14:Küre felaketi

0 0 0
                                    

   Keyifli okumalar.^^

14.KÜRE FELAKETİ

KÜRE FELAKETİ

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

🦋

Hani şu korkunca buz kesilip bayılan keçiler varya, heh onlar kadar olmasada biz de buz kesilmiş olduğumuz yerde kalmıştık. Asalak korku film karakterleri gibi birbirimize bakıyor tek kelime etmiyorduk ama üçümüzün kafasından geçen kelimeleri tahmin edebiliyordum. Gözlerimizin önünde yanan üç yüz lira hepimize ayrı ayrı kalp krizi geçirtebilirdi. İlk tepkiyi veren, donma olayından ilk kurtulan Altay olmuştu. Fakat vermemesi gereken bir tepkiyle annemin tepkisini çekmiş bir hayli darbe almaya adeta gönüllü olmuştu. "Hassiktir!" Diye bağırdı var gücüyle, neye uğradığımı şaşırmış olduğum yerde endişeyle zıplamıştım.

"O ne biçim laf öyle?!" Diye bağırdı annem Altay'a doğru, hiç sevmezdi küfürü sırf bu yüzden tatmadığım acı biber kalmamıştı. Annem sırtına küçük yumruklarını indirirken Altay ellerini tutup öptü ve özür dileyerek balkondan sıvıştı. Az sonra elinde su ile gelmişti, en akıllıca hareket buydu belkide, fakat Alkan kalan son beyin hücresini de kullanarak bir örtüyle yanan küreyi tutup yüzünü ondan sakınarak bir anda balkondan aşağı bıraktı. Olacak vardı olmayacak vardı ve Alkan artık çıtayı arşa çıkarmış saçmalamakta üstüne tanımıyordu. Hepimiz dumanlar çıkararak inen kürenin arkasından bakakaldık. Şoke içinde bakıyorken yüzler Alkan'a döndü, o ise yaptığından bir hayli memnundu. Hatta ona göre daha mantıklı bir çözüm yoktu.

"Lan naptın?" Diye sordu Altay hayretler içerisinde. Ellerini birbirine vurup sırıttı ve aşağı atmış olduğu küreye baktı. Kafamı uzatıp ben de baktım, bir alt katımızın balkonuna atmış, şanssızlığımızın eseri olarak küre çamaşır asılı olan iplerin arasında takılı kalmıştı."Senin ben yaptığın işi sikeyim!" Diye bağırdım yüzüne tükürerek. Anında bir darbede bana geldiğinde darbeler çoğalmıştı.

Bu olaya küfürsüz nasıl tepki verebilirdik ki?

"Ah! Özür dilerim! Özür dilerim!"

Kendimi balkondan içeriye attığımda gözüm saate takıldı. Saat akşamın sekizi olmuşken biz dışarıda küre kovalıyorduk. Koşarak kapıya gittim ve annemin terliklerini ayağıma geçirerek bir alt kata indim. Kapıyı alacaklı gibi çalmaya başladım, alacaklıydım çünkü, eğer biraz daha açmazlarsa Azrail'in onlardan alacağı olacaktı zira bu şeyin ne yapacağı belli olmazdı, patlayabilir kendiyle birlikte bir apartmanı havaya uçurabilirdi. Tam yumruğumu kaldırmış bilmem kaçıncı kez indirecekken kapı sonuna kadar açıldı ve karşıma gencecik bir kız çıktı. Üzerinde zenginlerin hizmetçilerine giydirdiği hizmetçi kıyafetleri vardı, yemyeşil gözleri ve sapsarı saçları görünümünü tamamlıyordu. Gözleri lens miydi acaba?

Oğlum?

Sen ne yapıyorsun?!

Ne yaptığımın farkına derhal vararak tövbe ettim ve içeriye dalarak balkona koştum. Ya da koşamadım, ortada duran ve farketmediğim elektrikli süpürgeye takılarak süpermen misali kaloriferlerin dibine doğru uçtum. Çıplak olan bacağımı halıya sürtüp beni Allah'ıma kavuşturmayı başarmışken kadın yanımda diz çöktü. Gözleri gözlerime dokunuyordu. Elini koluma doğru uzattığında hızla çekip toplandım ve derhal ayağa kalkıp boğazımı temizledim. "Hanımefendi ben evliyim haberiniz var mı?" Diye soracak potansiyele sahiptim şu an. Kendimi toparlayarak balkona geçtim.

Aşkta Her Yol MübahtırWhere stories live. Discover now