bent out of shape - 2

Start from the beginning
                                    

"'Dogtsumu' yaz."

"Onu yapmıyorum."

Kime: MSBY Black Jackasses

[Jackals-Jackasses, pun yapmışlar. Jackass kelimesine tureng'in marsıvan eşeği dediğini gördüğümde anırdım jfajktnjknlj ahmak falan demek işte.]

Kimden: Sakusa Kiyoomi

>> *fotoğraf*

>> Köpek Miya'ya benziyor.

"Ats-inu," diye denedi Motoya, Kiyoomi telefonunu bırakmak üzereyken. [inu Japonca'da köpek demekmiş]

"Gönderdim bile. Çok geç."

Daha bakamadan, gerçi, telefonu titremeye başladı.

Kime: MSBY Black Jackasses

Kimden: Oliver Barness

>> Aman tanrım Omi-kun'dan sağlık tavsiyeleri içeren bir makale OLMAYAN bir mesaj mı bu?

Kimden: Inunaki Shion

>> Ya da aşı olma hatırlatıcısı! (benimkileri oldum bu arada)

Kimden: Hinata Shouyou

>>> Evet!!! Aynen ona benziyor!

Kimden: Bokuto Koutarou

>> *fotoğraf*

>> Google'da daha çok köpek fotoğrafı arattım. Bu Akaashi'ye benziyor.

>> *fotoğraf*

>> Bu da Hinata!

Kiyoomi, birinin siyah, birinin turuncu olmasının ötesinde, Bokuto'nun iddia ettiği insanlara hiç benzemeyen köpeklerin fotoğraflarına küçümserce baktıktan sonra kararlı bir şekilde telefonunu kapattı.

"Her neyse, sezon genel olarak nasıl gidiyor? Belirli bir şey üzerinde çalışıyor musun?"

Kiyoomi, Motoya ile birlikte ayrılmaya hazırlanana kadar bir iki saat telefonunu görmezden geldi. Sonunda baktığında, grup sohbeti öncelikle Bokuto, Hinata ve Barnes'dan tanıdıkları insanlara daha sallantılı benzerlikler gösteren hayvan fotoğraflarıyla doluydu. Yine de son mesajlardan biri dikkatini çekti.

Kime: MSBY Black Jackasses

Kimden: Meian Shugou

>>Ne? Efsanenin konusu olan adamın kendisinden bir geri ateşleme yok mu? Atsumu-kun'un o köpek kadar sevimli olmadığını kabullendiğine eminim.

Yaklaşık yirmi dakika önce gönderilmişti; Atsumu'dan ondan önce veya sonra tek bir mesaj gelmemişti. Ki, Meian'ın ima ettiği gibi... tuhaftı. Atsumu, grup sohbetindeki mutlak en aktif üyelerden biriydi, sürekli olarak başkalarının mesajlarına yanıt veriyordu ve kendi de birkaç mesaj gönderiyordu - fitness makalelerinden grup sohbetinden haftada en az bir kere en azından geçici olarak atılmasına neden olan tişörtsüz 'inspo' özçekimlerine kadar.

Kahretsin ki, bir sahneden sonra bile, Atsumu genellikle telefonunu bir kol mesafesinde tutardı, subspace'inden dünyaya geri dönerken bazı mesajlar gönderirdi veya instagramda gezinirdi.

Kiyoomi akşam saat on civarında eve geldiğinde grup sohbetinde Atsumu'dan hala bir iz yoktu. Bağırsaklarında garip bir içgüdü sızlaması bir yana, neden birden fazla kez bunu düşündüğüne bile emin değildi artık.

Sebebi ne olursa olsun, Kiyoomi yatmaya hazırlanırken ayrı bir kısa mesaj açtı.

Kime: Miya Atsumu

>> İyi misin?

Pek de Kiyoomi'nin yapacağı bir şey değildi, ama Atsumu'nun sessizliğiyle ilgili bir şey vardı, ve geçen haftalarda biraz stresli olduğunu da söylemişti...

Kiyoomi, duşa sıcak suyun altına girerken zihinsel olarak kendini silkeledi. Bitirdiğinde ya da yatağa girdiğinde hâlâ yanıt yoktu. Son bir hoşnutsuzluk mırıltısıyla Kiyoomi yuvarlanıp uykuya daldı.


"Eğlenceliydi. İkinci raund istersen beni ara."

"Ararım," diye homurdandı Atsumu, daha önce barda içtikleri alkolden dolayı boğazı pürüzlüydü, şeyden... şeyde...

Atsumu dairesinin ön kapısını kapattı, sanki bir elveda ziliydi. Mandalın tık sesi dairenin içinden bir baloncuk patlaması gibi geldi. Herhangi bir anlık rahatlama anında yok oldu, vücudu ağrıyordu ve kafası şimdiden olanlara ayak uydurabilmeye başlamıştı.

Aptalcaydı. Tek seferde bir sürü aptallıktı.

Atsumu banyoya yöneldi, sırtındaki ve biraz daha altındaki sivri zonklamayı geceyi bir an önce üzerinden atmak uğruna görmezden geliyordu. Grindr biyografisine 'Ben sert seviyorum' yazmanın Osaka'daki her et kafalı fuckboy'a siren çağrısı olacağını kim bilebilirdi? Konuşacak kişi Atsumu değildi tabi. Ve... evet, muhtemelen tahmin etmesi gerekirdi - muhtemelen 'paylaş' tuşuna bastığı anda ne yaptığını tam olarak biliyordu.

Atsumu'nun gözleri aynada çıplak vücuduna kaydığında genişledi.

"Siktir," diye mırıldandı, aynaya yaklaşırken, parmakları masanın kenarında kıvrılırken yansımasını görmek için eğildi.

Lanet hassas cildi.

Başını yana eğip boynundaki parmak şekilli izlerde parmaklarını dolandırdı. Doğru ışığın altında, eğitimsiz bir gözlemci bunun öpücük izi olduğunu düşünürdü.

Maalesef, geceyi bu şekilde geçirerek aklından atmaya çalıştığı kişi eğitimsiz değildi. Yakın bile değildi.  Bu düşünce Atsumu'nun zihninde midesinde hastalıklı, geçici bir dehşet birikintisi olarak Sakusa'yı tekrar ön plana çıkarmıştı.

Canı yanıyordu ve normalde hoşlandığı bir şekilde değildi.

"Siktir," dedi Atsumu yine, gözlerini boynundan alıp daha... dünyevi kötü kararının kanıtları üzerinde gezdirdi, kalçalarında ve bacaklarında. 

O morluklardan da bakışlarını kaçırdı. Cildini pembe ve sızlayacak bırakacak kadar sıcak bir duş aldı, alkol, adrenalin ve endorfinler sisteminden çıktıkça kemikleri giderek kurşun gibi hissettiriyordu.

Atsumu, 'yeni arkadaşı' ile birlikte dairesine girdiğinde telefonunu mutfakta unutmuştu.  Onu almaya gitti, takım arkadaşlarından gelen bir dizi mesajı görünce yüzünü buruşturdu. Ah, peki. Bunların tümüne daha sonra yanıt verilebilirdi veya göz ardı edilebilirdi.

Aynı zamanda bir kişiden, sanki uçurumdan düşüyormuş gibi midesini bulandıran bir mesaj vardı. Konu Sakusa'ya gelince, vücudundaki her hücre Atsumu'nun mahvolduğunu biliyordu, ama içindeki duygusuz bir parça hâlâ çok zayıftı. Bugünlerde Atsumu onu düşündüğünde midesi boğazından ayak parmaklarına ve sırtına kadar takla atıyordu.

Kimden: Omi-Omi

>> İyi misin?

Atsumu'nun ağzı kurudu ve sızladı; çiğ boğazı neredeyse tamamen kapandı.

"Ne var, Omi," diye fısıldadı telefonuna.

Ağlamayacaktı. Ağlamayacak.

Atsumu çabucak, işleri yoluna koyacak bir cevap yazdı, elleri hâlâ titriyordu. Ne yazdığından bile emin değildi. Her şey o kadar aptalcaydı ki- kendini soktuğu şu durum. Çünkü hepsi onun suçuydu, tamamı. Sakusa en başında bunun onun için sadece bir çeşit... anlaşma  olduğunu açıkça belirtmişti. İşleri batıran ve sonra gidip daha da kötüleştiren Atsumu'ydu.

Her şey çok fazla üzerine geliyordu.

Düzelecek, dedi kendi kendine, yatağına kadar yalpalayıp kendini öne fırlatırken. Sabah daha iyi olacak, dedi kendi kendine, yorganın altında sıkı bir top haline kıvrılırken. Bunu kendi kendine tekrar edip dururken ve çarşaflarındaki tanıdık olmayan kokuya sırtını dönüp uzaklaşmaya çalışırken kaşları çatıldı.

Her şey yarın daha iyi olacaktı.

Terminal Curiosity | SakuAtsu | +18 ✔çeviriWhere stories live. Discover now