8.Bölüm

577 100 71
                                    

Önceki bölüm

Lian Yuan ve Eren, birbirlerine sıkıca tutunmuşlardı. Kısa süreli bir parlaklık belirdi. Tekrar görüşleri netleştiğinde ise ikisi de Amerika da ki kulenin önünde ortaya çıktılar.
.
.
.
.
-Siktir! Buna inanamıyorum! Harika lan! Başardım be! Amerika ya geldim lan! Hahahahaha...

Lian Yuan, heyecanla bağıran Eren'e boş bir ifadeyle baktı. Neden heyecanlandığını anlayamamıştı. Alt tarafı sıkıcı bir ülkeydi!

Fakat Eren için bunun anlamı daha farklıydı. Bu, büyük bir başarımdı onun için.

-Hep Amerikaya gelmek mi istiyordun?

Eren hemen başını salladı ve onayladı. Ondan mutlusu yoktu. Utanmasa dans edecekti.

-Elbette! Hayalim hep dünyayı gezmekti! Fakat bunu yapacak ne param ne de dil bilgim vardı. Kuleyi ve sistemi seviyorum!!!

Lian Yuan'ın yüzünde hafif bir gülümseme oluştu. O kadar savaşmış olmasına rağmen hala çok enerjikti bu adam. Bu kadar enerjiyi nereden buluyordu ki? Acaba...özel bir vücut tipine mi sahipti? Sonra kontrol etmeyi düşündü.

-Burada kalacak yerin yok değil mi? Benim evime gidelim. Son durumları da öğrenelim.

Eren başını salladı ve onayladı. Yanında telefonu vardı ve annesini aramak istiyordu ama şarjı bitmişti. Ayrıca bir çok yerin fotoğrafını da çekmek istiyordu.

İkili kuleden ayrıldılar ve biraz yürüdüler. Lian Yuan'ın gözüne pert ettiği araba çarpınca kıkırdadı. Sahibi öldüğü için kimse ilgilenmemişti demek ki. Herhangi bir taksi çağırdılar ve bindiler.

Eren, hayranlıkla ve merakla her yere bakıyordu. Demek gözleri bunu da görecekti! Hayalinin gerçek olacağını hiç bilemezdi. Beklendiği gibi arkadaş edinmek iyi bir fikirdi. Hele ki yabancı arkadaş...

Yaklaşık bir saatlik bir yolculuğun ardından taksi, Lian Yuan'ın evinin önünde durdu. Lian Yuan, parayı ödedikten sonra indi. Eren de hemen erkasından geliyordu. Hayranlıkla eve bakıyordu.

-Vay anasını! Bu ev bir villa mı? Zenginsin Yuan! Hüğğğ, neden fakir olan benim ki! Nalet ekonomi!

Lian Yuan, Eren'i umursamadı. Fakat tepkileri çok komiğine gidiyordu. O ortadan kaybolalı baya olmuştu. Annesi ne durumdaydı? Hala yaşıyor muydu? Gergince anahtarını çıkarttı ve kapıyı açtı.

-Anne? Evde misin?

O anda evin üst katından birisi hızla elinde beyzbol sopası ile geldi. Her an saldıracak gibi bakıyordu. Bu kişi Lian Shan idi. Anne ve oğul göz göze geldiğinde...

Lian Shan, hızla sopayı attı ve oğluna koşup sarıldı. Gözlerinden sürekli yaşlar akıyordu. Eren'in varlığını fark bile etmemişti.

-Bebeğimm..seni çok özledim! Öldüğünü sandım. Çok korktum! Ühü..ühü..bebeğim benim!

Lian Yuan da annesine sıkıca sarıldı. Görmeyeli oldukça zayıflamıştı. Belli ki çok endişelenmişti. Sonuçta iyi ayrıldıkları söylenemezdi.

Ayrıca bu saatlerde genelde evde olmazdı. Fakat evde olması...bu kadar zaman içinde neler olmuştu?! Her şeyi öğrenmeliydi!

-Anne, ben iyiyim. Hadi oturup konuşalım. Yanımda bir arkadaşım da var.

Lian Shan, sonunda oğlundan ayrıldıktan sonra Eren'i fark etmişti. Başıyla selamladı.

-Merhaba. Sen, oğlumun arkadaşı mısın? İsmin ne?

Eren, sorgulayan bir şekilde Lian Yuan'a baktı. İngilizcesi pek yoktu. Fakat başıyla selamlamayı ihmal etmemişti. Tek anladığı şey, bu güzel kadının Lian Yuan'ın annesi olduğu idi.

Yeni Çağ (BL)Opowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz