"her şey ayrılığımızdan üç ay önce başladı." dedi bakışlarını yeniden zemine indirirken. "her şey güzel gidiyordu, mutluyduk. seni çok seviyordum, senin de beni sevdiğini biliyordum. mutluyduk işte, yan yana olmamız bile yetiyordu mutlu olmamız için.."

sesinin çatladığını fark ettiğinde hafifçe boğazını temizledi ve her şeyi bir bir kendi gözünden anlatmaya devam etti. "ama daha fazla mutlu olabileceğimizi biliyordum, seni daha çok mutlu edebilirdim. daha rahat, daha açık olabilirdik.."

avuçlarını sıktı taehyung. hiçkimseye sesli bir şekilde dile getirmediklerini ilk kez dile getirirken her şeyi kendi elleriyle nasıl da mahvettiğini çok daha iyi anlıyordu şimdi. "ben düşündüm jeongguk. bunun üzerine çok düşündüm, ve her şeyi göze aldım. evlenme teklifi edecektim sana, çok daha mutlu olacaktık."

jeongguk, dolu gözleriyle taehyung'u dinlemeye devam etti. duydukları canını öyle çok yakıyordu ki.. ne ara bu hâle gelmişlerdi? ne olmuştu da taehyung bambaşka birine, ilk tanıdığı taehyung'tan çok daha farklı birine dönüşmüştü?

taehyung'un duraksadığını fark edince "devam et." dedi zorlukla.

"birlikte amerika'ya gidebileceğimizi düşündüm sonra. belki orada her şey çok daha iyi olabilir, dedim kendi kendime. artık sokaklarda korkmadan öpüşebiliriz, siktiğimin homofobiklerinden az da olsa kurtulabiliriz.

sonra.. sonra her şeyi iyice araştırmaya başladım. gittiğimizde ne yaparız? nerede yaşarız? hepsini ayarladım jeongguk. yüzüklerimizi bile almıştım çoktan. biliyordum çünkü, hayır demezdin bana."

bir süre bekledi taehyung. anlatmak zordu. ne hayallerle yapmıştı bunları. nasıl da heyecanla almıştı yüzüklerini..

jeongguk'un parmağına taktığı anı, evet diyerek boynuna sarılışını bile defalarca hayal etmişti.

"s-sonra ne oldu?"

"aileme anlatmak istedim." dedi taehyung kısık bir ses tonuyla. boğazındaki yumru geçmek bilmiyordu. "benim için ne kadar önemli olduklarını biliyorsun. beni ayakta tutan bir sen vardın, bir de onlar.

ben de sevincimi ilk onlarla paylaşmak, desteklerini almak istedim. nasıl olsa ilişkimizi biliyorlardı, beni desteklerler, yanımda olurlar diye düşündüm. ama.."

"ama ne?" diye sordu jeongguk. taehyung konuştukça kalbi sıkışıyordu sanki.

"ama beklediğim tepkiyi almadım. evlenmemizi istemediler. şaşkınlıktan ve üzüntüden delirecektim jeongguk. sadece sevgili olarak kalacağımızı, bunun bir heves olduğunu düşündükleri için bu zamana kadar ilişkimize ses çıkarmamışlar ama konu evliliğe kadar gelince çıldırdılar âdeta.

ve ben de dayanamadım. bayağı tartıştık babamla. sonra bana bir cümle kurdu. eğer jeongguk'la olmaya devam edeceksen bu kapıdan çık ve bir daha asla dönme, dedi. bardağı taşıran son damlaydı benim için. evlatlıktan reddetti beni, sırf bir kadına değil de bir erkeğe aşık olduğum için." dedi taehyung dolu gözleri ile acı acı gülerek. "komik, öyle değil mi? ailem diyordum bir de onlara."

"taehyung-"

"bitmedi jeongguk. dinle.

babamdan o sözü duyduktan sonra ceketimi alıp çıktım. hatırlıyor musun eve ilk kez gelmediğim geceyi? hatta tartışmıştık bunun yüzünden."

jeongguk gözlerinin önüne dolan görüntülerle hafifçe kaşlarını çattı. o zamana kadarki ilk büyük kavgalarıydı bu. tüm gece ne ona mesaj atmış ne de aramıştı taehyung. jeongguk ise endişeden kafayı yemiş, ortalığı ayağa kaldırmıştı. ertesi gün olup taehyung eve gelip hiçbir şey olmamış gibi yatağına uzandığında ise sinirden köpürmüştü.

downtown baby Where stories live. Discover now