7. Bölüm

272 25 12
                                    

Yazar'ın ağzından;
Hiç tanışmamak, hayatında olan bir insanı hiç tanımamış olmak istemek. Canı yanıyordu, kimin mi? İkisinin de. O cümleyi kurduğu için Ayzemin, o cümleyi Ayzemden duyduğu için Arat'ın.

Arat ona git demişti ama kahroluyordu, kalbini kırmıştı onun. O saf kalbini kırmıştı.

Ayzem gitmişti ama kahroluyordu, güvendiği için. O kocaman kalbiyle sevmişti onu, güvenmişti Arat'a. Belki de hatam budur diye düşünürdü Ayzem, kalbinde herkese yer olmamalıydı belki de.

Ayzem yola çıkalı yarım saat oluyordu ve yol bitmek bilmiyordu, kafasını cama yaslamış akan yolu izleyen kadın ağlıyordu aynı zamanda da, hem güvendiği için kendine hem böyle bir insan olduğu için ona kızgındı.

Yol devam ederken şoför tarafından bir peçete uzatıldı genç kadına, kafasını kaldırmadan peçeteyi itti eliyle ve tekrar cama döndü. Ne yapacağım diye düşünüyordu.

Bu zamana kadar savaşmak saçmaydı zaten. Sonu belliydi tek yaptığımız kendimizi kandırmaktı diye düşünüp duruyordu Ayzem. Düşünceleri susmak bilmiyordu konudan konuya atlıyordu adeta.

Gitmesinin tek sebebi ölmemekti. Şu an kaçmayı denese her türlü yakalayacaklardı o yüzden o şıkkı en başında elemişti. Aklına başka da bir seçenek gelmiyordu. Zaten Pamir'in onunla yemek yemek istemesine dahi anlam veremiyordu netice de Ayzem onun kardeşinin katiliydi. Bunu o da biliyordu.

Yemekten sonra çeker giderim kendi yoluma, öldüreceksede öldürsün diye düşünüyordu Ayzem. Pamir onu sağ bırakır mı belli değildi evet ama olur da sağ bırakırsa ailesinin yanına taşınmayı düşünüyordu, bu saatten sonra tek başına yapabileceğini düşünmüyordu. Nesrin gitmişti, Arat hiç var mıydı bilmiyordu.

Ailesine de yalan söylemişti Ayzem bu süreçte, Mardine gittiğini bile bilmiyorlardı geçiştiriyordu sürekli onları. Ne yapacağını bilmezken kafası iyice allak bullak olmuştu. Daha yaşadığı şeyleri idrak edemiyorken şuan ne yapacağına karar vermesi gerekiyordu.

Bir süre sonra duran araba ile kafasını yasladığı camdan kaldırdı yavaşça, kapısını açan şoföre baktı ve gördüğü tanıdık sima ile hızla indi arabadan

"Hasan!" Dedi dehşetle Ayzem

"Bağırmayın Ayzem hanım!" Diye fısıldayarak uyardı hızla Hasan.

"Ne işin var senin burada ne oluyor!?"

"Korkmayın Ayzem hanım, gitmemiz lazım fark edecekler." nazikçe ittirdi Ayzem'i ve yan yana yürümeye başladılar.

Ayzem Kaya'nın ağzından;
Önümde duran villaya baktım. Beyaz dış cephesiyle birlikte oldukça ihtişamlı, bir şatoyu aratmayacak vaziyetteydi.

Yanımda benimle yürüyen Hasan'a baktım göz ucuyla. Etrafımızda onlarca takım elbiseli ve güneş gözlüklü adam vardı hasan da onlar gibi giyinmişti.

Burada ne işi vardı hiçbir fikrim yoktu, hem bir dakika arabadan inen şoför Hasandı. Beni buraya o mu getirmişti iyi de ben nasıl fark edemedim. Tabi ya sinirden adamın yüzüne bile bakmadım ki kafam ful başka yerlerdeydi. Her şey oturdu da Hasan niye buradaydı? Beni niye o getirmişti?

"Ne işin var senin burada!?" Dedim üzerine bastırarak, kısık sesle. Ona göz ucuyla bakıyordum

"Arat bey'in planıydı bu Ayzem hanım. Güvendesiniz. Şimdi sessiz olalım da şunlar olayı çakmasınlar" ne saçmalıyordu bu. Madem plandı bana neden haber vermedin ki, beni hiç mi düşünmüyordu. Canımın nasıl yanabileceğini hiç mi düşünmüyordu.

Hasan'a cevap verecekken villa'nın büyük kapısına gelmiştik. Kapı yüksek bir gürültü ile açıldı Hasan eliyle geçmemi işaret etti yavaş adımlarla ilerledim ve büyük bir adım atarak içeri girdim.

AYZEMWhere stories live. Discover now