Final 1/2

366 25 10
                                    

In the place that feels the tears
The place to lose your fears|

Yorum yapın!!! Ne kadar yorum diğer part için o kadar hevesimi yükseltiyor.

"Buradaki herkes ölmüş, aşağısıda öyle mi?"

"Evet her yer kan gölü."

"Bu Jeon Jeongguk. Bu da Jeon Sapphire olmalı. Zoe Mirayder. Tanrım masum kadına bile acımamışlar."

"Eğer böyle bir üne sahipsen kimse sana veya ailene acımaz."

Günümüz

Kucağındaki minik bedeni dizine oturtarak Sapphire'in ayakkabılarını giydirmesine yardımcı olurken ard arda silah sesi duydular.

Herkes birbirine bakarken Jungkook ve Jimin bu ihtimali konuşmuştu. Jimin bebeği kucağına alarak Zoe'ya verirken kadın koşarak yukarı gizli odaya götürmüştü onu. İlk öncelik Zoe ve Blueydu.

Jungkook ilerleyerek silah bölmesinden silahlarını alırken diğerleri de arkasından gelmişti. Kim olduğu hakkında hiçbir fikirleri yoktu.

Adımlarını bahçeye yönlendiren adamın arkasından gitti hepsi. Bahçede ölmüş bir adam vardı. Kendi adamlarıydı.

Gördükleri adam ile göz devirdiler. Steve'i en son Drago öldükten sonra evlerinde görmüşlerdi. Muhtemelen bir madde almış gibi hareketler sergileyip gitmişti.

Şimdi neden burada olduğunu bilmiyorlardı.

"Burada ne halt ediyorsun? Neden adamımı öldürdün?" Steve bu sefer uyuşturucu veya başka bir şey almamıştı. Ciddiydi. Jungkook'un sert sesi ile sorduğu soruya normal bir şekilde cevap verdi.

"Birkaç duyum aldım ve doğru olmamasını umuyorum Jungkook." Jungkook kaşlarını çatarak 'ne?' anlamında kafasını salladı.

"Drago'nun çocuğu varmış? Ve siz bakıyormuşsunuz?" Steve Drago'dan nefret ediyordu. Son 2 yılını zehir etmişti ona. Akıl sağlığını yitirdiğini görebiliyorlardı.

Jimin soğuk sesiyle konuştu.

"Evet, bir sorun mu var?"

"Drago'nun kanından birinin yaşamasını istemiyorum!" Jimin'in kahkası duyuldu. Samimiyetsiz ve alaylı bir kahkaydı.

"Ben de kanındanım gelip öldürsene?"  Steve Jimin'e yönelirken Jungkook ittirdi onu. Steve'i anlıyorlardı Drago'dan nefret ediyordu. Hepsi ediyordu fakat Blue Jungkook ve Jimin'in çocuğuydu. Kimse ona zarar veremezdi.

"Steve, derdini anlıyorum fakat Blue bizim çocuğumuz ve oğlumu öldürmeyeceğini düşünüyorum." Jungkook'un baskın sesi Steve gibi bir insanı kolaylıkla susturabilse de bu durumda değildi.

"İsterse Tanrı'nın çocuğu olsun o çocuk da sen de mezara gireceksiniz. Onun gibi birinin kanından kimse bu Dünya'da yaşamayacak." Bağıran adam arabasına binerken herkes problemleri olduğunun farkındaydı.

Asıl soru nasıl halledecekleriydi.

//

Hızlıca koşan çocuğa seslendi.

"Blue buraya gel araba geliyor." Bebek mavi gözlerini anlamış gibi açarak ona koşarken bacağına sarılarak gelen arabayı izliyordu.

Park edilen arabanın kapısı açılırken gördüğü ile minik adımlarla koşmaya başladı. Yürümeyi yeni öğrendiğinden düşüp duruyordu.

Jungkook'u gören bebek kollarını açarak ona koşarken Jungkook da onu görmesiyle kucağına alarak havalandırmıştı.

Blue kahkahalar atarak alkış yaparken Jungkook sevgilisinin yanına geçti. Jimin'in dalgın olduğunu ve düşündükleri olduğunu biliyordu.

Dudakları birleşerek saniyelik bir öpücük sürdürürken Jimin'in yüzüne giden Blue'nun elleriyle durdular.

Sevgilisinin belindeki eliyle onları kış bahçesine yönlendirmişti. Steve durumuyla ilgileniyordu.

Bebeği yere bırakarak elinden tutarken sandalyeye oturarak ayaktaki sevgilisine sarıldı. Jungkook yorgundu Jimin ise dalgındı.

Beline sarılan beden ile kucağına çıkarken kafası omzuna yaslamıştı.

"Ne yapacağımızı düşündün mü?"

"Düşünüyorum." İkisinin de sorunları Steve değildi. Sorunları steve gibi bir sürü insan olmasıydı. Jungkook burnunu saçlarına gömerken devam etti.

"Muhtemelen teker teker halletmemiz gerekecek Fransa bunun için en uygun yer. Vegas'a geri dönemeyiz."

"Biliyorum." İkisi de bunu yapmak istediklerine emin değillerdi fakat en iyisi buydu.

Dudakları birleşirken ellerini belinde birleştirdi Jungkook. Yanlarında bir çocuk olması onları sakinleştirmişti. Şuana kadar kavga etmemişlerdi.

Blue'nun babaya benzer bir şey demesiyle ikisi de döndü. Daha söyleyemiyordu fakat ikisi de kendilerine seslenildiğini anlamıştı.

Eliyle kelebeği gösteren bebeği görünce gülümsediler. Çok tatlı ve minik bir bebekti Blue. İlk yanlarına geldikten sonra çok büyümüştü.

"Gözleri senin gözlerin kadar güzel." Jimin gülümsedi buna. Biliyordu.

"Umarım ona zarar gelmez." Jungkook bunca yıl buraya kadar kimseyi kaybetmeden gelmişti. Onun için zordu fakat ne zaman ailesi için kendinden vazgeçmesi gerektiğini biliyordu.

Ve oğluna zarar gelmesine izin vermeyecekti. Yapacakları şey bunun için gerekliydi. Fakat kimse bu gece onları bekleyen süprizden haberdar değildi.

//

Gece ışıkları açık evde herkes içerideydi. Salonun ışıkları yanarken tarihin en unutulmayacak günüydü.

Fransadaki tüm suç adamları bu gece evin içindeki insanlar için geliyordu.

Jungkook ve diğerleri böyle sinsiliklere başvurmadıkları için bundan haberleri olma olasılığı yoktu.

Edward ve Grey Ward, Steve Salude , Christian Parade, Cyrstal Trey ve Fernando Laruie. Hepsi oradaydı. Yüzlerce adam her an içeri girmeyi beklerken Fransa ilk kez böyle bir alçaklığa şahit oluyordu.

İçeride habersiz öylece duran 13 kişi birazdan onlar için toplanmış 6 kişinin en adice planlanmış cinayetlerinin kurbanları olacaktı.

Hayatları boyunca sahip oldukları tüm düşmanlardan hayatta kalan 6 kişi bu günü asla unutmayacaklardı bu gün başardıklarını kanıtlayacaklardı.

Arınma gecesi için çanlar çalıyordu, bu gece kanlı ay gökyüzündeydi.

Cité Des PéchésWhere stories live. Discover now