Dark of the Tower of London 1: Sub Terra

1.3K 80 45
                                    

Yeşil üniformalı muhafız, dizlerine kadar uzanan siyah deri botlarıyla taş zeminde bir süre yürüdükten sonra önüne geldiği kapıyı tıklattı. Herhangi bir komut beklemeyerek içeri girdiğinde elini kaşının üstüne kaldırdığı gibi hemen geri indirdi.

- Efendim, bugün öğle saatlerinde Strive Ajansının yakınında bulunan Batty Langley's Oteli'nden bir ihbar aldık. Sizden herhangi bir emir almamamıza rağmen olay mahalline gidip zanlıyı tutuklayarak buraya getirdik.

Kafasını bir kez olsun kağıtlarından kaldırmayan yaşlı adam, umursamazca cevap vermekle yetindi.

- Peki ihbar nedir? Bizim kriterlerimize uyuyor mu?

- Evet, Efendim. Edindiğimiz bilgilere göre bu ihbar, Poena'nın son iki maddesine tıpa tıp uyuyor.

Müdür bunu duyduğu an içindeki öfkeyi dışarıya vurmaktan çekinmeyerek elindeki evrakları sertçe masaya bıraktı. Bunun şiddetiyle kağıtlar masanın her yerine saçılırken kapağı açık olan mürekkep kutusunun da yana devrilerek içindeki siyah sıvının birazının kendiyle aynı renk olan masaya, birazının ise soğuk zemine dökülmesine neden olmuştu. Muhafızın az önceki söyledikleri umursamaz tavrını anında değiştirmiş gibi görünüyordu.

- Ne?! Bu ne cüret! Böyle vakalar verdiğimiz onca cezalara rağmen hâlâ son bulmadı mı?! Nasıl bu ahlaksızca davranışları sergilemeye devam edebiliyorlar?! Bu sefer acıma yok. Hemen onu infaz edin.

Muhafız öfkeden gözü dönmüş müdürünün önünde saygıyla eğilerek emrine itaat ettiğini gösterdi. Mürekkep lekesini çıkarmak için de buraya birini yollaması gerektiğini aklına not etti çünkü kendisiyle beraber dört arkadaşı bu haftaki temizlik grubunda yer alıyorlardı ve her yerin pırıl pırıl olması gerekiyordu.

- Emredersiniz Bay Milverton, ama siz de izin verirseniz alışılmadık derecede tuhaf olan bu vakada 'onun' yardımını ve bilgeliğini, ayrıca mahkûmun cezası içinse bütün sorumluluğu üstlenmesini istiyoruz. Komutanım ve diğer ekip arkadaşlarım bu konuda hemfikirler.

Müdür sakallarıyla oynarken bu durumu bir süre düşündü.

- Bilemiyorum, Bill. Şuanda kitapları ve kimya deneyleriyle o kadar meşgul ki, iki gün boyunca ona işim düştüğünde bile beni kolaylıkla görmezden gelmeyi başardı. Diğer muhafızlar da ne yaparlarsa yapsınlar onu odasından hiçbir şekilde çıkaramadıkları için çalışması bitene kadar rahatsız edilmesini istemiyorum.

Milverton'un bu söyledikleri oldukça mantıklıydı fakat genç muhafız sözlerinde ısrar etmeye devam etti.

- Ama Efendim, eğer bu adamı burada direkt infaz edersek o zaman kazayla ülkede büyük bir skandal başlatmış oluruz. Polis ekiplerinin de bu olayı çözmek için bütün marifetlerini ortaya döküp, bulunduğumuz yeri bulmaya çalışacaklarından eminim. Bu nedenle ilk önce Suç Danışmanı'nın onu sorgulaması gerek.

- Neden peki?

Muhafız yıllarca emrinin altında çalıştığı müdürünü nasıl ikna edeceğini çok iyi biliyordu artık.

- Çünkü yakaladığımız bu adam Britanya'nın Ünlü Dedektifi Sherlock Holmes.

- Ne? Sherlock Holmes mu? Her adımımızı pür dikkat izleyen ve bizi fazlasıyla rahatsız eden adam mı yoksa? Raporlarda bir yanlışlık olduğu kesin.

- Bir yanlışlık yok.

- Öyle mi? O zaman söylediklerin doğruysa ve bu vatansever dedektif bile kanuna karşı geldiyse, artık işimiz daha zor demektir. Ustalıkla kurduğumuz fare kapanına yakalanarak beni şaşırtmayı gerçekten başardı. Yine de onun kaderine tek başıma karar vermeyecek olsam bile, böyle önemli bir misafiri üssümde bir süre ağırlamak benim için bir onur olacaktır. Ayrıca burada o adamı konuşturabilecek tek bir kişiyi tanıyorum.

Yaşlı adam sandalyesinde geriye yaslanarak önünde dikilen muhafıza kararlılıkla gözlerini kaldırdı. Bu sefer ikisi de onu odasından çıkarmayı başaracak olan altın sözleri bulmuş gibiydiler.

- Bana Suç Danışmanı William James Moriarty'i çağır.

Muhafız tatmin olmuş bir şekilde gülümseyerek elini göğsüne koyup saygı niyetine hafifçe eğildi.

- Emredersiniz, Efendim.

........................................................................

Dark Of The Tower Of London - SherLiamWhere stories live. Discover now