35- Beraber

12.9K 1K 249
                                    

Emir'den bana köfte, patates, pirinç pilavı yapmasını istemiştim. Ve o da hemen kabul etmişti. Canım eşim. Şimdi beraber mutfağa girmiştik. Emir hemen önümde durup elini belime koydu. Bende elimi omzuna koydum.

"Şimdi bir tanem, sen bize güzel bir salata yap. Bende o sırada diğer istediklerini pişireyim."

"Patetesi de ben kızartırım. Hepsini sen yapma."

"Sen salatayı yap bakalım önce, sonra bakarız ne yapacağımıza."

"Tamam o zaman."

Dolaptan salata için tüm sebzeleri çıkarttım. İyice yıkarken Emir'de patates, kıyma, un, soğan ve baharatları çıkartmıştı.

"Kaç köfte yersin yavrum? Ona göre ayarlayayım."

"5 tane yerim ama pilavı az yapalım."

"Tamam, öyle yapalım."

Emir hemen köfteyi yoğurdu ve şekillendirip tabağa dizdi. Ardından üzerine streç geçirip dolaba koydu. Bende o sırada salataya yeni başlamıştım.

"Biraz dolapta dinlensin köftemiz."

Emir patatesleri soyup uzun ince doğradı. Hemen pilavı yapmaya başladı. Emir neden her şeyi bu kadar çabuk yapıyordu?

"Emir, ben daha salatayı yarılamadım ama sen her şeyi bitireceksin neredeyse."

"Yavrum ben hızlı çalışmaya alışkınım. Restorantta bir gün boyunca kaç tane insana yemek yetiştiriyoruz. O tempoya alışmışım."

"Bende hemen bitireyim bari."

Bende elimi hızlandırdım. Sonunda bitirdiğimde Emir bol tereyağlı bir pirinç pilavı yapmakla meşguldü. Ocak ile arasına girip kollarımı boynuna sardım. Bir elini belime sarıp vücudumu vücuduna yapıştırdı. Boynuma sulu bir öpücük kondurdu. Son olarak pilavın suyunu koyup tencerenin kapağını kapattı. Beni ocaktan uzaklaştırıp o da bana sıkıca sarıldı. Kafamı boynuna doğru yaslayıp bu anın tadını çıkarttım. Boynuna küçük kelebek öpücükler kondurdum.

"Mete?"

"Hmmm?"

"Seni seviyorum."

Mutlulukla gülümsedim. Sevdiğini hissettiriyordu zaten ama dile dökülünce de bir başka oluyordu.

"Seni seviyorum Emir'immmm."

İçten cümleme Emir güldü. Yanağımı öptü ve benden ayrıldı.

"Emir'in kurban olsun sana! Hadi şu yemekleri bitirelim."

Emir pilavın altını kıstı. Dolaptan köftleri çıkarttı ve tezgaha koydu.

"Yavrum, şimdi köfteleri kızartırsak çok yağlı olacak. Ben dışardaki ızgarada pişireyim mi bunları? Ne dersin?"

"Harika olur, hatta patatesleri de fırında pişirelim. Az yağ ve bahartalarla marine ederim ben."

"Tamam, sen onu yap bende ateşi yakayım da ızgara ısınsın."

Emir bahçeye çıkarken bende patatesleri bir kabın içine döktüm. Az yağ, pul biber, tuz ve kekikle harmanladım iyice. Ardından tepsiye dizip fırına verdim. Bu sırada suyunu çeken pilavın altını kapatıp dinlenmeye bıraktım. Birkaç tane biber ve domatesi yıkayıp, dilip tabağa koydum. Bunları da ızgarada pişirirsek enfes olurdu köfteyle. Köfteleri ve sebzeleri alıp bende bahçeye çıktım. Emir ateşi yakmıştı. Izgaranın hemen yanındaki masaya tabakları bıraktım.

"Bende tam senden biber ve domates dilmeni rica edecektim."

"Kalp kalbe karşı kocacığım, demene bile gerek kalmadı. Pilav pişti, patates fırında, salata hazır. Bir tek köfteler kaldı."

"Onlarda hemen pişerler, uzun sürmez."

"O zaman ben sofrayı hazırlayayım sen pişirene kadar."

Yanağımı öptü.

"Tamam, hazırla bakalım."

Tekrardan mutfağa geçtim. Patatesler pişmeye başlamıştı. Salatayı iki tabağa böldüm. İki çatal, iki kaşık, iki bıçak, iki kadeh aldım. Yemekleri bölmek için iki tabakta aldım. Hepsini bahçedeki masaya dizdim. Gün yavaş yavaş batıyordu. Kadehlere şarabı doldurup masaya koydum. Çok hoş gözüküyordu o yüzden telefonumu çıkartıp fotoğrafını çektim. Güzel olmuştu. Instagrama girip gönderi olarak attım.

 Instagrama girip gönderi olarak attım

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


Metekya: 🥂♥️

Burnuma gelen köfte kokusuyla Emir'in yanına gittim. Pişmesi için köfteleri yelliyordu. Arkasından sarıldım. Hemen önümdeki ensesine uzanıp dudaklarımı bastırdım. Parmak ucumda yükselip kafamı omzundan öne doğru uzattım. Emir hemen kafasını çevirip yanağımdan öptü.

"Çok güzel koktuuu!"

"Az kaldı pişti pişecek."

Emir'den ayrılıp içeriye girdim. Pişmiş patatesleri ve pilavı alıp dışarı çıktım.

"Bölüyorum bunları, daha pişmesine varsa bölmeyim."

"Böl böl, iki dakikaya pişer."

İkisini de böldüğümde Emir köfteleri, domatesi ve biberi alıp masaya geldi. Tabaklara koymaya başladı.

"Otur hadi, hemen başla yemeye. Soğumasın."

Hemen oturdum. Tabağım hazır olunca direkt önüme koydu. Kendi de oturduğunda birlikte yemeye başladık. Köfteler o kadar güzeldi ki, keşke daha fazla isteseydim diye düşündüm. Halbuki çok yemek yiyen biri olmadığım için çok yapsa dahi yiyemezdim. Hatta şu an pilavı nasıl yiyeceğim diye düşünüyordum.

"Ellerine sağlık, eşimsin diye demiyorum Emir ama gerçekten elin çok lezzetli. Harika olmuş köfteler."

"Afiyet olsun yavrum. Küçük bir sır vereyim içine aşkımı kattım o yüzden bu kadar güzel oldu."

Kahkaha attım bu dediğine.

"Belli belli, diyorum bu tat bir yerden tanıdık ama nerden. Meğerse senin aşkınmış, baya aşina olduğum bir tat."

Güldü. Sonra dişlerini sıkıp bana baktı, tam ağzını açıyordu ki onu konuşarak susturdum çünkü ne diyeceğini çok iyi biliyordum.

"Hayır Emir, beni ısıramazsın."

Dediğimle omuzları düştüğünde, onun bu çocuksu haline güldüm. Elini kaldırıp işaret parmağını kaldırdı.

"Bari bir kere öpeyim?"

"Tamam ona kabulüm."

Eğildim ve yanağımı uzattım. O da eğilip dudaklarını yanağıma yaklaştırdı. Bir eliyle ensemde tuttu. Tam öpecek diye beklerken dişlerini yanağıma geçirdi. Acıyla bağırıp geri çekilmeye çalıştım. Çekilmeye çalışınca dişlerini yanağımdan çekti. Hızlıca geriye çekildim ve elimi yanağıma koydum.

"Oh be, rahatladım."

Sinirli sinirli Emir'e baktım. Ben bu numarayı nasıl yemiştim?

.
.
.
.
.
.
.

Mete'yi yemek istiyorum. Diyeceklerim bu kadar.

İnce BelliWhere stories live. Discover now