3. Bölüm

230 26 6
                                    

Ayzem Kaya'nın ağzından;

Hayat bazen çok anlamsız bazen çok büyük anlamı olan bir şey oluyordu, zaman akıp giderken biz sadece ona ayak uydurmaya çalışıyorduk gerçi uydurabiliyor muyduk orası muamma. Bir gün bakarsın oldu başardım dersin bir şey olur ve tek hamleyle onca şey tuzla buz olur. hayatımda o kadar çok yaşadım ki bu olayı artık alışmıştım, şimdi ise yine öyle bir olayın içindeydim. düzeltmiştim her şeyi, atlatmıştım herkesi. Şuan ise mafya kılıklı pisliklerden kaçıyordum.

Tanımadığım ve güvenemediğim ama ağzından çıkan her kelimeye, yaptığı her şeye güvenmemi söyleyen içimde ki o susmak bilmeyen ses yüzünden güvenip de Mardin'e kadar geldiğim şuan yanımda dimdik duran adamla birlikte kaçıyordum onlardan.

Hâlâ kararsızdım acaba şuan bu konağa girmeli miyim yoksa girmemeli miyim.

kapısında durduğum konağa tereddütle bakıyordum ve hâlâ girip girmemeyi sorguluyordum. O kadar yol geldim ve şuan ne ile karşılaşacağımı bilmiyorum. Arat ailesi ile birlikte yaşıyordu ve oldukça kalabalıklardı hepsi beni kabul edecek mi bilmiyorum ve bir sorun yaşamaktan korkuyordum. Sanırım vazgeçtim, yok olmayacak böyle. tam arkamı dönüp gidecekken Arat beni durdurdu

''Nereye?''

''Ay yok ben vazgeçtim, hadi geri dönelim hem bak daha içeride girmedik sorun olmaz hadi''

Deyip arkamı tam dönmüşken, Arat omzumdan tutarak beni kapıya doğru çevirdi

"Hayır, geri falan dönmek yok. Şimdi bu eve gireceğiz ve hayatımıza devam edeceğiz tamam mı hadi"

Deyip sırtımdan ittirerek kapıya ilerletti beni. Ayaklarıma ne kadar engel olmaya çalışsamda olamıyordum.

Önce bir kapıdan geçtik bu kapı avlu gibi bir yere açılıyordu, avlunun içinden konağın kapısına doğru ilerledik.

Konağın kapısına geldiğimizde Arat kapının üstünde olan büyük tokmağı kapıya tam 3 kere vurdu. Kapı açıldı, kısa boylu, hafif kilolu, başındaki yazmasından çıkan beyaz saçları ile yaşı büyük olan bir kadın açtı kapıyı. Arat, hemen içeri ilerledi bende elimden geldiğince onun yanında durmaya çalışıyordum mecburen.

Kapıdan içeri girince, kapıda ki kadın kapıyı arkamızdan örttü, Arat uzun, bej rengi olan ince mantosunu çıkartıp kadına verdi, kadın Aratın elinden mantoyu aldı, bende o sırada üzerimde ki deri ceketi çıkartmıştım kadın yanıma gelip onu da elimden aldı.

"Hoş gelmişsiniz ağam" dedi Arat'a hitaben, Arat ise sadece kafa sallamak ile yetindi kadın ardından bana dönerek

"Sizde hoş gelmişsiniz " dedi bana bakarak ardından bakışlarını yere indirdi.

"Hoş buldum" dedim sıcak bir ses tonuyla ve içtenlikle gülümsedim.

Biz hoş geldin beş gittin fasıllarını yaparken, Arat ayakkabılığa eğilip siyah bir çift ev terliği aldı ayakkabısını çıkartıp terliği giydi ardından ayaklarımın önüne bir çift terlik bıraktı. Kafamı kaldırıp ona baktım kaşlarıyla yerdeki terlikleri işaret etti bende Ayakkabımı çıkartıp terliği giydim sonra ilerlemeye başladık.

Salon gibi büyük bir yere girdik, oda çok kalabalıktı bu kalabalık beni oldukça gersede elimden geldiğince tebessüm etmeye çalıştım. Büyük dikdörtgen bir masanın etrafına oturmuş yemek için bekliyorlardı salondakiler.

Salona girince Arat içeridekilere hitaben

"Cümleten hayırlı akşamlar" dedi ve biraz daha masaya doğru yaklaştı

"Bu, Ayzem bir süreliğine benim misafirim olacak, herkesin haberi olsun" dedi ve masanın bir köşesinde toplanan kadınlara bakarak ekledi "Ona göre hareket etsin" dedi uyarıcı bir tonda, galiba bu evde canımı sıkacak insanlar var, odaya girer girmez kınayan ve küçümseyen bakışlar üstümde gezmeye başlamıştı.

AYZEMWhere stories live. Discover now