0.0

2.6K 111 100
                                    

Pekala, eminim hepiniz hayatınızın bir döneminde süper kahraman olmak istemişsinizdir. Hayır hayır, amacım utandırmak değil. Sadece küçükken ben de hep Ironman olmak isterdim. Ne mi alaka? Kabul, karşımda 4 demirden 2 de etten kolu olan bu manyakla ölüm kalım savaşı verirken bunu size söylemek, bir tık garip.

Ironman demişken, Ironman olmak çok havalı olmaz mıydı? Yani ne bileyim şu an bu 6 kollu kaçık herife iki üç füze falan atar fişini çekerdim. Üstüne bir de uçarak donut dükkanına giderdim. Hiç küçümsemeyin, o çilekli donutların tadına bakabilseydiniz siz de müdavimi olurdunuz! Ciddiyim ama ben!

Neyse, savaşa dönmem gerekirse eğer şu an pek de kazanabildiğimi söyleyemem çünkü bilirsiniz... Demirden bir kol tarafından sarıldım ve sıkıştırıldım. Daha kötü haber: şu an hareket edemiyorum. Eğer bir şekilde elimi çıkarabilirsem...

"Sonunda! Benimle uğraşmanın sonucunu tat, Ağ Kafa."

"Ya bak ne diyeceğim, sence de bu 'Ağ Kafa' muhabbeti sıkmadı mı? Yani ne bileyim, sonuçta kendini demirden bir ahtopota çevirmişsin. Biraz daha yaratıcı olursun diye düşünmüştüm."

Parmaklarımı çıkarmak üzereyim... Hadi, oğlum! Biraz daha dayan.

"Yo yo yo, yaratıcılıkta üstüme tanımam Ağ Kafa. İleride sana yapacaklarımı bir bilsen, yaratıcılık ne tekrardan öğrenirsin."

Son bir debelenme daha veee...

"Hey, ahtopot kılıklı! Hiç ağ yemeği yedin mi?"

"Ne demeye çalı-"

Zor da olsa elimi kurtarıp düşündüğümden daha da aptal olan bu adamın yüzünü ağ ile kaplamıştım. Onun anlık refleksi sebebiyle kolu gevşemiş, hemen kendimi o kulenin üstüne atmıştım. Hangi kule mi? Bana çocukluk hayalimi hatırlatan o kule. Stark Kulesi...

Doktor Octopus kolları ile kulenin çatısını kazarcasına vurmaya başlayınca örümcek hislerimi kullanarak her hareketinden kaçtım ama bir noktada yetişemedim ve kollarından biri kafamı adeta avuçladı. Maskemin birazının yırtılmasını göze alarak sıyrıldım ve işte en sevdiğim kısma geldik.

Kötü adamın sırtına atla, gözlerini ağ ile -yeniden- kapla, kollarını ağ ile sımsıkı sar veeee... NAKAVT!!

Artık rahat bir nefes alıp cebimde taşıdığım yedek maskeyi kafama giydim. Kötü adamı polislere teslim ettikten sonra donut dükkanına koyuldum. Yine bir günü daha kurtardın, Spidey!

《¤》《¤》《¤》《¤》《¤》

Çatıda otururken yanımdaki maymuna benzer heykeli incelemeye devam ederken kutudaki son donutu da ağzıma tıktım. Maskemi geri kapadım ve işte, eve dönme zamanı.
Ev demişken, umarım Bay Ditkovich'e yakalanmam. O mu kim? Eh, benim huysuz ihtiyar ev sahibim...

Apartmanın oraya gelince kendi camımı açıp içeriye attım kendimi. Bir yandan da Bay Ditkovich'in beni duymaması için dua ediyordum. Bugün yorucu bir gündü. Tüm isteğim biraz kestirmek ve yarınki güne hazırlanmak. Tabii önce çıkarmam gereken terden üstüme yapışmış bir kostüm vardı...

Boy aynamın karşısına geçtim ve maskemi -yırtık olanı da dahil- çıkarttım. O sırada örümcek hislerim zil çalmaya başladı. Aniden aynada, arkamda bir silüet gördüm. Arkamı döner dönm-... Tony Stark!?

"Böh."

Yaşadığım şeyin şokunu hala atlatamamışken zar zor yutkundum. BEKLEYİN, AMAN TANRI'M, ŞU AN KARŞIMDA TONY STARK VAR! İNANABİLİYOR MUSUNUZ YA? KOSKOCA TONY STARK!! BEN İNANAMIYORUM KESİNLİKLE. Rüyada falan mıydım acaba? NE OLUR UYANMAYAYIM NE OLUR NE OLUR!

"Eee tahminen orada öylece dikilmeye daha ne kadar devam edersin? Yetişmem gereken bir yemek var da."

"B-bay Stark?"

"Parker?"

Hemen transtan çıkmaya çalışıp elimi saçıma attım. Bekle, SAÇIMA MI ATTIM? TANRI'M MASKEM YOKTU ŞU AN...

"Pekala, senin başlamaya niyetin yok gibi. Öncelikle, neden binama zarar verdiğinle başlayalım mı?"

Zarar mı? Binası mı? Oh... Doğru ya, Doktor Octopus ile savaşırken binanın çatısındaydık! Tanrı'm ne diyeceğim şimdi ben? Ne halt edeceğim!?

"B-bakın Bay Stark ben cidden öyle bir şey yapmak istemedim. Yani nasıl des- Hatta ben bir şey yapmadım bile. O yaptı, inanın bana Bay Stark."

"Onu anladım zaten ama senin düşmanın olduğun için bizzat senin ödemen gerekiyor. Araştırdığıma göre reşit değilmişsin."

Hemen cebinden çok pahalı olduğuna dair yemin edebileceğim türden bir telefon çıkardı ve numara tuşlama kısmını açtı. Telefonu bana uzattı.

"Hadi, babanın numarasını tuşla da işimiz uzamasın. Merak etme, çok bir şey istemeyeceğim amacım para değil. Sadece, annen biliyor mu sokaklarda süper kahramancılık oynadığını?"

"Ş-şey Bay Stark... Benim babam öldü."

Bay Stark aniden bozulmuş, yüzündeki hafif alaycı ifade kaybolmuştu. Boğazını temizleyip hemen kendini toparladı.

"Emm, peki... Baban adına üzgünüm. Şimdi anneninkini tuşlar mısın?"

"Bay Stark, benim annem de öldü."

Bay Stark bu sefer iyice bozulmuş, derin nefes alıp sakinleşmeye çalışıyordu. Yanlış bir şey mi demiştim yoksa? Ya ona kendi ailesini hatırlattıysam? Tanrı'm, tam bir aptalım... Koca bir aptal. Hayallerimdeki adamla ilk karşılaşmamın böyle olmasını hiç istememiştim ki ben!

"Bak çocuk, tanıdığın veya senden sorumlu olacak herhangi biri yok mu?"

Kafamı reddetmek için salladığımda elleriyle şakaklarını ovdu birkaç tur.

"Pekala, onu bunu boşver, sen cidden Örümcek Çocuk musun yani?"

"Örümcek Adam, evet efendim."

...

This Is Him Trying ||Irondad AU||Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin