ondan birkaç adım geride olsam da hıçkırıklarını duyabiliyordum, ağlıyordu. Kendime bir kez daha lanet okuyarak önünü kestim. Başı yere eğik olduğu için kafası göğsüme çarptı. Kafasını kaldırıp baktığında gözlerinin ağlamaktan kıpkırmızı olduğunu gördüm. "Amacına ulaşamayacaksın !" diye bağırdıktan sonra hızlı adımlarla yoluna devam etti.

Acınası bir sesle "Jun Hong senden hoşlanmıştı ve her ne kadar nedenini bilmesem de bu durum canımı sıktı. Öyle bir amacım yoktu. " dedim. Ahh cidden, sesim neden böyle çıkmıştı? Bir süre olduğu yerde kaldı ve sonra tekrar yürümeye devam etti. En sonunda kolundan tutup kendime çektim. Sert davrandığım için tökezledi. Kollarımı o narin bedenine doladım ve ağzımdan sadece iki kelime döküldü.
"Özür dilerim. "

Merhabalar! Yeni bölümle karşınızdayız. Umarım beğenmişsinizdir. Yorumlarınızı eksik etmeyin. Bir sonraki bölümde görüşmek üzere! Sizi seviyoruz! ❤

-Sude

Rain SoundWhere stories live. Discover now