XVI | Affetmek Büyüklük Affedememek Büyük Bir Yük

Start from the beginning
                                    

"Açelya! Uyan!"

Uyanmak istemiyordum.

Gözlerimi ısrarla kapalı tutsam da aralanan koyu perdenin ardından sızan güneş yüzüme düştü ve bütün uykumu kaçırdı. Kaşlarımı çatarak duvara doğru dönerken "Ama bugün pazar," diye söylendim huysuzca. "Zaten hafta içleri sabahın köründe uyanıyorum, ne var bugün uyusam..."

"Senin saatten haberin var mı?" Sesi yakından geldiğine göre, annem başıma dikilmiş olmalıydı. "Öğlen oldu Açelya, sen bu saate kadar uyumazsın ki."

Uyumazdım, evet. Eğer sabaha kadar yatağın içinde oturup tavanı seyretmek yerine her zamanki saatimde yatmış olsaydım... Günler sonra Baran'ı yeniden görmek, hem huzurumdan hem de uykumdan etmişti beni.

"Biliyorum," dedim uykulu bir sesle, gözlerim hâlâ kapalıydı. "Ama uykum var."

"Üstünü de değiştirmeden yatmışsın öylece... Nasıl rahat ettin bu elbiseyle?" Anlaşılan annem susmayacak, başımdan gitmeyecek ve ben uyanana kadar da tepemde konuşacaktı.

Pes ederek gözlerimi araladım ve üstümdeki yorganı iterek yavaşça doğruldum. Bir elimle gözümü ovalarken huysuz bir bakışla gözlerimi kıstım. Ne vardı bugün akşama kadar uyusaydım?

Annem yüzüme dikkatle bakarken "Makyajını da silmemişsin," dedi hayıflanır gibi. Yatağımın kenarına oturduğunda bakışları hâlâ yüzümdeydi. "Nedir senin derdin?"

Ne anlatacaktım bilmiyordum, zaten anlata anlata yorulmuştum.

"Sadece yorgundum," diye mırıldandım. Kocaman esnediğim sırada elimi ağzıma kapattım. Bir gözüm hâlâ yastığımdaydı, kafamı koysam hemen uykuya dalardım. "Çıkaramadım üstümü, makyajımı falan..."

"Peki, öyle diyorsan..." Annem kaşlarını kaldırdı. Konuşmak istemeyişimden sebep, üstelemedi. "Dün sen eve gelir gelmez odana çıktın ama biz biraz daha oturup konuştuk."

"Babamla mı?" Ellerimi dizlerime sardım. "Ne konuştunuz?"

"Seni ve Yağız'ı," dediğinde kaşlarım çatıldı. Bir anda ciddileşmesi kalan uykumu kaçırmıştı. "Sanırım Mahir bu konuda Kahraman'la konuşup Yağız'ı uyarmasını isteyecek."

"Böyle bir şeye hiç gerek yok." Birden ayağa kalktığımda annem şaşkınca bana baktı. "Neyi konuşacakmış ki hem? Ne oluyor hiçbir şey anlamadım ben? Alt tarafı dans ettik ya... Sanırsınız yarın evleniyorum. Ne alaka?"

Dudaklarımı kemirerek odanın içinde bir aşağı bir yukarı yürümeye başladım. Ortada ciddi bir şey yoktu, konuşulacak hiçbir şey yoktu. Bir kere bizim aramızda başlayan bir ilişki yoktu ki Yağız'la. Olacak mı olmayacak mı bunu zaman gösterecekti ve ben hiçbir şeyin sözünü vermemiştim ona. Sadece onunla vakit geçirip, onu tanımaya çalışacağım konusunda söz vermiştim. Hepsi buydu.

"Dur bir sinirlenme hemen... Lafı ağzıma tıkadın." Annem de ayağa kalktığında duraksayarak ona baktım. "Evet, tabii ki ortada ciddi bir şey yok. Ama sen babanı bilmiyor musun? Bir şey olacak olsun ya da olmasın, baştan uyarısını yapar. Huyu bu. Uyaracak ki kimse bile isteye üzmeyecek seni."

"Anne..." Sert bir nefes alıp bıraktım. "Babamla konuş lütfen. Sakın konuşmasın Kahraman Amca'yla. Lütfen, germeyin beni ya!"

"Tamam," dedi annem. Babamın Yağız konusunda Kahraman Bey'le konuşacak olmasına onun da gönlü yoktu. "Sen nasıl istersen."

"Neden her şeyi bu kadar ciddiye alıp beni strese sokuyorsunuz anlamıyorum..." Masamın kenarına oturdum ve saçlarımı kaşımaya başladım. Düğüne gitmeden önce sıktığım sprey saçlarımı sertleştirmişti. Acilen duş almam lazımdı.

EMANET AŞK (KİTAP) Where stories live. Discover now