10. Hatırlamak

53 50 1
                                    

O gün Kılıç'tan, Aras'a gelen telefon ile polislerin bizi aradıklarına dair haberini alınca Aras, bizi apar topar uzaklaştırdı. Ormanın derinliklerindeki bu yazlığa getirdi.

Kaskatı kesilmiş bedenimin saatlerce kaldığı pozisyondan kaynaklanan acının etkisiyle ufak bir inilti koptu dudaklarımdan. Nerede olduğumu yeni idrak edebilmiştim, gözlerimi bir süre tavanda gezdirdikten sonra burnuma gelen o tanıdık tıraş losyonu kokusunun cazibesiyle başımı kokunun geldiği yöne ağır hareketlerle çevirdim, gördüklerim alışılmışın dışında türdendi. Başım onun omzuna yan yatmış, onunkide aynı şekilde benim başıma gelebilecek şekilde duruyordu.

Gözleri kapalıydı.O sert çehresi o, uyurken bile bir kaosu aratmayacak güzellikteydi. Bir insan nasıl olur da, bu kadar sert aynı zamanda yumuşak hatlara sahip olabiliyordu?

Pamuk gibi beyaz , uzun güçlü bir boyun yapısı onu o kadar mükemmel kılıyordu ki ona dokunmak için göğsümden fırlamak isteyen kalbimi zar zor zapt ediyordum.
Omzuna dayadığım başımı hafifçe kaldırıp biraz daha boynuna yaklaşmak istedim.Ilık nefesi yüzümü okşarken bir an gözlerimi kapatıp nefesini ciğerlerime çektim.

Kendimi tutamayıp sol elimi havaya kaldırıp yüzünün hizasına gelecek şekilde yaklaştırdım dokunmak için uzattım Aras bir an uykusundan uyanacak gibi oldu homurdandı ve uyumaya devam etti. O sırada elimi çektim fakat uyumaya devam ettiğini anladığımda tekrar elimi yüzüne yaklaştırdım ağır hareketlerle parmaklarımı uzatıp yeni çıkmış sakallarına dokunma isteğimi bastırmak için elimi yanağına yaklaştırdım. Gittikçe kalp atışlarım hızlanırken dudağımı ısırdım. Çok az kalmıştı bir kaç santim daha ileri gitsem elim tenine değecekti kapıdan gelen yumruk sesiyle beraber Arasın gözleri kocaman açılıp gözlerime baktı. O an utancımdan yanğımın içini dişledim. Başım hâlâ Aras'ın omzundayken o'da bana kocaman açtığı gözleriyle "Ne oluyor" der gibiydi. Serçe yutkundu ve gözleri koyulaşmaya başladı, gözleri bi'an havada duran elime kayınca, hızla elimi indirdim. Tekrar bana baktı ve omzunu başımdan sıyırıp benden uzaklaştı.

Kapının çalma sesiyle Emre gözlerini ovuşturarak kanepeden uyanıp Aras ile beni süzdükten sonra cılız bir sesle "ne oluyor be kapı kırılacak kim bu?"

Emre ,hızlı adımlarla kapıyı açmak için ilerlerken burun kemerini sıkan Aras'a çaktırmadan göz ucuyla baktım. Yüzü kıpkırmızı olmuştu, anlının ortasında beliren damar ona dokunmak istediğim için öfkelendiğini kanıtlıyordu.
Ne yapacağımı bilemedim ve mutfağa ışınlanmak istercesine Aras'ın önünden ışık hızıyla kaçıp gittim.

Mutfağa girdiğimde masada duran pet şişe gözüme çarptı ve ben o şişeyi gözlerimi kocaman açarak koşup elime aldım. Tek dikişte, şişeyi nerdeyse yarılamıştım.

Suyun verdiği ferahlık ile az önce Arasla yaşadığım utanç verici anların büyüsünü bir nebze olsun başımdan savmıştı.
Gözlerim mutfakta dolanırken buranın ne kadarda kirli olduğunu farkettim. Mutfağın ortasında duran masayı toz yutmuştu. Dolapların hâli de pek iç açıcı değil.şuradan fare çıksa hiç şaşırmazdım. Berbat bir yerdi.

Mutfağı süzerken içeriden cılız bir ses, hiç hoşuma gitmeyen bir kadın sesi geldi. Ah tabiki de bu Sude'nin sesiydi. "O kapıyı ne zaman açmayı düşünüyordun Emre?"

Mutfak kapısına biraz daha yaklaşıp salonda duran Emre,Sude ve Aras üçlüsünün konuşmalarını dinlemeye koyuldum.

Emre'ye çemkirdikten sonra sesini müthiş bir sahtelikle esas kıza dönüştürdü.
"Ah tatlım... Neden bana haber vermedin?"

Bu kız tam bir sülük. Ağzımı yamultup kısık bir sesle oh totlom sonde mı bordaydooon?
Sude'nin taklidini yaparak kapıya iyice sokuldum.
Aras, Sude'nin sorusuna karşılık soru sormuştu "Nasıl buldun burayı. Ya takip edildiysen?"

Can Kırıkları Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin