XXIII

106 7 1
                                    

༊*·˚. ≪•◦ Kanıt◦•≫ .ೃ࿐

Akif Hoca, sınıfı terk edince, öğrenciler ayaklandı ve bilgisayarı, akıllı tahtaya bağlayarak Akif'e kanıt bulmakta yardım ederler. Fikret, Taner Hoca'nın olduğu o videoyu açar ve orijinal mı, değil mi diye bir programdan gözden geçirir. 'Orijinal' diye yazı çıktığında Gizem gülümseyerek "Bakın, gördünüz mü?" dedi sevinerek. "Tamam diğer videoyu da dene Fiko, hani Akif Hocanın olduğu-" diye seslendi Mevsim, önde oturarak. "Tamam tamam" diye onayladı Fikret ve Taner Hoca'nın o göstermiş olduğu Akif Hoca videosunun orijinal mi, değil mi diye kontrol eder. Daha sonra üstünde 'Orijinal' diye yazınca, öğrenciler sevindiler. Ama Gizem pek sevinmemişti. Sinirle kendi elini sıktı ve tahtanın karşısına geçerek, sınıf arkadaşlarına baktı.
"Rüya annesine söyledikleri yalan! Taner Hoca'nın gösterdiği bu videoda yalan!" Diye bağırdı Gizem,damarına basılarak. "Annesi yalan mı söylüyorsun diyorsun?" dedi Ateş,birkaç adım ona yaklaşarak. "Annesi yok diyorum! Sadece babası ve küçük kardeşi vardı. " der Gizem, sınıf arkadaşlarına. "Ya Gizem, sen nasıl bu kadar emin konuşabiliyorsun ya? Adam bile kendinden emin değil, bizi serbest bırakacak "der ortaya atılan İsmail. Gözlerini devirdi Gizem ve sınıfı terk etti,atölyeye doğru ilerledi, kimseyi aldırmayarak. "Hah, gene gitti işte. Gerçeği öğrenince tahammül edemiyor tabi!" dedi Selin, sınıfa dönerek. "Ne diyorsun lan sen? Gerçekten Taner Hoca'ya mı inaniyorsunuz?" dedi Çetin, aralarına girerek.

"Akif Hoca gerçekleri bilseydi, şu ana kadar derdi anladın mı! " dedi Mevsim, karşılık vererek. Onları duyan Mine,kendi sırasından ayaklandı ve yanlarına yanaştı. "Akif Hoca mı suçlu diyorsun? Hasta adam, daha neyi anlamıyorsunuz!? Zaman verin ona" diye bağırdı. Çok birşey demedi arkadaşları, sadece aralarında bu konuyu tartıştılar. O sırada Akif, yerlerde kıvranıyordu. Tüm dosyaları yerde fırlatmış birşekilde gerçekleri bulmaya çalışıyordu... ama olmuyordu,kafası basmıyordu. Kapının çalındığını duyunca acılar içinde kıvranarak yere oturdu. Kapıyı kilitle kapattığını hatırlayınca oraya doğru sürüklendi ve ne kadar zor olsada,kapıyı anahtarla açtı. Gizem'le göz göze gelince ona baktı ve birşey demedi. Kendi karnını tutup hafifçe okşadı, ağrı kesici kullanmadığı sürece canı fena halde ağrıyordu. Gizem içeri girince kapıyı kapattı ve öğretmenin karşısına eğildi. Ofisin dağınık durumu,onun umrunda değildi. Umrunda olan tek şey artık gerçekler ve hocanın iyi olmasıydı. "Hocam, şu halinize bakın.. yapmayın, alın o ilaçları lütfen." dedi Gizem ve hocanın ellerinden tutarak onu ayağa kaldırdı,sandalyeye oturttu.

Sandalyeye oturunca öğretmen, nefesi daralarak Gizem'e baktı. "Olmaz.. olmaz.. hatırlamam gerekiyor" diye tekrarladı birkaç kez. Genç kız, öğretmenine aldırmadı. Devrilen çöpün içinden hapı çıkardı ve ona uzattı. "Hocam içmezseniz daha da kötü olacaksınız. Bırakın gerçekleri, iç'in bunu lütfen! " Diye bağırdı, gözleri yaşarıp, kendi sesini ona karşı yükselterek. Kendi gözlüklerini ortasından düzeltti hoca, "Gizem..." dedikten sonra ona "Neden buraya geldin?" diye sordu, ona uzattığı hapı eline almayarak. "Size gerçekleri bulmanıza yardım edeceğim, ama lütfen ilacınızı için hocam.. siz acı içinde kıvranırken ben kendi gözlerimi kapatamam, bu sefer değil.. lütfen.. " dedi Gizem, gözlerinden gözyaşı akarak. Ama hapı alamazdı Akif.. çünkü alsaydı, devamlı devamlı herşeyi unutmaya başlayacaktı. Ayrıca beyinde psikolojik zararları olacaktı. "Ben acıya katlanırım Gizem. Ama.. birdaha, olanları hatırlamamayı göze alamam." dedi öğretmen ve çok yakında bir telefon sesi duyar. Kendi masasına doğru gözlerini çevirdi ve Zeynep'ten gelen bir aramayı fark etti. Bu konuşmayı bölemezdi, ama Zeynep'in onu neden aradığını merak etmişti. "Açın.." dedi Gizem,kendi gözyaşlarını silerek. Birşey demedi öğretmen,sadece telefona bakıp onu kapattı. Ayağa kalktı zorlanarak, arada bir kendi karnını okşayarak.
Dik durmaya çalıştı ve Gizem'e gözlerini çevirdi. "Artık gidebilirsin diye düşünüyorum-" derken, tam cümlesini bittiremişti ki Gizem'in ona sarıldığını fark eder. Gözleri yaşardı,gerçekten bu aralar sarılmaya ihtiyacı vardı..

"Iyi olacağınıza söz verin hocam.. lütfen. "Dedi Gizem, ağlayıp ona sımsıkı sarılarak. "Söz" dedi öğretmen,dili düğümlenip, onun saçını, sarılırken okşar. Ikiside gözlerini aynı anda kapattı, bu anın tadına vardılar. İçleri sımsıcaktı,kelebekler uçuşuyordu midelerinde. Akif Hoca sarılmaya o kadar dalmıştı ki, kendi acılarını bile hissetmedi. Onun için en büyük ağır kesicisi Gizem'di.. yavaşça sarılmayı bıraktıklar ve birbirinin gözlerine baktılar. Öğretmen,Gizem'in yüzüne gelen saç telini kendi parmaklarıyla nazikçe aldı ve onun kulak arkasına koydu. "Herşey iyi olucak Gizem. Söz veriyorum. Arkadaşlarının yanına dönebilirsin. Akşam,bir cevapla döneceğim." dedi, net birşekilde. Kafasıyla onayladı genç kız, onun saçını düzeltince hafifçe yanakları kızardı. Ondan ayrılmak istemiyordu, ama bunu yapmak zorundaydı. Birkaç adım geri çekildi, son bir kez onunla göz göze gelerek hafifçe gülümsedi ve ofisi terk etti. Sınıfa dönünce, ona laf etmeyen kalmamıştı. Öğrenciler tekrardan Taner Hoca ve Akif Hoca'nın tarafi olarak ikiye ayrılmıştı. "Ne oldu Gizem? Yoksa prensin bir açıklama da mı bulundu? Dur tahmin edeyim, bir cümle etmedi bile değil mi? " dedi sarışın kız, birkaç adım Gizem'e doğru yaklaşıp, kendi kollarını bağlayarak. "Evet.. birşey demedi. Ama akşama kadar bir cevap bulacağını söyledi, yani eminim bulacak. Söz verdi!" dedi Gizem.

"Sen çok safsın Gizem. Böyle bir kalbi çok hızlı kırarlar. Ama ben sana söyleyim, Taner Hoca suçsuz çıkacak. Göreceksin." diye yanıtladı Tuğrul. "Sen değil miydin lan Akif Hoca'nın tarafında olan? Ulan bu kadar mı hızlı sattın adamı!" Diye bağırdı Ateş, arkadaşına yanaşarak. "O söylediğin şey,Taner Hoca'nın kanıtları olmadan önceydi! Bu psikopat adamın aklında ne var!? Bilemeyiz!" dedi Tuğrul,çok yakın bir arkadaşı ile küsüp, birbirlerinden uzaklaşarak. "Tamam abi tamam sakin olun, Tuğrul geç yerine. Ateş sende" dedi Halil, ikisini de ayırarak. Gizem onları seyretti ve birşey demedi, sadece kendi sırasına oturdu ve ara verdi. Her öğrenci akşamı bekledi. Akif Hoca, gerçekleri pek bulamadı.. Hala eksik parçaları vardı. Ama söz verdiği gibi, akşam için hazırlanıyordu. Birkaç yudum su aldı ve ofisinden tam çıkacakken, kameradan birşey fark etti. Hemen birkaç adım öne attı ve okul kamerasına baktı. Zeynep.. o okula girmişti. Gözleri aniden şokta kaldı ve emin olmak için daha yakından baktı. Daha sonra bodrum katına indi ve okulun koridorlarına çıktı. O sırada öğrenciler sınıfta bekliyorlar. Saat sekize yaklaşmıştı,ama ne gelen ne giden vardı. Hepsi bir an ayaklandı.
"Bu hoca nerde kaldı?
"Bence gidip bir bakalım."
diye tartıştı öğrenciler,ama çok kısa bir sürede hep beraber sınıftan çıktılar. Atölyeye girince,Salih ofise yaklaştı ve kapıyı çaldı. "Hocam?"Dedi Salih, ama ofisten hiçbir ses gelmedi. Sınıf arkadaşlarına baktı ve "Cevap yok" dedi. Kötü birşey olmasından korktu bazıları... ama herkes değil.

Ateş,Salih ve Halil ofisin kapısına yaklaştı. Birkaç kez daha çaldılar kapıyı,ama cevap veren yoktu. Sonra omuzlarıyla kapıya vurarak, kapıyı açtılar ve içeri girdiler. Etraflarına baktılar ve "Akif Hoca yok" dedi Çetin, ofisin etrafında gezinerek. "Baktı ki masum olduğunu ispatlayamayacak. Ee polisler de gelecek, çıkıp gitti adam!" Diye seslendi Mevsim, ofise girerek. Ateş,bodrum katına baktı ve açık olduğunu fark etti. Hoca kaçmıştı.. en azından onlar öyle düşünüyorlardı.

Devam edecek...

𝐀ş𝐤'𝐚 𝐃üşü𝐧 || Akgiz.ೃ࿐       Öğretmen Öğrenci İlişkisiWhere stories live. Discover now