34.

1K 45 1
                                    

Güne çok güzel başlamıştık. Asel'in bitmek bilmeyen öpücükleri, Ela'nın harika kahkahaları..

Nefis bir kahvaltı. Ardından Ela'yı okula bıraktık. Ve Asel'le kafeye geldik. Dün gece uzun uzun düşündüm ve üzülmemin, vicdan azabı çekmemin saçma olduğuna karar verdim. Asel bana sarıldığında içime inanılmaz bir huzur doldu ve mışıl mışıl uyumuşum desem yeridir. Sabahada çok gülerek uyandım..

Artık kafemede birşeyler yapmalıydım. Sima ve Deniz izinliydiler. Deniz ısrar etsede, sonuçta sevgilisinede zaman ayırmalıydı. Son zamanlar, o kadar karışmıştıki herşey adeta kadayıf örgüleri gibiydi. Fakat şimdi herşeyi halletmeye başlıyordum biryerlerden. Kafem ne ara bu kadar meşhur oldu diye düşünürken Deniz ve Sima'ya minnettar oldum. Onların emekleri büyüktü nede olsa. Gerçekten çok mutluyum. Eskiye dönecek herşey, dönüyor elbette. Asel arkamdan gelip sarılınca gülmeye başladık. Bu kadına haksızlık etmemeliydim, birnevi ikimizde birbirimize ihanet etmiştik. Artık o günler geride kalmalı diye düşünerek poğaçaları fırına sürdüm.

Asel'e biraz pasta ve bir bardak çay götürdüm. Tam karşılıklı çay içicektikki benim hergün gelen müşterim yine aynı saatte geldi. İşe gitmeden önce sizden bir kahve almak iyi geliyor derdi hep. Bu sefer ise bana bir süre baktı sadece. "Uzun süredir yoktunuz." Tebessüm ettim. Bazı sebeplerden ötürü gelemiyordum fakat artık burdayım diyebildim. Asel biraz kıskanmıştı sanki. Bunu önemsememesi gerektiğini söyledim. "Her sabah gelir."

Kafede artık bir adet, gelenek haline gelmişti bu yetimlere oyuncak kutusu. Her ay, hatta ay sürmeden doluyormuş. Bu beni gerçekten mutlu etti. Böyle oluncada sanki yıllardır uğramıyormuşum gibi oldu, halbuki yok öyle birşey.

Asel'le kafe durgunlaştığında oturup birer keyof kahvesi içmekte karar kıldık. Geçtik balkona, tabi güneş vuran biyerlere oturmam istemiştim ama malum kış kapıdaydı. Hoş, mevsinlerde kafayı yedi artık ya neyse.

"Ne düşünüyosun aşkım?"

Asel'den bana yönelen cevabını bilmediğin soru. Aslında tek bişey düşünsem iyi, fakat kafamda milyonlarca düşünce vardı. Asel, Ela, Asel'in okulu, kafeye yenilik yapsammı. Ve en çok yer kaplayan düşünce ise, artık kesinleşmem gerektiğiydi. Bir türlü kesinleşemiyordum, bir türlü 'ah, evet işte ben kesinlikle buyum!' diyemiyordum. Sahi, neydim ben? Sanırım bu soruyu kendime binlerce kez sordum. Herbiri cevapsız kaldı.

"Bilmem, Ela'yı düşünüyordum. Dersleri nasıl?"

Palavra, koskocaman bir palavra.

"Gayet iyi bitanem, biraz asi ve sessizmiş sınıfta. Arada bir derste uyuyormuş. Ama bunlara rağmen notları hep altmış üzerinde. Yani bunu düşünmene bile gerek yok."

İşte tamda Ela'dan beklendiği gibi. Tebessümüme engel olamadım. Biraz burukluk vardı, fakat bunu Asel'e yansıtamazdım. Onu zaten yeterince üzdüm. Aslında oda beni üzüp, paramparça etmişti elbette. Ama ben çabuk unutan biriyimdir. Asel'in ihanetini bu kadar çabuk unutacak kadar iyi biriyimdir. (!)

Çok fazla düşündüğüm ve son zamanlardada uyguladığım bişey var. 'İnsanların hatalarını örtmede gece gibi ol.' Asel'in hatasını örtmede, geceye büründüm. Hatasını yüzüne vurunca elime koca bir kavgadan başka bişey geçmez.

Yine yavaş yavaş aaya başladı kafe, okul çıkış saatinde genelde böyle oluyor. Ela'da bu saatte çıkıyor okuldan halbuki çoktan gelmiş olması gerekirdi. Aradığımda meşgule attı. Hemen endişelenmiştim. Kalp atışlarım hızlandı. Asel'e diyorum. "Bişey olmamıştır sakin ol bi Gri." diyor. Hadi ama nasıl sakin olabilirim? Aramaya devam ediyorum.

Nihayet bir mesaj geldi Ela'dan.

"Özür dilerim size haber vermem gerekirdi. Şuan bir oğlanla beraberim. Ve sanırım gecikeceğim. N'olur endişelenme. Üzgünüm annecim, seni seviyorum."

Annecim mi? Şuan takıldığım tek kelime buydu. Bir anda içime bir huzur doldu. Çok mutlu olmuştum ama hemen bir kurt düştü içime.

Ela'ya güveniyordum elbette. Ela güvenmediği biriyle buluşmazdı. Eminim eşeği sağlam kazağa bağlamıştır. Ama insanları bilemezsinizki? Herkes iki yüzlü olabilirdi, bu basit bir adiliktir. Herkesin yapabileceği, fakat yapmadığı bir adiliktir.

Bu farklı bişeydi ama, içimde kötü bir his vardı. Allah'ım lütfen Ela eve sağ sağlim dönsün..

Kafe yavaş yavaş durgunlaştı yeniden ve tamamen boşaldığında aslında ne kadar yorulduğumu farkettim. Yoksa yaşlanıyor muydum? Yoksa bu annelik içgüdüsü beni olgunlaştırıp seksen yaşında biri halinemi bürüdü? Neyse neydi, annelik içgüdüsü mükemmel birşeydi. Evladın için endişelenmek, onun adına mutlu olmak, onu mutlu edip gülüşünü görmek ve daha tarifsiz binlerce mükemmellik. Annelik, güzel bir meslekmiş.

Eve dönerken evdeki eksikleri aldık Asel'le birlikte. Ve Asel nasılda mutluydu böyle. Nedenini merak ettim.

"Benim bilmediğim bişeymi oldu sevgilim?"

"Hatun, ev boş diyorum."

Kapıdan girer girmez resmen saldırdı bana. Ah, hayvan karıcım. "Ya aşkım elimdekileri bıraksaydım bi. Ah, nasılda özlemişim. Kokunu, tenini. Karım, çok özledim seni."

Tabi bu sahneden sonra büyük bir aşk patlaması yaşadık. Sırnaşık sırnaşık hareketler, sürekli bir övgü yağdırmaca, sürekli bir öpmeler felan.

Açıkcası Asel'i bu kadar çok sevdiğimi ve çok özlediğimi şuan daha iyi anladım. Anlamakla kalmadım, hissettimde.

Saat gerçektende çok geç olmuştu. On bir olmuştu saat! Lanet olsun nerede bu kız!!?

Tekrar endişelenmeye başlamıştım. Arıyordum, açmıyordu bu sefer üstelik. Büyük bir endişe tüm vücudumu sararken çoktan evin içinde dört dönmeye başlamıştım bile. "Asel neden açmıyor telefonu!? Bişey oldu kesin!! Asel lütfenn."

"Aşkım, sakin olmaya çalış lütfen. Yalvarırım bi kendine gel bak bende napıcağımızı bilmiyorum. Lanet olsun polise haber vermelimiyiz?"

"Evet, hemen verelim nolur!!"

"Biraz daha bekleyelim, aramaya devam et aşkım."

Ağlamama ramak kalmıştı. Kim bilir kaç kere aradım acaba. Lanet olsun, izin vermemeliydim. Ne olursa olsun Ela'yı okuldan alıp eve getirmeliydim. Bizim yanımızda olmalıydı.

Telefonum çalmaya başladığında Ela'nın aradığını gördüm, sanki dünyalar benim olmuş kadar sevindim ve hemen açtım. Lanet telefon çekmiyordu!!

Hayır hayır benim telefonum ful çekiyordu. Ela!! Onun telefonu çekmiyordu. Lanet olsun neredesin sen Ela!? Artık ağlıyordum. Geriye sadece dua etmek kalmıştı. Eve sağ sağlin dönmesini diliyordum. Lütfen bişey olmamış olsun, lütfen lütfen.

Polise haber vermedik hala. Neden vermiyoruz kahretsin!! Ema'nın aramasının üzerinden yarım saat geçti!!

Asel camdan dışarıya bakıyorduki bir hışımla bana döndü, ardından koşar adımlarla kapıya yöneldi. Çantasından cüzdanını aldı ve yine koşar adımlarla merdivenleri indi hızlıca. Direk cama koştum. Taksi vardı dışarıda. Ve taksiden inip bana çaresiz gözlerle bakan Ela.

Ağlamam şiddetlendi, koşarak aşağı indim bende. Şükürler olsunki geldi!

Lanet olsun neyi var peki Ela'nın? Lanet olsun, kötü bişey olucağını hissetmiştim. Hislerim doğru çıkmak zorundamıydı sanki lanet!!

Ela'yı eve çıkarttık. Üzerindekilerden kurtuldu. Ve sadece bize sarıldı. Konuşmuyordu, kesinlikle konuşmuyordu.

Gri HayatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin