"Neyse devam edin siz." Kafasını sallayıp oldukça eğleniyor olması bir süre için bana hayal gelse de değildi. Halam gerçekten de söyledi ve gitti. Hızla Sidar'a döndüm.

"Biz ne yaşıyoruz şu an?" Bir şey yaşadığını düşünmüyor olacak ki keyifle sırıtan ifadesiyle beni izledi.

"Onu bunu bilmem de," demiş ve uzanıp dudaklarımdan minik minik öpmeye başlamıştı. "Gelen baban da olabilirdi." Dediği an korkuyla yerimden sıçramam bir oldu. Henüz babamı böyle bir durum içinde hayal edip korkudan kendimi gebertmeden halamın sesi evde yankılanmaya başlamıştı.

"Nerede bu korumalar? Yeğenimin namusu elden gidiyor ulan!" Duyduklarım ile gözlerim pörtlerken Sidar dudaklarını keyifle dişliyordu. O ara kapı açıldı ve bir kez daha halam göründü ancak bu defa farklı olarak fare gibi kafasını uzatmıştı.

"Kız kumru baktın sesi çıkmıyor, çocuğu odana mı attın?" Gülerek çıktı tekrardan, şaka yapıyordu bence, zira Erhan Karadağlı ile aynı kana sahip olduğu konusunda büyük şüphelerim vardı.

Yüzümün ne durumda olduğunu bilmesem de bu halime bakıp histerik bir şekilde gülen Sidar ise daha bir garipti. Omzuna bir tane geçirdim ki bu defa da ben inlemiştim. Gönül isterdi ki zevkten olsun ama fena halde acıdandı bu.

"Lanet olsun!" Diyen ben.

"Yetişin!" Diyen halam.

"Sikeyim dikkat et." Diyen de Sidar olmuştu.

Ben gerçekten ne yaşıyordum?

Sonunda artık bir şeyler yapması gerektiğine lütfedip karar veren Sidar, belimde olan ellerini sıkılaştırdı ve ayağa kalkmamı sağladı.

"İyi misin?" Sadece başım ile onaylamıştım. Benim ardımdan o da kalkmıştı.

"Hepinizi kovmayanı!" Diye bir ses yükseldiği sıra art arda adım sesleri doldurdu kulaklarımı. Kısa bir an Sidar'a baktım, şaşırmadım çünkü duvar ifadesine kuşanmıştı.

Odadan çıkmak için ilerlemiştim ki hızla açılıp duvara çarpmasıyla kalakaldım. Karşımda duran Erhan Karadağlı'dan başkası değildi. Yüzünde dehşet saçan öfkeyi Sidar'a yöneltti.

Arkadan bize gülerek bakan bir adet, Şenay isimli çatlak kadını görmeyi gerçekten beklemiyordum. Benim eserim ancak böyle olabilirdi.

Kaş göz işareti yapmak istedim, bir ihtimal niye böyle yaptığını anlamak için ancak mal gibi görünmeye bile vaktim olmamıştı. Babam bir elini yumruk yapmış odaya doğru adımladı. Hedefi elbette ben değil, betonsu yapıdaki varlıktı. Tam bir eliyle yakasına yapışacak diğer yumruk halindeki eliyle de yüzüne indirecekti ki, babamın taş kesilip öyle saçma bir görüntü sunmasına neden olan ses hem kahkaha hem de alkış sesiyle birlikte geldi kulaklarımıza. Çok değil, birkaç saniye babama baktım ve gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırıp dikkatimi halama verdim.

"Herkese bravo!" Daha kuvvetli alkışlamaya başladı. "Gerçekten ama şöyle harbisinden bir tebrik ediyorum!" Diye de bağırdı. Birkaç dakika önce çılgınlık yapan kadın değildi. Şimdi daha sert ve yüzünden sadece öfke okunuyordu. Tek tek adamların önünden geçerek ilerledi ve babamın önüne gelip durdu. Alkışlamaya ise devam ediyordu.

"Şenay ne bu zırvalık!" Diye çıkışması ise uzun sürmedi. Kim olduğunu dememe gerek var mıydı ki?

"İki dakika kırk altı saniye!" Diye bağırdı. "Acil bir durum var ve ben yardım istiyorum." Delici bakışları adamların üzerinde gezmiş olsa da hepsinin başı önüne eğikti.

"Siz bana sabır testi misiniz ulan mendeburlar!" Huzursuz duruşlar dikkatimden kaçmadı.

"Seninle sonra görüşeceğiz." Muhatabı babam olmuştu. Halamın onunla bu sıralar görüşme trafiği yaşayacağını biliyordum ve merak de etmiyordum.

KARAYEL +18 (KBM)Where stories live. Discover now