"İlk görüş"

163K 3.5K 645
                                    

"Azad beyin arabasının anahtarını götürdün mü?" diye sormuştu annem, bir kaç saniye de olsa oturup dinlenmeye çalışan babama

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Azad beyin arabasının anahtarını götürdün mü?" diye sormuştu annem, bir kaç saniye de olsa oturup dinlenmeye çalışan babama. Camın kenarındaki koltukta oturmuş, elimdeki kitabı okuyordum ben de. Liseyi zar zor bitirmiştim annemin çabalarıyla, üniversite sınavına girmeme izin vermemişti babam, ben de zorlamamıştım onu. Burada kızları okutmuyorlardı, okuyanlar da şanslı kişiler sayılıyorlardı. Babama kızmıyordum, istese bile beni okutamazdı. Üniversite okuyabilmem için bu köyün dışında bir yere gitmem gerekecekti, ne bunun masrafını karşılayacak kadar paramız vardı ne de ailem böyle bir şeye izin verirlerdi. Yine de mutluydum, liseye giden sayılı kızlardan biriydim bu köyde. Bu koca konağın getir götür işleriyle ilgilenen biriydi babam, annem konağı temizler ve yemekler yapardı. Ne annem ne de babam, bir kez olsun bir işe elimi sürdürmezlerdi bana. Bir kez olsun bağırmazlar, kızmazlardı hiçbir zaman. Tek çocuktum, onlar da benim her şeyimdi.

"Eyvah, neden şimdi söylüyorsun?!" diyerek kızmıştı babam endişeli bir şekilde oturduğu yerden kalkarken. Okuduğum kitaptan gözlerimi alıp babama doğru bakmıştım. Bu konağın sahibi Ahmet beydi, eşi de Dilber hanımdı. Azad kimdi, ilk defa adını duyuyordum. Babamın daha önce kimsenin adını söylerken bu kadar endişeli olduğunu görmemiştim.

"Olsun baba, şimdi götürürüm ben hemen." diyerek gülümsemiştim elimdeki kitabı bırakırken. Babam ben bunları söylerken çoktan ayakkabılarını giymişti.

"Yok kızım yok, Dilber hanım iyice uyardı bizi oğlunun bir dediği iki olmayacakmış ben kendim gideyim belki bir isteği olur." demişti kaldığımız küçük evin kapısını aralarken. Konak öyle büyüktü ki, bir kez anneme istediği bir şeyi götürürken resmen kaybolmuştum. Bu konağa neredeyse her gün bir çok misafir gelirdi, uzun uzun sofralar kurulurdu, şık ve elit masalar hazırlanırdı. Dilber hanım her gün yenisini aldığı gösterişli elbiselerinden birini giyer ve mücevherlerini takardı. Eşi Ahmet bey şık bir takım elbise giyer, aksesuar olarak kullandığı siyah bastonuyla yürürdü. Onu uzaktan görünce bile korkardım, öyle heybetli görünürdü ki gözüme evimden dışarı adım atmazdım. Ondan korkan sadece ben değildim, köydeki herkes korkuyordu. Kimse bu ailenin sözünden çıkamıyordu, çıkan olursa da başına iyi şeyler gelmiyordu. İyiliklerini herkes biliyordu, her zaman köye yardım ediyorlardı. Bozuk yolların yapılması için gerekli olan şeyleri ayarlarlardı, durumu olmayan insanlara her ay erzak ve harçlık gönderirlerdi. İlk okula kadar kız ve erkek çocuklarının okuması için yardım ederlerdi. Dilber hanım kendi kurduğu yardım kuruluşunun başındaydı, herkese yardım etmeye çalışan bir kadındı. Ama onların farklı bir yanları vardı ki, Ahmet bey de Dilber hanım da çok otoriter insanlardı. Her zaman onların dediği olurdu, olmadığı zaman işler çok kötü bir hal alırdı ve kimsenin ruhu bile duymazdı. Bu yönleri beni korkutuyordu. Bu yüzden onlarla hiç karşı karşıya gelmiyordum. Bu konağa geleli 6 yıl olmuştu, 6 yıldır bir kaç kelime bile konuşmamıştık onlarla, hiç karşı karşıya gelmemiştik. Dilber hanım ya da Ahmet bey yanımdan geçip gitseler bile asla yüzüme bakmazlardı, ben de hemen kaçacak delik arardım zaten. Bir arkadaşım vardı sadece bu köyde, benimle yaşıttı ve ismi Buket'di. Onunla bile çok görüşemiyorduk, annem ve babam konağın bahçesinden çıkmama çok izin vermiyorlardı, burada her kız öyleydi. Yine de benim telefonum vardı, ailemle alışverişe bile gidebiliyordum. Bunların hiç biri yoktu bazılarında, ben şanslı olan kızlardan biriydim çünkü ailem beni çok seviyor ve çok değer veriyorlardı.

SEVECEKSİN  (Köy serisi I ) TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin