O tatlıları dizmeyi bitirince mutfağın kapısından önce Melek arkasından da Serra girdi.

" Kız yap hadi kahveleri de takalım yüzükleri, tatlı yiyelim bir an önce." Serra tepsinin başına geçip bir baklavayı alıp ağzına attı.

" Off be ömür uzatır yeminle ömür." Serra bir tatlı daha yemişti.

" Senin ömrün kısalacak bu gidişle az ye biraz." Gümüş söylenerek daha önceden fincanları dizdiği tepsiyi ocağın yanına bıraktı.

" Ben çok heyecanlıyım inşallah kahveyi dökmem." Melek elleriyle kendine yelpaze yaptı.

" Bir şey olmaz sakin ol, sen kahveleri yap ben tatlıları dağıtayım.

Serra sende yemeyi bırak da su doldur hadi." Gümüş Serraya baktı sinirle.

Serra kafasını sallayıp son bir baklava ağzına atıp kenardan aldığı tepsiye bardakları dizdi.

Soğuk ve ılık suyu karıştırarak bardaklara suyu doldurdu.

Gümüşte altın işlemeli çatalları tabakların kenarına bıraktı.

Melek hazır kahve makinesinde kahve yapmaya başladı.

Üç tane on fincan kahve yapabilen makine vardı.

Gülşah hanım arada gün yapar kadınları konağa davet ederdi bu yüzden kahve makineleri çok ise yarardı.

" Valla Allah şu kahve makinesini bulandan razı olsun yoksa kim o kadar kahveyi yapacaktı." Serra makinelere bakıp söylendi.

" Gülşah annem aldırmış hepsini gün zamanı çok zor oluyor diye." Gümüş son kez tepsileri kontrol ediyordu.

Melek toplamda on beş fincan kahve yapmıştı.

Büyük amcası ve yengesi de onlarla birlikteydi.

Gümüş kolunda ki bilezikleri hafifçe salladı.

Yirmi bilezik ve bir altın set takmıştı Berzanın amcası ve yengesi.

Melek için de altın getirmişlerdi, Seyfi ağa oldukça zengindi.

Malının büyük kısmı Berzanın üzerineydi.

Tek varisi Berzan ve Melekti zaten yaşlı adamın.

Karısıysa yetimhanede büyümüştü.

Nigar hanımı görür görmez aşık olmuş ailesinin tüm karşı çıkmasına rağmen evlenmişti.

Hayat onlara bir evlat nasip etmese de Berzan ve Meleği çocukları gibi severlerdi.

Gümüş ellerini öpmüş, dualarını almıştı.

Gümüşün aklına Berzan gelince mutfağın kapısından avluda oturan adama baktı.

Berzanın gözleri ona dönse de umursamadan şöyle bir bakıp önüne döndü.

" Öküz." Gümüş sinirle ayakları yere vura vura tekrar tepsinin başına döndü.

" Gümüş enişte sana niye kafa atacakmış gibi bakıyor ya." Serra koluyla Gümüşün kolunu dürttü.

Yanlız o bakışın anlamı o değil daha çok s....
Gümüş iç sesini susturup Serraya baktı.

" Yok bir şey naz yapması tuttu da." Gümüş saçlarını eliyle geriye attı.

" Kim abim ve naz, abim hayatta yapmaz ki öyle bir şey." Melek elinde ki tepsiyle Gümüşün yanında dikildi.

" Aman boşver ben hallederim sonra, hadi gidelim de söz keselim gelin hanım." Gümüş göz kırptı.

Melek utanarak kapıdan çıkarken hemen arkasından Serra da çıkmıştı.

BERZAN GÜMÜŞWhere stories live. Discover now