3: sen benim vazgeçemediğim, arkamı dönüp gidemediğim

311 56 19
                                    

Saten pijamamın sadece son üç düğmesini ilikledikten sonra onuncu defa aynada kendime baktım. O gün arabada olduğu gibi itmemeliydi beni hatta bunu aklının ucundan bile geçirmemeliydi.

Kendimi Chanyeol'e teslim etmekte ısrarcı bir tutumdaydım. Bu geceki kalp kırıklığımla yapabileceğim tek şey buydu. Gözüm üzüntüden dönmüştü. Bu onun için güzel bir hediye gibi görünse de öyle değildi. Kırılacağı, asla unutamayacağı ve beni hayatından silmekte zorlanacağı bir hediyeydi. Chanyeol odasındaki ilk gününde bunu yaşayacaktı, o odaya attığı her adımda aklına bu geceyi getirecekti. Yani... öyle umuyordum. Mantıklı mantıksız mı diye düşünecek durumda değildim. Berbat bir beyin taşıyordum, hiçbir şeyim normal değildi.

Hazırdım, kapımı açıp çıkarken derin bir nefes verdim. Chanyeol'ün kapısı da hemen dibimdeydi, bu şaka gibiydi. Kapının ardında artık piyanom yoktu ve bu komik olmayan kocaman bir şakaydı.

Kapısını tıkladıktan sonra arkadan bir ses gelmedi, tekrar tıkladım ve yatak sesi ardından da "evet?" diye kendi sesi geldi. Kapıyı aralayıp yatağın üzerinde oturan Chanyeol'e baktım. Odası dumandan görünmüyordu, komidinin üzerinde dolu küllüğü, biri boş diğeri dolu sigara paketi ve yarım şişe şarap duruyordu. Üstünde sadece pantolonu vardı.

"Gelebilir miyim?" dedim. Şaşkınca yüzüme baktı ardından da kafasını sallayıp oturduğu yatağında daha çok doğruldu. Yanında duran tişörtünü hızlıca kapıp üzerine geçirdi. İçeri girip kapısını kapattım. Benim odamın farklı renk tonuyla kurulmuş bir odaydı. Annem gerçekten canımı bile isteye acıtıyordu. Yatak başlıklarımız bile aynıydı.

"Odanı sevdim." dedim. Ne diyeceğimi bilemiyordum, bu çok garip bir şeydi. Chanyeol'ün gözleri bedenimde dolanıyordu, sessizdi, bir süre öylece sessizce durdu, ben de konuşmasını, beni incelemesini bitirmesini bekledim.

"Sevmediğini biliyorum." dedi. Başımı halısından kaldırıp ona baktım. Omuz silkti, "Yarın piyanonu buraya geri taşıyacağım."

"Gerek yok." dedim. "Garajda da çalabilirim piyanomu."

"Odayı sana geri vereceğim Baekhyun, burayı istemiyorum."

"Neden?"

"Burda uyuyamam." dedi. Gözlerini benden kaçırdı. "Hemen bu duvar arkasında sen varken uyuyamam."

"Merak etme gece gelip seni boğmam." dedim alayla. Hala odanın ortasında dikiliyordum, bu yüzden rahatsızdım.

"Korktuğum şey senin gelmen değil, benim gelmem." parıldayan gözleri bana döndü. "Aynı bahçe içindeyken bile geceleri kapına gelmemek için büyük savaş veriyorum. Şimdi seninle aramızda sadece bir duvar varken ben bu savaşları kazanamam." Alkolden dolayı rahat rahat konuşabiliyordu. Chanyeol asla bana bir şeyleri itiraf edecek cesareti olan birisi değildi. Normalde aşırı cesaretli, tuttuğunu koparan bir tipti fakat konu ben olduğumda ezik başrollere dönüşüyordu.

Bu itirafı beklemediğim için öylece donup kaldım, yüzüne boş boş baktım, gözlerini benden kaçırsa da dönüp dolaşıp yine gözlerime denk geliyordu. "Baekhyun." dedi. "Özür dilerim." sesi üzgündü. Bu evde üzülen tek kişi olmamak garip hissettiriyordu. "Ben böyle olsun istemezdim-"

"Chanyeol." dedim. Tek elimi kaldırıp susması için işaret yaptım. Onun yalanlarını dinlemek istemiyordum. Üzüldüğüne inanmak, kırgın gözlerine bakmak istemiyordum. "Bu gece sevişelim." dedim. Bu cümleyi kurmam bana bile inanılmaz geliyordu. Chanyeol kaşlarını kaldırıp şok içinde dona kaldı. Kalbim çırpınıyordu. Ona doğru ilerleyip yatağının üzerine oturdum. "Bu gece seni seveceğim." üzerine eğilip pantolonunun kemerine uzandım. Chanyeol ne yaptığımı hala algılayamadığı için öylece duruyordu. Kemerini çözdüm fakat çıkarmadım. Tek elimle Chanyeol'ün yüzünü kavradım. "Sevişeceğiz." diye yüzüne fısıldadım. Göz kapakları kıpırdandı, dudakları aralanırken yüzüne daha da eğildim. Onun istemeyen ama dokunuşuma yalvaran bakışları beni benden alıyordu. Ne yapacağımı şaşırıyordum. Ellerim hafiften titriyordu.

piyano çalan gölge | chanbaekWhere stories live. Discover now