28. Bölüm

177 36 193
                                    

Umarım hikayenin gidişatını beğeniyorsunuzdur. Hepiniz seviliyorsunuz :)

Hikayede olmasını istediğiniz kısımlar olursa buradan veya instagramdan yazarsanız çok sevinirim.

Bölümü uzun tutmaya çalıştığım için biraz gecikiyor. Bir de herkes okusun diye bekliyorum. Çünkü birkaç kişi okumadan attığımda okumadıkları bölümler artıyor ve aramızdan ayrılıyorlar ben de bu yüzden herkesi beklemek istiyorum.

Yorum ve Votelerinizi bekliyoruum...
Okullar açıldığı için sınırları düşürdüm lütfen sizde elinizden geldiğinin en fazlası yorumları yapın.

Bölüm Şarkısı:
Yüzyüzeyken Konuşuruz- Sen Varsın Diye

Yorum sınırı: 250 Vote sınırı: 16

Çalan telefonumla gözlerimi açtım. Uzanıp aldım. Annem arıyordu. "Efendim anne", "Napıyorsun birtanem?", "Antrenmandan geldim de uyuyakalmışım anne", "Hmm Savaş nerelerde?" göğsümde uyuyan sevgilime baktım. Gülümsedim.

"Bilmiyorum anne. Odasındadır herhalde. Biliyorsun ben maçlarda uzun süredir tek kalıyorum ya", "Doğru ne bileyim evdeyken Savaş'tan hiç ayrılmıyorsun da", "Anne yapma böyle ya", "Üzüleceksin diye çok korkuyorum Melek. Bir hata yapıp tüm hayatını mahvetmenden...", "Anne inan korkacağın hiçbir şey yapmıyoruz, yapmadık da", "Sana güveniyorum prensesim. Şu babaanneni haklı çıkarma benim sana güvenimi boşa çıkarma", "Anne seni çok seviyorum", "Ben de seni çok seviyorum küçük cadım benim", "Kapatıyorum şimdi. Daha sonra görüşürüz", "Tamam annecim. Ben senin başaracağını biliyorum. Başaramazsan da üzülme", "Bu kez farklı anne. O kadar iyi ki ne yapacağımı ben de bilmiyorum. Karşı gelmeye çalışsam da zor", "Olsun birtanem. Bu hayatta yenmek de var yenilmek de...", "Babam bir şey dedi mi maça?", "Biliyorsun baban takımda tek kız olmadığını sanıyor", "Sen harika bir annesin", "Güzel prensesim benim" telefonu kapatınca Savaş'ın saçlarında elimi gezdirdim. Annem bana bu kadar güvenirken ben yalan söylüyordum ya.

"Abla..." mırıldanışını duyunca saçını okşadım. "Abla... kurtar beni... Annee... Anne çok karanlık..." sayıkladıkça ne yapacağımı şaşırmıştım. Uyandırmaya çalışıyordum uyanmıyordu da. "Savaş!" irkilerek uyandı. "Noldu?", "Kabus görüyorsun" yavaşça doğrulup etrafına baktı. "İyiyim" dedi doğrulurken. "Çok terlemişsin. Üzerini değiştir bence", "Ne mırıldandım?", "Abla dedin o kadar" başını önüne eğdi. Elleri koltuğa yaslanıp öylece duruyordu. Koltuktan kalkıp bir bardağa su doldurdum.

"İç de en azından serinlersin" suyu alıp içti. "Sağol" sehpaya bıraktı bardağı. "Anlatmak ister misin ne gördüğünü?", "Hayır", "Gel yatağa gidelim. Uyumaya devam edelim" dedim elimi ona uzatırken. "Ben hava alacağım" ayağa kalktı. Ceketinin cebinden sigarasını alıp çıktı. Sıkıntıyla nefesimi verdim. Yavaşça ayağa kalktım. Peşinden bahçeye çıktım.

"Burası da soğukmuş" dedim elimi kolumda gezdirerek. "İçeri gir o zaman" yanına yürüdüm. "Sorun ne?", "Melek girsene içeri", "Savaş ne yaptım ya?", "Bak seni buraya getirdim diye her şeyi sana anlatacağımı sanma", "Savaş buraya beni bağırmaya mı getirdin?" ellerini saçlarına çıkardı. Saçlarını geriye itti. Ormandan tarafa yürümeye başladı. "Savaş!" cevap vermeden yürümeye devam etti. "Savaş!! Beni karanlıkta bırakıp gitmee" dolan gözlerime rağmen nefesimi verip içeri geri girdim.

Kapıyı kapatıp yattığımız odaya girdim. Üzerimi değiştirip yatağa uzandım. Gözümden akan yaşı sildim. Onun için ağlamayacaktım. Salak salak tripleniyor bir de bağırıyordu. Onun karşısında ne Çisem ne de Ahu yoktu. Öyle her istediğinde bana bağıramazdı. Gözlerimi yumdum.

Seni Buldum YaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin