seventeen

31K 756 335
                                    

Kafamı taksi'nin camına yaslayıp yolu izlemeye başladığımda ne hissedeceğimi bilmiyordum. Beynimin içindeki susmak bilmeyen sesler beni çileden çıkarırken içimden sadece ağlamak geliyordu ama bunu bile yapamayacak kadar halsizdim.

Gözlerimi sım sıkı kapattım. Ona inanmıştım. İçimdeki sesler onun güvenilir olmadığını bana çığlıklar eşliğinde söylerken bile, en derinlerimdeki hisslerim bunun gerçek olmadığını söylemişti. Şimdi ise bütün hislerim beni yalnız bırakmıştı ve ben ne yapacağımı bilmiyordum. Bana değer verdiğine beni inandırmıştı. Dokunuşları, sözleri ve midemi yakan bakışları... Büyülenmiştim. Beni büyülemiş ve istediğini elde ettikten sonra parmağını şıkladıp beni büyüden uyandırmıştı. Ve gitmişti.

Taksi evin önünde durduğunda elimde sıktığım paralardan birkaç yüz dolarak çıkararak taksiciye verdim. Hayatımda asla paradan bu denli nefret edeceğim aklıma gelmezdi. Ama ediyordum. Bu sabah kıyafetlerin üzerinde bulduğum bu paralardan ölesiye nefret ediyordum. Ani bir sinirle taksicinin eline elimdeki kalan diğer paraları da tıkıştırdım. Şaşkın bakışlarından böyle bir şeyi beklemediği her halinden belliydi. Hızlı adımlarla taksiden inerek adamın arkamdan seslenmesini umursamadım. Elim ayağım titriyordu ve ben böyle bir durumun içine nasıl düştüğümü bilmiyordum. Tek ihtiyacım olan şey uyumaktı. Uyumak ve bir daha uyanmamak.

Dış kapıyı açtığımda aklımda milyonlarca yanıtsız soru vardı. Bunu neden yapmıştı ki? Üstelik babasının eşi ile. Neden beni öylece terk etmişti? Bu kadar mı değersizdim? Evet, hiç değerim yoktu. Oysa fahişeye bile nezaketen teşekkür edilirdi.

Korumaların yanından geçtiğim sırada aklıma anahtarım olmadı geldi. Duraksayıp siyah saçları bulutlu havada bile parıldayan adamın yanına gittim. Tahminimce 30 yaşlarındaydı.

''Şey, anahtarımı almayı unutmuşum bana yedeği verebilir misin?'' diye rica ettiğimde başıyla onayladı. Keskin mavileri ile göz teması kurmaktan kaçınıyordum. Bana anahtarı uzattığında kısaca teşekkür ettim.

Kapıyı açmaya çalıştım ancak açılmamakta direniyordu. Bir kez daha zorladığımda açıldı ve ben açılmamasını tercih ederdim. Kulağıma bana hiçte yabancı olmayan ses ulaştığında nefesimi tuttum. Ve sonrasında midemi alt üst edecek seviyedeki mükemmel kahkaha sesi.

Anna'nın sesi ve Calum'un kahkahası.

Sesler hayal olmayacak kadar canlıydı. Anahtar, zeminde tok bir ses çıkardığında hızlıca yere eğildim ve düşürdüğüm anahtarları masanın üzerine koydum.

Her şey çok açıktı. Beni yatağında bırakarak Anna'nın yanına gelmişti.

Avuç içlerimi sıkarak sakin olmak için kendimi zorladım ve salona doğru adımladım. Sadece merdivenlerden çıkacak ve onun yüzünü bir daha görmemek üzere kendimi odaya kapatacaktım. Salona vardığımda yanılmamıştım. Calum, tekli koltuğa oturmuş ve birşeyler anlatıyordu. Anna ve daha önce hiç görmediğim kıvırcık saçlı çocuk ise pür dikat onu dinliyordu. Ayak seslerim nedeniyle hepsi bana döndü. Anna, keyifli bir şekilde ''Amanda!'' diye cırladı. Tebesüm etmekle yetindiğimde ''Neredeydin?'' diye sordu. ''Calum yürüyüşe çıktığını söyledi.'' Gözlerim onu bulduğunda ağlamak istedim. Nasıl gelmiştik bu hale?

''Hava almak istemiştim biraz, Adam geldi mi?''

Ela gözlü çocuk soğuk bir şekilde beni yanıtladı. ''Az önce geldi.''

Pekala... Daha fazla burada kalamayacağımı anladığımda hızlı bir şekilde merdivenlere yöneldim ama birkaç basamak çıktığımda arkamdan gelen alay dolu bir ses buna engel oldu. ''Bize katılmayacak mısın?''

Step MomWhere stories live. Discover now