2. Bölüm-İlk Hayalkırıklığı

165 9 30
                                    

Yutkundum, ne demişti o? Sınıfın geri kalanı da aynı şekilde geçici felce uğramıştı. Samet boğulur gibi "Ne? Dalga mı geçiyorsun?" dedi. Şaka olmalıydı, o ve ben. Benden hoşlanabilir miydi gerçekten? Kalbim hâlâ deli gibi atıyordu. 'Sakin ol! Muhtemelen o çocukları kaçırmak için öyle söyledi.' Ama nedense söylediği her söz samimi hissettiriyordu, ayrıca Ateş'in daha önce yalan söylediğine hiç şahit olmamıştım. Titrekçe bir nefes aldım, bundan etkilenmemeliydim ama ilk defa birinin benden hoşlanma ihtimali varken kendime engel olamıyordum. Gözlerimi tekrardan Ateş'e diktiğimde kalbim sanki mümkünmüş gibi daha da hızlı atmaya başladı. "Şaka yapmıyorum, Eda çok hoş ve nazik bir kız. Ondan neden hoşlanmayayım?" Selin ve Ceyda ise zafer kazanmış gibi sırıtıyorlardı. Samet dehşete düşmüş bir ifadeyle "Ona şöyle bir bakmam yeterli oluyor. Sen sanırım cidden kafayı yemişsin." diye mırıldandı. Sanırım pes etmişlerdi. Sınıf da tekrardan eski haline döndü.

Bense kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum ama pek işe yaramıyordu. Bana hoş ve nazik demişti, benden hoşlanabileceği ihtimalini belirtmişti. Onun gibi biri benden hoşlanabilir miydi ki? Ateş şu an bilmiyordu ama bu sözleriyle kalbime ufak bir sızı yerleşivermişti, ona her baktığımda içimin titremesine sebep olacak bir sızı...

Ateş, yanıma gelip elimden tuttuğunda nefesimi tuttum. Gözlerime şefkatle baktı, "Hadi gidelim." Konuşamadım bile, kelimeler ağzımdan çıkmadı. Sadece kafamı salladım, o da beni sınıftan uzaklaştırdı. Tenha bir yerde durduk, "İyisin değil mi?" İyiydim, hatta biraz fazla iyiydim. "Evet, teşekkür ederim.". Hipnotize olmuş gibi gözlerine bakıyordum, bal rengi gözleri o kadar ilgi çekiciydi ki şu an dünya yansa umurumda olmaz gibi hissediyordum. Ona bakarken boğazım kurumuştu, zar zor yutkundum. Her zaman bu kadar yakışıklı mıydı? 'Altın Prens' lakabının hakkını gerçekten veriyordu. Saçları sanki altın zerrecikleri varmış gibi parıldıyordu. Bana ne oluyordu? Kafayı yiyordum sanırım.

"Eda! İyi misin?!" Selin ve Ceyda koşarak yanımıza gelmişlerdi. Onların gelişiyle de zaten hissettiğim bu garip duygu da biraz dağılmıştı. "Evet, iyiyim. Teşekkür ederim ama benim için onlarla kavga etmenize gerek yoktu. Size de bulaşabilirler."

"Ne demek gerek yoktu. Sen bizim arkadaşımızsın. Tabi ki seni savunacağız." dedi Selin.

Beni bu denli ateşli şekilde savunacakları kadar yakın değildik. İsteseler görmezden gelebilirlerdi ama yapmamışlardı. Benim için tartışmışlardı ve bunu yaparken tereddüt bile etmemişlerdi.

Ceyda ise Ateş'e döndü, "Nasıl da göt oldular gördün değil mi?" diye güldü. Ateş, Ceyda'nın küfretmesine biraz şaşırmış olsa da çabuk toparlandı. Elini ensesine götürdü, hafif utanmıştı sanırım. "Evet, surat ifadeleri gerçekten komikti." diye sırıttı. Onları öyle görünce ben de dayanamadım ve gülmeye başladım.

Bu arkadaşlık da tam olarak burada başladı. Normalde birbirleriyle alakası olmayan bu dört kişi bir olayla bağlandı ve uzun süre de ayrılmayacaklardı.

-0-0-0-0-0-0-0-0-0-

O günden sonra Ateş, Ceyda, Selin ve ben beraber takılmaya başladık. Sanki hep yaptığımız bir şeymiş gibi bir araya geliyorduk. Bir arkadaş grubum olduğu için gerçekten mutluydum. O günden sonra ne Samet ve arkadaşları ne de Betül bana direkt olarak bulaşmadı. Hâlâ arkamdan konuştuklarını biliyordum ama yüzüme karşı pek bir şey söylemiyorlardı. Eh zaten bu da bana yeterdi. 1,5 yıl sonra bu okuldan mezun olacaktım zaten. Aslında, mezun olduktan sonra bile onlarla görüşmeye devam etmek istiyordum. Onlar farkında mıydı bilmiyorum ama onlara verdiğim değer tahmin ettiklerinden kat be kat fazlaydı.

"Eda! Duymuyor musun?"

"Efendim?"

"Paintball'a gideceğiz çıkışta. Geliyorsun değil mi?" dedi Ceyda.

Karanlıkta KalanWhere stories live. Discover now