Dark of the Tower of London 3: Batty Langley's Oteli Vakası

722 57 127
                                    

Holmes sorulan sorulara ağzını açmadığı için sırtına üçüncü kez yediği elektrikle dişlerini sıkıp kafasını geriye attı.

- Tom Henry'i kim öldürdü?

William tepkisizce titreyen adamı süzerken ondan bir cevap bekliyordu. Konuşması için otuz saniyedir sırtına batırdığı kabloyu geri çektiğinde Holmes nefes nefese kalarak kendini öne doğru bıraktı. Eğer kolları yukarıdan bağlı olmasa hiç düşünmeden kendini yere atabilirdi. Göğsü hızlıca inip kalkarken sarışın adam onun kulağına doğru yaklaştı.

- Bunu senin yapmadığını biliyorum. Eğer katilin kim olduğunu söylersen seni serbest bırakacağım.

- H-hayır...hayır onu ben öldürdüm. Onun katili benim.

William istediği cevabı alamadığı adama kabloyu tekrar batırdığında bu sefer kendini tutamayıp acıyla inlemişti. Tüm sinirleri gerilirken parmaklarını birbirine kenetleyip gözlerini sımsıkı kapattı. Sırtının ateşle yandığını hissediyordu sanki ve onun iz bırakacağından emindi. William ise pes etmesi için bekliyordu. Gerçekleri söylediği an ona elektrik vermeyi bırakacaktı.

Holmes diğer mahkûmlardan farklıydı. Kurbanı öldürdüğünü itiraf etmesi için onlara işkence ederken Holmes'ta bu tam tersiydi. Tom'u öldürmediğini inkar etmesi için ona bunu yapıyordu ve bu işini daha fazla zorlaştırmaktan başka bir işe yaramıyordu. Non Arma'lar da bu duruma şaşırırken William'ın işine karışmamaları gerektiğini düşünüyorlardı. Yine de demir parmaklıkların arkasındaki bir muhafız daha fazla dayanamayarak ağzını açmak zorunda kaldı.

- Mahkûma bu kadar çok elektrik vermeniz onun kalbini durdurabilir, Bay Moriarty. Sorgulamanın ortasında böyle bir olayla karşılaşmamak için daha dikkatli davranın lütfen.

William arkasını dönüp ona dik dik bakmaya başladığında muhafız bu durumdan rahatsız olarak kafasını eğdi ve oradan hızlıca uzaklaştı. Holmes ise vücudunu yakan elektrikle bitkin düşerken kafasını yerden kaldırmıyordu. İşine geri dönüp etrafında dolanan William elindeki kabloyla soru sormaya devam etti.

- Buraya gelmemeliydin. Suçunu hemen itiraf ettiğin vakit benden kurtulabileceğini falan mı düşündün yoksa? Bu konuda gerçekten yanıldın, Bay Holmes. Gerçekten çok yanıldın.

Sarışın adam tam önünde durup çenesini tuttuğunda mavi gözler hemen onun kırmızılarıyla buluşmuştu. Koğuş buz gibi soğuk olmasına rağmen acıdan alnındaki saç tutamları terlemişti.

- Sana doğruları söylüyorum. Tom Henry'i ben öldürdüm. Buna inansan da inanmasan da gerçekler bunlar.

William o anda Holmes'un ağzından bir cevap alamayacağını anladığında çenesini tutmayı bıraktı. Dört kez az voltajda elektrik vermesine rağmen acıya dayanıklı biri diye düşündü. Geldiğinden beri aç ve susuz bırakılmış, sık sık muhafızların pataklamalarına maruz kalmasına rağmen bunun da bir işe yaramayacağını anladığında derin bir nefes verdi.

Sabah saat sekizde yemeğini yiyip direkt koğuşa çıkmış ve o zamandan beri farklı şekillerde onu sorguya çekmişti. Dünkü telgraftan bahsetmiş ve bunu kendisinin yazdığını iddia ettiğinde tahmin ettiği gibi 'hayır' cevabını almıştı. Saat şuanda on bire geliyordu ve tüm zamanını ona harcayamazdı.

- Pekâlâ, öyle olsun. Sana düşünmen için bir gün süre veriyorum. Ben de o zamana kadar şu vakanı bir çözmeye çalışacağım. Fakat eğer gerçek katili bulursam seni de anında infaz edeceğim ona göre. Ondan önce ise ceza olarak seni bir saatliğine muhafızların eline bırakıyorum. Umarım bu, tekrar konuşacağımız vakit doğru hareketi yapman için sana yardımcı olur.

Dark Of The Tower Of London - SherLiamWhere stories live. Discover now