I

1.1K 18 2
                                    

༊*·˚. ≪•◦ Uyanış ◦•≫ .ೃ࿐

" Yine başladık bu okul yılına.. o gün, bugün " diye homurdandı, fizikçi. Henüz zil çalmadan bahçede futbol oynayan öğrencilerin arasından geçti. Kısa basamakların ardından Küçükkapı lisesine giriş yaptı. Bu okulu daha yeni gelmiş olan Akif Öğretmen, bir yıl içinde talihsiz olaylarla baş başa çıkmıştı. Eğitim verdiği ve onun gözdesi gibi olan öğrencinin intiharından sonra, akıl alınamayacak kadar değişime uğramıştı. Onun tek hedefi , onun gözdesi olan Rüya Örnek'in intihara sürükleyenleri bulmak idi. Bunu kafasında bir plan ile sürdürürken, koridordan geçen hademe yada öğretmen arkadaşlarına "Günaydın" etmeden edemedi. Her öğretmenin sabahleyin yaptığı gibi de,sabahları çay içmeye bayılırdı.

Öğretmenler odasına giriş yapınca, bir oturu verdi, ama çok kalmadı. Çay kokusunu burnuna gelinceye dek "Hayır" diyemedi. Parmaklarıyla çay fincanını tuttu, onun buharını üfleyerek içti. Lakin gözlükleri buhardan buharlaştığı için, çıkarmaya denk düştü. Çayını bittirir bitirmez yerinden sıçradı, kendi gözlüklerini gözlerinin hizasında giydirerek, ona birden fazla paket gelen kutuları, bir koli taşıma aracının üstüne koydu. Kendi odasına yol koyulmak istemişken, kömür gözlü bir öğretmen karşına denk gelmişti. Nur yüzlü, güler yüzlü bir öğretmendi. Hemde iyi anlaştığı bir arkadaşı da sayılırdı. Simge hanım elinde evden getirmiş olduğu kutuyu açtı. " Günaydın Akif Bey, kahvaltı ettiniz mi?" diye sordu güler yüzlü. Keşke evet diyebilseydi Akif.. ama sadece " Günaydın " diyerek konuşmayı kapatmaya gerek duydu. Simge Öğretmen, Akif Öğretmen'in bu son bir yılda yaşadıklarını çok iyi biliyordu. Gerçi,herkes olanları biliyordu. Ayrıca Akif bey birtek Rüya'yı kaybetmemişti, onu çok seven bir sevgilisi vardı, bir kaza yüzünden bildiği kadarıyla hafızası yerinde değildi. Ayrıca hastanede yatıyormuş. Simge hanım kendi kutusunu açınca ona uzattı. İçinde ağır kokan limon kokulu kekler vardı. " Limonatalı kekler, kendim yaptım. Deneyin " dedi,nur yüzlü.

Akif ne kadar itiraz etsede eni sonunda kabul etmek zorunda kaldı. Biraz oturunca sohbet ettiler, ve keklerin tadını çıkardılar. Çok geçmeden zilin çalmasını duydular,böylelikle vedalaşıp derslere geçmeleri gerekiyordu. Kömür saçlı adam ayağa kalktı, yakasını düzelterek el arabası tutar gibi, koli taşıma aracını kendi eline tutuşturdu. Onun yanından geçen Taner Öğretmen " Hah, Akif Bey! Maşallah sürekli birşeyler geliyor size. Dönüp de idareden para filan talep etmezsiniz inşallah. " dedi, ve kendini beğenmiş birşekilde saçını düzelttikten sonra kıkırdadı.

Akif çok uzatmadan " Merak etmeyin, bunların hepsinin parasını ben ödüyorum " dedi, kutuları koli taşımanın üstünde düzeltirken. Öğretmenler odasından çıktığı an, koridorlarda koli taşımayı iterek kutuları sürükler. Kendi odasına zorlu birşekilde iterken, iki genç kız koridorda yürüyordu. Komik olsun diye koşturup kutuları devirdiler ve " Pardon hocam " diyip, gülerek oradan kaçtılar. Akif Öğretmen artık derse geç kalacaktı, ama o devrilen kutuları somurtarak toplamak zorunda kalmıştı. O sırada açık gözlü, kumral ve örgülü saçlı bir genç kız onları seyretmişti. Bunu komik olarak bulmadığı ortadaydı ve hemen yaklaşarak kendi fizikçi öğretmenine yardım etmek için koşturdu ve çömeldi. "Yardım edeyim hocam ben" dedi aşık olduğu öğretmeninin gözlerine bakmışken . "Gerek yok Gizem, sınıfına git" dedi Akif, onunla nedensizce göz teması kurmadan. "Olur mu hocam, yardım ediyim-"
"Gizem, sınıfına git " dedi son bir kez, sesini biraz daha çıkararak.
" Peki.." demekten başka birşey yapmadı genç kız, onu daha fazla rahatsız edemezdi. Özellikle böyle ikna ettikten sonra. Sınıfa gitti..

Çok geçmeden Akif de kutuları koli taşımanın üstüne yerleştirdi, kendi odasına götürdükten sonra 12A sınıfına girdi. "Günaydın, oturun" dedi öğretmen masasına ilerlemiş ve omzunda taşıdığı çantayı masaya yerleşene dek sınıfa baktı. Birkaç öğrencinin eksik olduğunu fark etmişti, ama sonra içeri giren üç genç erkek girince "Geç kaldınız beyler, geç kaldınız" dedi, sesini sertleştirerek. Sınıf tam olunca kimse fark etmeden yavaşça kapıya yanaştı, ve kapıyı kilitledi. O sırada kapının tam yanında oturan Gizem bunu fark etmişti,ama henüz birşey diyemedi. Öğretmen sandalyesine oturduktan sonra hoca eline tahta kalemini aldı ve sessizlik için birkaç kez hafifçe masaya savrulu verdi. "Sessizlik lütfen. Evet, teşekkür ederim. Arkadaşlar size bir duyurum var. Sizinle, şu andan itibaren öğretmen öğrenci değiliz ." dedikten sonra herkes alkışladı, kendi sözünü bitirmeden. O sırada kendini güzeller güzeli sanan kız öğrenci Mevsim " İstifa!" diye bağırdıktan sonra sevinerek alkışlayı verdi. Evet.. Akif Öğretmen bu aralar çok laf yiyen bir öğretmendi, çünkü öğrencilere karşı çok sert biri değildi. Hatta aksine, çok sessiz bir öğretmendi. Hafif bir sırıtma ile ayağa kalkmıştı ve tahtanın karşısına varmıştı. Öğrencilerine dönük birşekilde kendi gözlüklerini düzeltti. Biraz yutku aldıktan sonra; "Şu andan itibaren. Sizler benim rehinemsiniz" diye karşılık verdi, ama ciddi bir yüz ifadesiyle. Hiç şaka yapmıyordu..

"Ne demek bu şimdi?" diye sordu, aralarındaki Tuğrul adındaki bir öğrenci.
"Yani şu demek, ben ders bitti demeden kimse bu sınıftan çıkamayacak"
"Peki ders ne zaman bitecek?"
"Siz sorularıma doğru cevapları ne zaman verirseniz o zaman bitecek" diye cevap verdi öğretmen. Herkes şaka olduğunu sanıyordu, ama ciddi birşekilde onlara bunun şaka olmadığını anlatıyordu. Bu saçmalıktan dayanamayan Ateş, ayağa kalktı. Hep en arkada oturan ve derse geç kalanlardan birisiydi. " Bu ne abi ya?" dedi,elini masaya vurduktan sonra.. arkadaki askıdan kendi ceketini aldı ve kendine giydikten sonra " Ben bugün okula sınav var diye geldim. Madem sınav yapmayacaksın ben kaçarım abi" dedi ve kapıya yönelince onu açmaya çalıştı, ama kilitli olduğunu fark etti. Herkes olanları seyrediyordu, ve sınıfı büyük bir sessizlik basmıştı. "Ateş, yerine otur" dedi Akif Öğretmen,birkaç kez tekrarlayarak. Ateş sinirle kapıyı açamayınca öğretmene dönmüştü. " Anahtarı ver." dedi Ateş öfkeyle..
Gizem ise her ikisinden de gözünü ayırmıyordu çünkü bir tarafta hoşlandığı adam.. bir diyer tarafta ise onu seven bir erkek vardı..
Akif, öğrencinin gözlerine ciddi birşekilde baktı, birşey demeden onun ne yapacağına baktı. " Lan versene!" diye zeytin gözlü erkek bağırınca, Akif öğretmen onu boynundan tuttu ve masaya doğru savurdu. Ateş'i kurtarmak için birkaç erkek öğrenci yardıma koşmuştu.. Halil.. Tuğrul..Salih..Çetin.. ama hiçbiri o öğretmeni yenememişti. Herkes bağıra bağıra çekildi ve korku dolu gözlerle onları seyretti.

"Arkadaşlar, lütfen yerinize oturun" dedi hoca, nefes nefese. Ateş'i masadan itince "Sende.." diyerek onu oradan itti, fakat Ateş pes etmedi. Yanında getirdiği bıçağı eline aldı ve öğretmene doğru koşturdu , ama öğretmenin refleksleri çok iyiydi. Onu kolundan tuttu ve masaya yatırınca, elindeki bıçağı aldı, ve göz kırpar gibi, çok hızlı birşekilde Ateş'in tam yanına sapladı. Herkes ilk önce Ateş'in yaralandığını sanar ve aynı anda çığlık attılar. Eni sonunda hepsi yanlarına koşturdu ve Ateş'i kollarından çekistirerek öğretmenden uzak tuttular. Ateş'in o korku dolu gözleri herşeyi anlatıyordu.. Bu sessiz psikopat bir öğretmenden beklenilir bir hareketi aslında. Öğretmen masaya sapladığı bıçağı geri aldı ve "Okula kesici alet getirmek yasak olduğunu bilmiyor muydun?" diye sordu nefes nefese yorularak, o erkek öğrencinin zeytinli gözlerine bakarak. Bıçağı kendi cebine koyunca, bileğindeki kol saatini kendi boyun hizasına göre getirdi. " Arkadaşlar... maalesef.. Beni hala net birşekilde anladığınızı düşünmüyorum... o yüzden, size daha farklı bir yöntem ile anlatıcam " dedikten sonra kol saatindeki bir düğmeye basınca,ortalıklar karıştı..

Çok gürültülü bir patlama sesi çıkmıştı.. belli ki bu bir bombaydı, okulda bomba patlatmıştı. Diyer sınıftaki öğretmenler ve öğrenciler kaçabilmişti, hepsi aşağıya inmişti. Müdür okulun aşağısına indiğinde hemen tüm alarmlar çalmaya başladı ve itfayeler.. polisler.. ve tabiki ne olur ne olmaz ambulans da hemen hemen gelmişti. Müdür etrafına bakındı ve tüm sınıfları saydı. "9A burda.. 10C burda..." gibi, tüm sınıfları mırıldanarak yoklama almış oldu, ama bir sınıfın eksik olduğunu öğrenmişti.. " 12A.. 12A orda kaldı, Akif Öğretmen ile!" dedi Coşkun Bey, çok endişeli birşekilde.. ama aslında kimse henüz bu bombanın Akif öğretmenin patlattığını bilmezken..

Akif Öğretmen, bomba patlayınca öğrenciler ile birlikte hemen sıraların atlına saklanmışlardı. Her yer toz duman oldu, ve öksürerek ayağa kalktılar. Tavan biraz kırıldı..ama tamamen değil. Öğretmen kapıya yaklaşıp açana dek çıkmalarına izin vermişti.. ama sorun şu ki 12A sınıfının çevresi kapalıydı.. bombadan sonra herşey yıkılmıştı. Herkes çıkmaktan korkmuştu, ama cesaret toplayan dek çıktılar. Koridorlarda gezinirken birtek lavabo ile Akif Öğretmen'in atölyesi vardı, burdan kaçmak imkansızdı! Öğrenciler yıkılan yere gelen dek "Yardım! İmdat!" diye bağırmaya başladılar, ama onları kimse duyamazdı... sınıftan en son çıkan Gizem olmuştu, çünkü çıkmadan evvel Akif Öğretmen'in gözlerine korku dolu baktı. Onun öyle birşey yapacağını asla düşünemezdi.. aşık olduğu bir psikopat mıydı yoksa?..
Akif Öğretmen, sınıftan çıkan öğrencilere pek birşey yapmadı, sadece kapının yanında durarak onları seyretti, tabi biraz tozdan öksürüyordu. Gizem ile göz göze gelince birkaç süreliğine onun gözlerine dalmıştı.. o öğrencinin korkusunu görebiliyordu,ama ona bakarak birşey demedi ve çok geçmeden kendi kafasını başka yana çevirdi, onunla göz göze gelmek istemedi.. Gizem, biraz öksürerek birşey diyemedi, sadece öksürürken kendi göğsünü tutarak sınıftan çıktı, ve her tarafin nasıl yıkıldığını fark edince hafifçe gözleri parlamıştı. Burda sonsuza kadar sıkıştılar...

Devam edecek...

𝐀ş𝐤'𝐚 𝐃üşü𝐧 || Akgiz.ೃ࿐       Öğretmen Öğrenci İlişkisiWhere stories live. Discover now