thirteen

33.5K 787 73
                                    

İşin en garip kısmı ise tam olarak Calum, annesiyle dışarıda 10 dakika konuştuktan sonra hiçbir şey olmamış gibi gelip yanıma oturmasıydı. Oysaki böyle olmaması gerekiyordu. Aksine, bana bağırmalı ve ağıza bile alınmayacak kelimeler söylemeliydi. Ama bu sefer işler farklıydı. Birkaç gündür koruduğu sakinliğini profesyonel bir şekilde koruyordu.

Kendi halinde karşımdaki kanepeye oturmuş ve birşeyler düşünürken bile başımı döndürmeyi başarıyordu. Baş parmağı kalın dudağında daireler çizerken, kaşları çatıktı. Her zamanki gibi olmadığını anlayabiliyordum. Daha yarım saat öncesine kadar bana arsızca şeyler söyleyen kişi ile şuanda karşımda olan kişinin aynı kişi olduğu ile ilgili teredütlerim vardı. Ona gerçekleri anlatmak istiyordum. Her şeyi anlatmak ama bunu yapamazdım. Benim yüzümden annesini kötü birisi olarak tanımasını istemiyordum. Onun hayalindeki meleğin, aslında şeytandan farksız olduğunu bilmek onu alt üst edecekti.

"Calum?" diye seslenerek dikatini üzerime çektim. Baygın bakışlarından birisini bana yolladığında tek kaşını havaya kaldırdı. Bana cevap verme tenezüllünde bile bulunmadığını es geçerek "Sen iyi misin?" diye sordum. Sanki ben bunu sorunca iyileşecekmiş gibi. Kaşı dahada çok havalandı ve ben bir anlığında gözlerindeki boşlukta kayboluyordum.

"Umrunda mı?" Olmadığını söylemek istedim, fakat kelimeler ağzımda düğümlenmişti. Omuz silikmekle yetindiğimde o da kendini anlamış olacak ki fazla üstelemedi. Sonrasında ise ayaklarım kendiliğinden hareket ederek ayağa kalktım ve birkaç adımda tepesinde belirdim. Bana aşağıdan bakarken bile nefes kesiciydi. Dudakları birşeyler söylemek için hafif aralandığında sertçe yutkundum. Siktir. Söyleyeceği her neyse dudağımı istemsizce ısırdığımda son buldu. Ağzı aralık kaldığında bütün vücudumda tompalanmaya başlayan kanı es geçerek önünde diz çöktüm ve kulağına doğru yaklaştım.

Ona iyi hissetirmek istiyordum ama elimde ona verebileceğim hiçbir şeyim yoktu. Benliğim dışında.

Şuanda pozisyonumuz hiçte masumca değildi ama çalışanların mutfakta olduğu için sanırım sorun yoktu. Sıcak nefeslerim boynuna çarptığında sesli bir şekilde yutkundu ama hiçbir hamlede bulunmadı.

"Gerginsin" diye mırıldandım geçen geceki konuşmamızdan alıntı yaparak. "Seni gevşetmeme izin ver." Sıcak nefesleri benimkiyle karıştığında ayaklarımın bağı çözülecek gibi oldu. Elerimi, Calum'un bacaklarına dayayarak ona tutundum. Yüzünü göremiyordum ama yanağıma değer kıvrılmış dudakları, o geceyi hatırladığının kanıtıydı.

"Sen benim üvey annemsin, Amanda" diye fısıldadı. Benim repliğimi kullanması bir yana, birde dalğa geçiyordu. Fısıltısıyla mayaştığımı göz ardı etmeye çalışarak "Öyleyim" dedim. "Seni gevşettiğimde olmaya devam edeceğim gibi."

Sadece onu böyle görmek istemiyordum. Gevşemeye ihtiyacı vardı ve elimden ne geliyorsa onun için yapacaktım. Calum, parmaklarını kalçalarıma yerleştirerek beni ayağa kaldırdı. "Tamam, odamda beni bekle." Hiç vakit kaybetmeden hızlı adımlarla odasına ulaştım. Odası aynıydı. Geçen gün bu odadan, kendimden emin bir şekilde çıkmıştım ve işte tekrar buradaydım.

Bu yaptığım şeyin her geçen gün dahada çok farkında varıyordum ama yapabileceğim hiçbir şey yoktu. Calum, vücudumun bütün kontrolünü ele geçirmiş gibi hissediyordum ve bunun onunda farkında olduğundan emindim. Daha küçük bir çocuk olmasına rağmen, vücudum onun emrinde gibiydi. Beni uyuşturmak için tek bir bakışı veya kalın dadağında dilini gezirmesi yeterdi, ve bam! Sonrası tamamen bilinçsizce yapılan şeylerdi.

Calum'un siyah yatağına oturduğumda siyah topuklu ayakkabılarımı çıkartıp kenara koydum. Elerimi arkaya koyup, yaslandığımda elimin altında birşeyler hissetim. Calum'un telefonu. Üzerine yaslandığımdan dolayı ekranı aydınlanmış ve bir okunmamış mesajı vardı. Ashton isimli kişiden gönderilmişti. Mesajı açıp ile açmamak arasında karasız kaldığımda ellerim kendiliğinden telefonun ekranını kaydırdı. Mesajın üstüne tıklayarak kısa ama net olan mesajı okudum.

Her şey hazır dostum, beni ara. ;)
-Ash

Ama hiçbir şey anlamadığım için hızla mesajı okunmadı olarak kaydettim ve tekrar olduğu yere koydum. Zaten beni ilgilendiren bir şey değildi.

Calum, birkaç saniye sonra içeri süzüldüğünde nefesim kendiliğinden kesildi. Kapıyı kilitleyerek yanıma ulaştı ve tek hamle de tişörtünü çıkarttı. "Sanırım birkaç dakikalığına seninim."

Onu başımla onaylayarak, elbisemin askılarını aşağıya indirdim ve yavaşça onu üzerimden çıkartım. Elbise, ayak uçlarıma düştüğünde bir adım ileri atarak Calumla aramızdaki mesafeyi kapattım. Kemerini tutarak onu çözmeye çalıştığımda kendimi liseli ergenler gibi hissetmemem elimde değildi. Pantalonunun düğmesinide çözdüğümde, harıldama sesleri kulağıma ulaştı. Dudaklarım kendiliğinden kıvrılırken onları dişleirmin arasına alarak ısırdım. Calum'un dövmeli ve kaslı vücudu karşımda dudurken, sakin olmak benim için zordu. Pantalonunu hızlı adımlarka çıkartıktan sonra ondan kurtuldum. İlk defa onu bu denli çıplak görmenin verdiği heycanla, kalbim gereğinden fazla çarpıyordu.

Kontrol tamamen bendeydi. Bende diye tekrarladım içimden. Peki bunu yapabilir miydim? İşte orası koca bir kaostu. Bunu yapmaktan korkmuyordum. Ama bunu küçük bir çocuğa yapmaktan korkuyordum. Oh. Derin bir nefes alarak Calum'un boxerını çıkaracağım zaman ellerini sırtımda hissetiğimde duraksadım. Boxerının kenarlarında asılı kalan ellerim, öylece orada dururken, Calum sütyenimin kopçasını açtı. Ellerimi oradan çekerek sütyeni yere fırlattım. Calum, sertçe yutkunarak alt dudağını yaladı. Bütün vücudum alev alırken tenimde karıncalanmalar oluşuyordu. Bacak aramdaki sızı git gide artarken bunu anlamam çok uzun sürmemişti. Onu istiyordum. Onu hissetmek istiyordum ama o sikik bir şekilde zamanı olmadığını söylüyordu. Daha geçen gün onunla sevişmeyeceğimi ona söylemişken, şimdi ise onu isityordum.

Üzerimde sadece külodum kaldığında küfür etitğini duydum. Geri geri giderek yatağa uzandım ve üzerime çıkmasına izin verdim. "Ah,Amanda" inleyişi ilahi bir şekilde kulaklarımı okşuyordu. Onu hissetmek amacıyla kendimi ona ittim.

"Seninle sevişmeyeceğim, Calum." Benim ses tonumu kulanarak beni taklit etmeye çalıştı fakat boğuk seside işin içine girince ortaya komik bir ses tonu çıkmıştı. Alt dudağımı dişleyerek gülüşümü saklamaya çalıştım.

"Şunu yapmayı kes" dediğimde "Neyi?" diye sordu. "Seni baştan çıkarmayı mı?"

Dudakları yukarı doğru kıvrıldığında sakladığım gülüşü serbest bıraktım. Az önce aramızdaki olan gerginlik yavaş yavaş buharlaşıyordu. Veya ben sadece öyle hissediyordum. Sonunda gözlerimi açtığımda dikatli bir şekilde beni izlediğini gördüm. Utanmıştım.

Kaşlarımı çatmaya çalışarak "Hayır," dedim. "Beni taklit etmeyi kes."

"Belkide" diye söze başladığında gözleri çıplak olan göğüslerimdeydi. "Senin dengesiz cümlelerini gözüne sokmak hoşuma gidiyordur?"

Gözlerimi kırpıştırarak ona baktım. Haklıydı. Söylediğim ve yaptığım şeyler birbirine tamamıyla zıttı ve ben buna rağmen bunları yapmaya devam ediyordum.

"Seni gevşetmeyi düşünüyordum ama ağzın laf yaptığına göre oldukça gevşemiş olmalısın." Hafif doğrulduğum ve onu üzerimden iteceğim sırada çıplak vücutlarımız birbirine değdiği için elektirik akımı ile doldum. Titrediğimde ellerini omuzlarıma koyarak beni tekrardan yatağa itirdi.

"Beni fena bir şekilde tahrik ettikten sonra hiçbir yere gidemezsiniz, bayan Hood. Parmaklarımın sizi hissetmeye ihtiyacı var."

Sözleriyle vücudum yay gibi gerilirken kendimi ona doğru ittim. Ağzından çıkan her kelime onu öpme isteğimi artırıyordu. İlk başlarda onu gevşetmek için bu odadaydım, fakat şimdi işler tersine dönmüştü.

||
Ufak bir not; Submissive adlı hikayemide lütfen dışlamayıp, kendi çocuğunuzmuş gibi seviniz. *yüzsüz bir şekilde sırıtan emoji*

Oy ve yorumlarınız için teşekkürler.

Step MomWhere stories live. Discover now