12. Bölüm-Veda

48 7 9
                                    

Hafta sonu-

Ceyda'dan,

Konsere gitmek için hazırlanmaya başladığımda bir değişiklik yapasım geldi. Kendim için süslenmek istedim. Gerçi bunun 'Ceyda'ca meali' eşofmanla gitmemek demekti ama bu benim için süslenmek sayılırdı. O yüzden beyaz kalın askılı bir crop-top ve açık kahverengi kumaş, bol paça bir pantolon giymeye karar verdim. Saçlarımı ise sadece bu akşamlık evcilleştirmem gerektiği için köpükle normal boyuta indirdim. Makyajdan hoşlanmıyordum eğer benim gibi yağlı bir cilde sahipseniz birkaç saat içinde balmumuna dönmeniz işten bile değildi ama annemin dırdırına maruz kalmamak için eyeliner ile gözlerimi hafifçe ortaya çıkardım, maskara ise günlük rutinim bir parçasıydı, malum kirpiklerim açık kahverengi olduğu için bazen sanki kirpiksiz gibi görünüyordum. Biraz ruj ve hazırdım, yanıma siyah çapraz çantamı ve gerekli eşyalarımı aldım.

"Anne, ben çıkıyorum." dediğimde salondan seslendi,

"Bir gel bakayım yanıma." Salondan içeri girdiğimde eli çenesinde adeta bir jüri edasıyla beni süzmeye başladı. Gözlerimi devirdim. Gören de podyuma çıkıyorum sanar.

"Şükürler olsun artık genç kıza benziyorsun."

"Önceden neye benziyordum ki?"

"Ortaokul öğrencisine." dediğinde muzipçe sırıttım,

"Ne güzel işte olduğumdan daha genç gösteriyorum."

"Sen mi gençsin ben mi tartışılır. Bu yaşlardayken giyin, süslen. Sonra bazı şeyleri istesen de giyemeyeceksin zaten." dedi hafif üzgünce.

"Mesaj alınmıştır. Geç kalacağım, çıkıyorum." diyerek siyah, düz tabanlı ayakkabılarımı giydim.

"Ceyda, ceket al. Akşam serin olur, üşütürsün." diyerek odamdan bir koşu siyah kot ceketimi getirdi.

"Tamam, hadi görüşürüz."

-0-0-0-0-0-0-0-0-0-

Eğer benim gibi bir anneniz varsa hiçbir yere geç kalmama alışkanlığına sahip oluyorsunuz, ne zaman bir yere gidecek olsak annem gecikme payını hesaplar ve ne olur ne olmaz diye yarım saat önce giderdik. Bende de engelleyemediğim bir alışkanlıktı bu ama konser alanına geldiğimde benim gibi olan bir kişiyi daha fark ettim:

Eda

Konser alanı kapalı değildi, açık hava tiyatrosu gibi bir yerdeydi, eh malum konseri olan grubun ünlü olduğu düşünülürse herkesin girmesine izin verilmeyeceği açıktı, daha şimdiden girişte bekleyen izbandut gibi adamlar vardı, hava güneşli bile değildi niye güneş gözlüğü takıyordu ki bunlar? 'Belki kıyafetlerinin bir parçasıdır ya da yüzlerine yapışmış da olabilir?' dedi iç sesim.  Bakışlarımı onlardan ayırıp Eda'ya diktim.

Eda, girişin hemen ilerisinde bir ağacın altında duruyordu, bacaklarını saran siyah bir kot pantolon giymişti. Üzerinde de koyu yeşil, kısa kollu bir tişört vardı. O da elinde benimkisi gibi bir ceket tutuyordu. Hemen elimi kaldırdım ama öyle dalmıştı ki görmedi. Hüzünlü gözleri bir yere dalmıştı ama bakışlarını takip ettiğimde bir şey göremedim. Bazen bakmak için bakıyorduk bazen de uzaklaşmak için...Telefonda numarasını tuşladım ve ancak o zaman irkilerek elini çantasına götürdü.

"Ceyda? Ben geldim, sen neredesin?" Kendimi tutamayıp kıkırdadım,

"Bunu söylerken etrafına bakmaman komik cidden." dediğimde etrafına bakındı ve sonunda gördü. Yanına gittiğimde şapşallığına kendi de güldü,

"Kusura bakma ya dalmışım." Siyah mı kahverengi mi asla emin olamadığım koyu renk gözlerini benimkilere dikti, sanırım o da makyaj yapmıştı. Bence çok güzel bir kızdı, gerçi ben şu ana kadar kendi içimden bile kimsenin çirkin olduğunu düşünmemiştim. Ben insanları güzel veya çirkin olarak değil sadece sempatik ya da antipatik olarak ayırırdım. Bu ayrımı da onları bir süre tanıdıktan sonra yapardım ama herkes böyle düşünmüyordu tabii. Eda'yı güzel yapan şey onun gülüşüydü, ona baktığınızda ister istemez kendinizi gülerken bulurdunuz. Her ne kadar içine kapanık ve asosyal gibi gözükse de onunlayken modunuz yükselirdi. İyi bir dinleyiciydi ki bu gerçekten nadir bir özellikti. Şu zamanda en çok da bizi yargılamadan dinleyecek birine ihtiyaç duymuyor muyduk?

Karanlıkta KalanWhere stories live. Discover now